Luna'yla aldığımız not bize eğlence çıkarmıştı. Maceramız ne kadar heyecanlı olurdu bilmiyordum ama şimdiden ikimizi de korku ve heyecan sarmıştı. Kulübeden çıkmadan, eşyalarımızı topladık ve hızlıca Long Island'a doğru hızlı adımlarla ilerledik. Deniz kıyısına vardığımızda güneş denizin ufuğunda batmak üzereydi. Gün batımında deniz turuncu bir renk almıştı. Luna ilk suya baktı ve sonra bana döndü, ''Ben giriyorum Bells, sen de hemen arkamdan gel.'' dedi, 'tamam' anlamında başımı salladım. Çantamı boynumdan geçiriken Luna suya daldı. Hemen arkasından ben de girdim. Su son derece sıcaktı, diplere doğru ilerlerken nefes alışverişim düzene girdi ve Luna'nın yanına doğru hızla yüzdüm, benim geldiğimi görünce gülümsedi ve parmağıyla sarayın yönünü işaret etti, gözlerimi kırptım ve birlikte hızla saraya doğru yüzmeye başladık. Çok geçmeden suyun enginliklerinde tüm ihtişamıyla saray belirdi. Devasa kapıya vardığımızda giysilerimiz artık ıslak değildi ve içeri doğru yavaşça süzüldük. Upuzun koridorun sonundaki taht odasına geldiğimizde babamız, Poseidon dev tahtında oturuyordu. Onun yanında küçücük kalmıştık. Heyecandan kalbim durmak üzereydi, Luna'nın da aynı şekilde tedirgin olduğunu gördüm. Usulca içinde kaybolduğumuz salonda ilerlemeye devam ettik. Babam biz yaklaşınca konuşmaya başladı, ''Isabelle ve Luna hoş geldiniz. Durumun aciliyetini kavrayıp, erken davrandığınız için teşekkür ederim.'' Gür sesi salonda yankılanmaya başlamıştı ki biz iyice yaklaşınca devam etti. ''Size vereceğim görev tehlikeli ama bunu yapacağınıza güvenim tam.'' Biz merakla birbirimize bakarken, ''Medusa'ya gitmenizi istiyorum.'' diyerek sustu. Luna şaşkınlık içinde ''Medusa mı?'' diye soruverdi. Poseidon, ona doğru bakarak 'evet' anlamında başını salladı. ''Yıllar önce, Medusa bu hale gelmeden önce, ona bir hediye vermiştim. Bir değnek. Bu tahmin ettiğiniz gibi sıradan bir değnek değil. Bir takım özelliklere sahip. Medusa şimdi bu değneği iyi niyetleri için kullanmıyor. Aksine onun aracılığıyla, bir takım intikam planları var. O yüzden, değneği gidip ondan geri almanızı istiyorum.'' Poseidon'un sözlerini sindirdikten sonra, aklımdan kesinlikle bu işten sağ kurtulamayacağımız geçiyordu. Luna sessizliği bozarak, ''İstediğiniz gibi değneği geri alacağız, baba.'' diyerek saygıyla başını eğdi. Ben şaşırmış bi halde Luna'ya bakarken babam tekrar konuştu, ''Yapabileceğinizi biliyorum evlatlarım. Bu arada, unutmadan..'' eliyle havada minik bir kese yarattı ve bir hareketiyle bize doğru gönderdi. ''Kesenin içinde dört tane inci var, gidiş ve dönüşünüz için.'' Kese tam önümüzde usulca durdu. Ben uzanarak keseyi aldım ve çantama koydum. ''Artık gidebilirsiniz, dikkatli olun..'' İkimizde Poseidon'un sözünü bitirmesi üzerine saygıyla referans yaptık ve hızlı adımlarla taht odasını terk ettik.
Koridorun sonlarına doğru yaklaşırken sessizliği bozdum, ''Luna korkmuyor musun?'' Luna bana dönerek zorla gülümsemeye çalıştı ama pek başarılı olamadı. Tedirgin olduğu her halinden belliydi. ''Biraz, ama korkmaktan çok heyecanlıyım.'' Derin bir nefes alarak, ''Tamam ben de endişeliyim. Medusa oyun oynamayı sever, kolay yem olmayacak.'' Luna katılarak başını salladı. ''Evet ama biz de kolay yem değiliz. Bu işi kolaylıkla halledeceğiz Bells.'' dedi ve ona inanmamı sağladı. Fazla düşünmenin anlamı olmadığını düşünerek, çantamdan incileri çıkardım ve keseden iki tanesini yavaşça aldım. Luna inciyi alırken sevinçle şekilden şekile girmeye başladı. ''Nereye gideceğimizi biliyorsun..'' dedim gülerek. Luna emredersin dercesine komik bir ciddiyetle başını salladı ve inciyi ayağının altına koydu. Aynı şekilde ben de koyduktan sonra, yavaşça düşüncelerimi netleştirdim. 'Medusa'nın ini..' Ezilme sesinin hemen ardından, şatafatlı sarayın görüntüsü aniden değişti. Hafif bir rüzgar eserken gözlerimi açtım. Karanlıktaki görüntüleri seçmeye çalıştım. Luna yanımdaydı ve yıkık dökük bir harabenin içinde, Medusa'nın ininin tam karşısında duruyorduk..