Kabuslarla dolu bir gecenin sabahında ölü gibiydim. Bütün gece korkuyla uyanıp durmuştum. Şimdi de yatağımdan kalkmak çok zor geliyordu ama kabusları aklımdan çıkarmanın tek yolu, kendime bir uğraş bulmaktı. Binbir güçlükle yataktan sıyrıldım ve banyoya gidip soğuk bir duş aldım. Su zihnimin berraklaşmasını sağlıyordu ve benim en iyi ilacımdı. Kahvaltı için salona geçtiğimde masada Lia'dan başka kimsenin olmadığını gördüm. Elinde moda dergilerinden biri vardı. Esneyerek masaya oturdum ''Günaydın Lia. Kimse yok mu?'' diyerek bardağıma portakal suyu doldurmaya başladım. Dergiden kafasını ayırmadan, ''Günaydın tatlım. Herkes dersliğe kaçtı. Bense bugünü kendime tatil ilan ettim.'' dedi gülerek, dergiyi kapatıp masada duran portakal suyunu bitirdi ve bana dönerek ''Krep yapmıştık ister misin? Aç görünüyorsun.'' Başımı salladım midem kahvaltı kaldıracak halde değildi. ''Portakal suyu yeter. Pek kahvaltı edecek halim yok, dün gece çok iyi bir uyku çektiğim söylenemez.'' dedim sırıtarak. Lia ''Pekala.'' diyerek dergisini okumaya geri döndü. Ben kabuslarımı düşünürek portakal suyumu içmeye çalışırken, aniden havada bir Iris mesajı belirdi. ''Lia sanırım babam yine bizi arıyor.'' dedim mesajı göstererek, Lia baktığım yöne doğru bakarken, mesaj konuşmaya başladı. ''Cornelia ve Isabelle, ikinize bir görev vermem gerekiyor. Lütfen Saray'a gelin. Hemen!'' Lia'ya yine bir şeyler düşünüyor gibiydi. Sonra bana dönüp, ''Hazırlan Bells. Babamı ziyarete gidiyoruz.''dedi gözleri parlayarak.