Yerde yatmış pastel boya ile resim yaparken artık nereden geldiyse aklıma biraz dolaşmaya çıktım. Sadece en sevdiğim cümleyi ve benim için anlamını düşünerek ayaklarımın beni yönetmesine izin verdim. 'Tanrı bir DJ, hayat bir sahne.'. Bu söz benim için hayat demekti. Bu söz hem ikizim ile, hem de babam ile neden ayrı düştüğümü benim için açıklıyordu. İkizim Jason'ı düşününce gözlerim yaşardı. Kimse henüz bir ikizim olduğunu bilmiyordu. Henüz. Kardeşlerimi şaşırtan olgunluğumun nedeni buydu. Kardeşime, Jason'a olan hasretim. Her zaman yatmadan önce Tanrı'ya (Bu kampta olduğuma göre tanrılara demeliyim) kardeşimin hala hayatta olması içi dua ediyordum. Ağlamaya başladığımı anladığımda tişört'ümün içinden balinalı, adımın yazdığı kolyeyi çıkartıp elime aldım. Bu kolyenin aynısından Jason'da da vardı. Bazen bu kolyeyi elime alır, Jason'ın beni duyduğunu umut ederek kolye ile konuşurdum. "Jason, neredesin? Lütfen en azından hayatta olduğuna dair bir işaret gönder." Saçmalıyordum. Jason nasıl bir işaret gönderebilir ki? Sonra durduğumu fark ettim. Tanrılar bilir kaç saattir orada dikiliyordum. Bir kulübenin önünde durmuşum ama sıradan bir kulübe değil. Kardeşlerimden biri bu kulübenin hangi tanrıçanın kulübesi olduğunu anlatmıştı? Amphitrite! Deniz dibi tanrıçası. Kilit kırıktı. Kendimi kulübeden çıktığımdan beri içgüdülerime teslim ettiğim için nereye gittiğime hiç aldırmadan kulübe'ye girdim. Bir odanın yanına gelince durup dinlemeye başladım. Konuşan ablam Katherina'ydı ve bir şeyden bahsediyordu. Bir kılıç. Demirci tanrının kılıcı. Onu bulmaya gideceklerdi. O an kafama dank etti. Eğer bu kamptan çıkarsam, Jason'ı bulabilirdim. Koskoca, hep ağlayarak geçirdiğim bir yılın ardından, sonunda ikiz kardeşimi bulma imkanı elime geçmişti. Bu imkanı geri tepemezdim. Asla. Sonunda Katherina "...Kısacası Leo ve ben Hephaistos'un kılıcını aramaya gideceğiz ve sizin de bizimle beraber gelmenizi istiyoruz." deyince konuşmasını bitirdiğini anladım. Yakalanmamak için koşarak kulübeden çıktım. Kendi kulübeme doğru giderken nasıl onları yanlarına beni de almaya ikna edeceğimi düşünüyordum. Sonra kendi kendime "Biraz şımarıklıktan kimseye zarar gelmez." derken şeytani bir şekilde gülümsüyordum. Jason bekle beni. Ben geliyorum.