Geçen sefer olmamıştı. Ama bu sefer olacaktı. Kesinlikle o Labirent'e gidecektim! Artık beni ne Kiklop, ne furia, nede başka birşey durdurabilirdi! Ormanın girişinde biraz tedirgince bekledim. En son buraya geldiğimde, Alex'le tanışmıştım ve bir Nemea Aslanının saldırısına uğramıştık. Başımı iki yana sallayıp "Korkaklık yok!"diye mırıldanarak yürümeye başladım. Artık yorulmaya başlamıştım ama başıma birşey gelmeden yıkık dökük Zeus Yumruğuna ulaşmıştım. Girişten garip garip sesler geliyordu.
"Hey, naber!?" Bağırarak arkamı döndüm. Nerdeyse girişe düşüyordum ki Hanna ve Christina beni tutmuştu. Elimi, hızlı hızlı inip kalkan göğsüme koydum. Yutkunarak "Lotus Çiçeği adına! Siz kafayımı yediniz! Az daha korkudan ölüyordum!"diye bağırdım. Oliv kıkırdayıp "Düşmenden mi bahsediyorsun, yoksa korkudan kız gibi çığlık atmandan mı?"dedi. Bu kızla dost olma meselesini bir daha gözden geçirmeliydim. O ve Tina gülerken "Tamam! Cesaretiniz varsa benimle birlikte Labirent'e gelirsiniz."dedim. Tabi cesaretleri varsa... Hanna ve Tina daha güçlü bir kahkaha atıp "Biz senden önce davrandık zeki çocuk. Zaten Labirent'e geliyorduk."dedi Tina. Sesimi incelterek onu taklit edip "Siz ikiniz? Hadi ama..."diye dalga geçtim. O ikisi bir arada Labirent'e inecekmiş. Bu Kronos'u bale elbiseleriyle hayal etmemden daha komik. Tamam, değil! Ama Kronos'u pembe bir balerin elbisesiyle düşünemiyorum. Oliv düşüncelerimden sıyrılmama neden oldu, sırıtıp "Evet. Biz ikimiz. Zeus Yumruğunda buluşup Labirent'e inecektik. Sen gelmeden önce."dedi. Tek kaşımı kaldırıp "Ben gelince ne oluyormuş?"dedim. Görende beni oyun bozanım sanır! Tina araya girip "Bütün eğlenceyi mahvediyorsun. Gerçi az önceki çığlığından sonra senle gitmekte eğlenceli olabilir."diyip Oliv'e döndü. İkisi birbirlerine 'şeytanla anlaşma' yapıyor gibi bakıyordu. Kafamı iki yana sallayıp "Yo, yo, yo sizinle asla Labirent'e inmem!"dedim. Ama onlar pis pis sırıtmakla yetindi.