İlk günümün sonunda Nick Ve Diana ile tanışmıştım. Odama gelmişler ve uzun bir sohbet etmiştik. Yatağıma uzandım ve tavanı incelemeye başladım. Boyasını ve yüzeyindeki kabartıları. Ne kadar süre uzandım bilmiyorum ama yataktan kalktığımda akşam olmuştu ve sersem gibiydim. Ellerimle yüzümü örttüm ve gergince yüzümü ovuşturdum. Bu kulübedeki herkes çok iyiydi ama kimse aktif değildi. İlk günüm ve burası muhtemelen uzun süre yaşayacağım yer.Buralar o kadar güzeldi ki içimden kaç kere öldüm ve cenneteyim diye düşündüğümü bilmiyorum.Her yerde melezler vardı. Arenada plajda... Ve hepsi eğitimleriyle ilgileniyorlardı. Bir dersliğe yazılmalıyım diye düşündüm.
Kaşlarımı çattım. Güçlenmeliydim. Ne kadar hırs yaptığımı kimse bilmiyordu. Ama bunu başarmalıydım. Molly için. Benim yokluğumda hırpalandığını bildiğim manevi kardeşim için. Benim yüzünden yediği dayaklarda gıkını bile çıkarmadığından emin olduğum kardeşim için. Ve sonra onun için geri dönecektim. Her ne olursa olsun. Ağzıma gelen tuz tadını alıncaya kadar ağladığımı farketmemişim. Sinirle gözyaşlarımı sildim. Hayatım boyunca oturup hüngür hüngür ağladığımı hatırlamıyordum. Ağlamanın getirdiği yorgunlukla uykumun geldiğini hissettim. Üstüme geceliğimi geçirdim ve uyumadan önce "Tanrıça'm lütfen onu koru" diye içimden geçirdim.