Biraz komik yapmaya çalıştım. Biraz gülsün herkes.
Othyrs Dağına gelip Titanlar'ı alt etmek kadar güzel birşey yok belki hayatta. Belki var ama şu an o kadar kendimden eminim ki düşünmeye dahi üşeniyorum. Yine bu Dağ'a gelip birkaç titan avlayıp kampta heyecanla anlatacaktım. Ancak bu sefer hem Titan avlamak, hemde tarih kitaplarında yer alan bir kılıcı aramaya gelmiştim. Adını tam ezbere bilmesemde onu arayıp bulacak ve ünlü olacaktım. Ama bazı söyleyişler beni çok korkutuyordu. Yok bir canavar onu koruyormuşta, ya da 8 başlı bir kurt koruyormuş. Peh! Ben de çok korkardım ya zaten? Birden bir çığlık sesi ile ürktüm ve bağırarak bir kayanın arkasına yuvarlanarak gittim. Sırtımı dayadım ve göz ucu ile arkama baktım. Bir grup titan gelmişti ve bir kayanın üzerindeki kılıcı büyük olanı alarak ordan uzaklaşmaya başlamışlardı bile. Arkalarından giderek o kılıcı alacaktım ve ünümü yayacaktım. Hafif adımlar ile arkalarından savunma pozisyonu şeklinde gidiyor ve sağa sola bakıyordum devamlı. Önüme baktığımda bir kampımsı birşey gördüm. İçerde titanlar koşuşuyordu. Bazıları birisinin etrafında konuşuyor, bazıları ise Tanrı ve Tanrıçalar'ın yüz resminin olduğu korkuluklara vuruyorlardı. Hemen kuzey-batımda bulunan bu kampı nasıl yerle bir ederek iyi bir zafer elde edebilirdim? Yanımda bulunan boş kağıtları ve kalemleri pustuğum büyük kayanın arkasına koydum ve kampın krokisini çizmeye koyuldum. Biraz uzun sürebilirdi ama bunu kamptaki melezlere anlatınca kesin en popüler ben olacaktım. Krokime bakılırsa büyük olan binada cephanelik olabilirdi ve cephaneliği havaya uçurursam kampın yarısından fazlası havaya uçardı. Geri kalanı da sanırım yenebilirdim. Hızla pusarak kampın arkasına dolandım. 1 Titandan oluşan bir devriye geçiyordu. Hızla arkasına geldim ve kafasını iki elim ile sağa çevirerek boynunu kırtım. Daha sonra sırtına Ecel Getiren'i batırıp çıkardım ve ağır adımlar ile arka girişe geldim. Burda sessiz olmam gerekecekti. Kimse görmeden bir kulübenin arkasına geçtim ve cephanelik olduğunu düşündüğüm yerin kapısındaki muhafızları gördüm. Demirden yapılan bu yere demiri eriterek bir arka kapı hazırlayacaktım. Elimi kaldırdım ve terleyene kadar odaklanıp bir alev topu yaptım. Elimi hassasça çevirip ateşi demire tuttum. Yavaşça eriyen demir sonunda yumuşadı ve kılıcımı hızlıca batırdım ve yuvarlak, vücudumun sığacağı bir delik açtım. Ardından hızlıca deliğe doğru atladım ve yeri öptüm. Her maceramda yere düşüyordum ve bu beni çok sinirlendiriyordu. Düşünceler ile dolu kafamı yukarı kaldırdım ve cephanelikte olduğumu fark ettim. Burda 2 adet Titan vardı ve onları öldürmeden burayı havaya uçuramazdım. Kılıcımda alev biriktirmeye başladım. Bir Titan'ın arkasına gelip kafasını hızla uçurduktan sonra diğer gelen ve gelirken antik yunanca birşeyler bağıran Titan'ın karnına kılıcı batırdım. Eğilen Titan'ın karnından kılıcı hızla çektim ve suratına sert bir diz darbesi attım. Daha sonra hızla masada duran kılıcı aldım ve biriktirdiğim alevli kılıcımı yere hafifçe bıraktım. Çantamdan bir ip çıkardım ve kare şeklinde binanın içinde dolanıp ipi dizdim. Kılıcımı ve çantamı hızla aldıktan sonra kılıcımın uç tarafını ipin başlangıç tarafına sürttürdüm. Delik açtığım yer uzaktaydı ve patlamak üzereydi cephanelik. Sanırım uzun bir hayatın sonuna yaklaşıyordum. Paramparça olacaktım. Aklıma hızla gelen fikir ile patlayan cephanelikten üstüme gelen alevleri engellemek için yaptığım özel yetenek ile alevleri püskürtmeye başladım. Alev toplarım engellerken iyice eriyen bir demiri kestim ve hızla atladım. Ateşim küçük bir kısmını engellesede büyük bir kısmı patlamış ve kampın sandığımdan büyük bir kısmı patlamıştı ve yanıyordu. "Eyvah!" diye bağırdım. Frostmourne kılıcını içerde unutmuştum. Sanırım kılıç erimişti. Ama görmeden inanmayacaktım. İçeri açtığım delik ile hızla girdim. Yine ayağım takıldı ve düştüm. "Zeus ve diğer Tanrılar! Benle oyun oynuyorsanız burdan sonra görüşeceğim sizinle!" diye bağırdım. İçerde köşede parıldayan bir kılıç vardı. Kılıca doğru hızla koştum ve kılıcı aldım. Dışarı hızla atladım ve yine yeri öptüm. Bu sefer canım çok sıkılmıştı ve içimden onlara bela okuyordum. Hızla koşarken önüme cıkanları çift silah ile doğruyordum. Sonunda kampın çıkışına geldim ve oradan uzaklaştık. Uzaklaşırken arkama bakarak yürüdüğümden düştüm ve yuvarlanmaya başladım. Bir yandan bağırıyor ve bir yandan da "Zeus! Zeus belanı versin!" diyordum. Sonunda durdum ve surat üstü düştüm. "Tamam tamam kalkmıyorum yerden felan." dememe rağmen kalktım ve sağda solda olan kılıçları aldım. Doğru melez kampın yolunu tuttum.