Annemle Sohbet Ediyoruz

Sabah kalktığımda çok heyecanlıydım. Bu gün büyük gündü. Annem beni yanına, Olimpos' da ki tapınağına çağırmıştı. Hem annemi göreceğim için heyecanlanıyordum, hem de Olimpos'u ilk kez göreceğim için. Hemen dolabımı açıp bir şeyler aradım. En sonunda kumaş ve askeri yeşili bir pantolon ile beyaz askılı bir tişört giymeye karar verdim. Oldukça sade. Hemen salona inip masada ki meyve kasesinden bir kaç erik yedim. Glimt içinde yanıma limonlu şeker aldım. Ardından fırtına gibi kapıdan çıktım ve doğru Glimt'in yanına gittim. Pegasususa merhaba diyerek yanına gititm. Güzel pegasusuma limonlu şekerlerden verince çok mutlu oldu. O şekerlerini yerken, bende sırtını okşuyordum. Nihayet şekerlerini bitirdi ve bende konuşmaya başladı ''Bak canım, Tanrıça Persephone beni yanına çağırdı, bu yüzden Empire State Binası'na gideceğiz, anlaştık mı?'' Tamam der gibi sesler çıkarıp eğildi. Henüz pegasuslara binmekte zorlanıyordum. Glimt'in eğilmesi işimi çok kolaylaştırıyordu. Sırtına atladım ve ahırdan çıktığımız gibi süzülerek uçmaya başladık. Binaya varına Glimt usulca iniş yaptı ve ben anında fırladım. Şu ''meşhur'' güvenlik görevlisi de masasında durmuş dergi okuyordu. Kampta hep bundan bahsedilirdi. Ne kadar gıcık olduğundan da. Yanına gittim ve beni fark etmesi için öksürdüm. İrkilerek başını dergiden kaldırdı ve ''Ne var?'' dedi. Belki de bazenleri göreve gelen normal insanlardandı, ya da melez olduğumu anlamamıştı.''600. kat'' dedim. Ban baktı ve ''Ne diyorsun sen?'' diye sordu. Keskin bir bakış atarak cep telefonumu çıkardım ve rehbere girerek şöyle dedim,''Bu telefonla ölümlü arkadaşlarımdan birini arasam ne olur biliyor musun?'' Adam korkarak bana anahtarı fırlattı. Bende aynı anda asansöre koşup içine girdim. En üstteki deliğe anahtarı sokunca 600. kat düğmesi belirdi. Bu düğmeye basarak çok kötü bir caz parçası ile yukarı çıkmak zorunda kaldım. Asansörden inince hala kötü şarkının etkisindeydim. Manzara nefes kesiciydi! Ancak durup izlemeye vaktim yoktu hemen annemin tapınağını aramaya başladım. Sonunda bir yerde çiçekler gördüm. Bu çiçekler bir sıra oluşturmuştu ve uzayıp gidiyordu. Çiçekleri takip etmeye karar verdim. Beklediğim gibide oldu. Karşımda tıpkı kulübeme benzer bir yer duruyordu. Uzun yoldan geçerek tapınağa ulaştım. Kapıyı açıp içeriye girdiğimde sarı saçlı bir kadın merdivenlerden iniyordu. Bnei görünce yüzünde bir gülümseme belirdi ve ' Hoş geldin'' dedi. Bende ilerleyerek zorluklada olsa ''Hoş bulduk'' diyebildim. Annemi ilk kez görüyordum ve bu yüzden çok heyecanlıydım. Annem beni içeri çağırdı ve ''Hoş geldin kızım, gel oturalım'' dedi. Gülümseyerek yanına gittim ve uzattığı eriğin tadına baktım. Hayatım boyunca erik hep en sevdiğim meyve olmuştu. Anneme bakarak ''Bu erik çok güzel, hiç bir yerde yok sanırım?'' dedim gülerek. Annemde bana gülümsedi ve ''Evet, bunlar özel'' dedi ve sohbet konusunu açmış oldu. İki şeyden emindim, çok mutluydum ve annemi çok seviyordum!