Abisi Marcus sayesinde kampın tamamını gezmişti. En çok sevdiği yer Long İsland Kıyısı olmuştu. Kulübeye geldikten sonra üstünü değiştirmiş , kardeşlerine Long İsland Kıyısı’na gideceğini söylemişti. Kardeşleri kampa bu kadar çabuk alışmasına şaşırmış gibiydiler. Aldrick ise her zamanki gibi , yeni ortama çabuk alışmıştı. Long İsland Kıyısı’na doğru giderken arkadaş olabilecek kişileri görüyordu. Uzun saçlı birisinin etrafında çok kişi vardı ve gözlerinden içki içmeyi çok sevdiği belli oluyordu. Başka bir yerde kendisi gibi kampa gelen yeni birisi görmüştü. Etrafına bomboş bakıyordu çocuk. Aldrick etrafına bakınırken Long İsland Kıyısı’na vardığını fark etmişti. Hemen boş bir yer bulmuş , oraya oturmuştu. Çoğu zaman okulda da tek başına takılırdı , bu yüzden de yalnızlığa alışkındı ve bundan hoşlanıyordu.
Long İsland Kıyısı’na tam zamanında geldiği için sevinçliydi. Güneş yavaş yavaş batıyordu ve güneşin batma zamanı düşünceler için her zaman iyi bir zaman olduğunu biliyordu Aldrick. Bu yüzden de düşünmeye başlamıştı. Annesi gelmişti ilk önce aklına. En azından diğer melezler gibi değildi. Annesi onun bir melez olduğunu biliyordu ve yolculuğunda çok yardım etmişti. Düşüncelerine devam ederken aklına yeni kardeşleri gelmişti. Çoğu Zeus çocuklarına göre durgundu. Aynı zamanda kendisine karşı biraz soğuk davranıyorlardı. Ama Marcus diğerlerinden daha olgundu, onunla ilgilenmişti. Onun problemlerini dinlemiş, hatta problemlerini çözmesi için yardım bile etmişti. Kesinlikle , Marcus’la iyi geçineceklerdi. Düşüncelerine ara vermiyordu, şimdi ise yaşayacağı maceralar gelmişti aklına. Kampta bir ateş duvarı vardı , en kısa zamanda bunu denemeyi düşünüyordu. Güneş batmıştı bu arada. Artık her yer karanlıktı. Aldrick’in de yavaş yavaş uykusu gelmişti. Kulübeye gitmeyi düşünmüyordu. Emma gelmişti aklına. Onunla bir keresinde yıldızlara bakarak kumsal da yatmışlardı. Şu an ise yanında Emma yoktu. Düşünceleri yerini anılara bırakmıştı. Aldrick ise, uyuyana kadar anıları canlandırmıştı aklında.