Normal bir gündü Aldrick için.Her zamanki gibi kahvaltısını yaptıktan sonra yapacak bir şeyler arıyordu. İlk önce tarlalara gitmeyi düşünmüştü. Oradaki çileklerin tadının çok güzel olduğunu duymuştu. Ama bugün çok toktu. Bu yüzden de buraya gitmeyi düşünmüyordu. Sonrasında aklına plaj gelmişti. Kumsalda oturup eğlenebilirdi. Ama zaten çok sevinçliydi. En sonunda kararını vermişti. Kamptaki tanıdığı – kardeşleri hariç – tek kişinin yanına gidecekti. Evet , sevgilisinin yani Thalia’nın yanına gidecekti.
Afrodit kulübesinin önüne geldiğinde eli ayağı titremeye başlamıştı. Çoğu zaman kızlarla konuşamazdı. Hatta Emma’yla sevgili olmasını da en iyi arkadaşları sağlamıştı. Düşünmeye devam ederken cesaretini toplamış kapıyı çalmıştı. Karşısında Anna’yı görünce “ Selam “ diyerek ona gülümsemişti. Anna’da onu içeri davet etmiş, Thalia’yı çağırmaya gitmişti. Aldrick etrafına bakınıyordu. Dolaplardaki t-shirtlere renk renk katlanmıştı. Her şey güzel gibi gözükyordu, fakat içeride ağır bir parfüm kokusu vardı. Etrafına bakınmaya devam ederken bir ses duymuştu. Kafasını sese doğru çevirdiğinde karşısında Thalia’yı bulmuştu. Normalde hızlı biri olduğunu biliyordu Aldrick . Fakat bu sefer geç gelmişti. Tabii ya, kendisi için hazırlanmıştı. Thalia gelirken “ Merhaba ! “ diye bağırmıştı. Yavaş yavaş geldikten sonra Aldrick’in yanına oturmuştu. Aldrick heyecandan öleceğini düşünüyordu .