Çoğu zaman yaptığı gibi – yani bir defa – Long İsland kıyısına gitmişti. Nedense burayı çok sevmişti ve burada daha sonradan çok farklı şeylerin olacağını düşünüyordu. Bir göreve gidebilir veya sevgilisiyle burada eğlenebilirdi. Tabii bunları söylemek için çok erkendi. Long İsland Kıyısında geçen sefer oturduğu yere oturmuştu. Bir süre aynı şeyleri düşünmüştü . Uyum sorunu , arkadaş edinme falan… Ama birkaç dakika sonra yanında biri belirmişti. Aldrick çok korkmuş bir şekilde yanına bakmıştı. Yanındaki adam ona gülümseyerek “ Selam yeğenim “ deyince karşısında ya Poseidon’un , ya da Hades’in bulunduğunu anlamıştı. Onu biliyordu en azından. Düşünmeye başlayınca karşısında amcası Poseidon’un bulunduğunu anlamıştı. Denizi izlemeye gelmişti ya. Amcasına gülümseyerek “ Merhaba amca. Nasılsın ? “ diye sormuştu . Poseidon gülümseyerek “ İyiyim evlat . Eee , kampı nasıl buldun ? “ demişti. Aldrick heyecanlı bir şekilde “ Gerçekten harika bir kamp. Tabii arkadaşın varsa “ deyince Poseidon tek kaşını kaldırarak “ Arkadaş edinirsin , problem yok “ demişti. Poseidon’u gerçekten çok seviyordu ve onun oğlu olmak istiyordu melez olduğunu bilmeden önce. Poseidon gülümseyerek “ Demek benim oğlum olmak istiyordun ha “ diyerek düşüncelerimi okuduğunu belli etmişti. Ona kafamı evet anlamında salladıktan sonra “ Aslında Zeus’un oğlu olmak ta güzel “ deyip yukarı bakmıştı . Babası kudretini göstermek için havada çok sert bir şimşek çakmıştı. Havaya baktıktan sonra yanına baktığında Poseidon’u görememişti. Görevden geçtiğini düşünüyordu
ve sevinçli bir şekilde kulübesine gidiyordu .