Bart'ı çekiştirerek kulübeden çıkardım. Kesin kararımı vermiştim! Bir Hermes çocuğu olarak buraları talan etmeliydik! Ama kulübeme girdiğimde gördüğüm vaziyet şu:
Uyuklayan bir Barney, PSP oynuyan Luke, Televizyon izleyen 3-5 kişi ve kendi aralaarında sohbet eden kızkardeşlerim.
Bu tam bir felaket! Bart kolunu kurtarıp "Nereye gidiyoruz onu söyle bare!"diye bağırdı. Bir süre düşündükten sonra "Tarlalara. Aklıma dehşet birşey geldi."diyip sinsice sırıttım. Barney gözlerini devirip "Başını belaya sokacaksan, ben kulübede kalmak istiyorum."dedi. Başımı iki yana sallayıp "Hayatta olmaz! Bunu kaçırmana izin veremem. Merak etme planımı uyguladıktan sonra Alex'i göremeye gideceğim. O zaman istediğin şeyi yapmakta özgürsün."dedim. Birkaç saniye sessizlikten sonra "İyi öyle olsun. Yalnız sorumluluğu üstlenmem ona göre."dedi. Tamam diye mırıldandım. Birlikte Çilek Tarlalarına gittik. Hırkamın cebinden çıkardığım yuvarlak, sarı sakızı ağzıma attım. Bir süre çiğnedikten sonra çıkarıp elime aldım. Bart'a dönüp eline 5-6 tane sakız tutuşturdum. Bart elindeki sakızlara baka dursun "Onların hepsini çiğne. İstersen ikişer ikişer çiğne."dedim. İki tane sakızı ağzına atıp çiğnemeye başladı. Bende cebimden başka sakızlar çıkarıp çiğnedim. 1 dakika sonra hepsini elimize aldık. Sırıtarak "Bunlar Patlayan Sakız. Eğer toprağa değerlerse... Görsen daha iyi olur."diyip bir tane sakızı parmaklarımın arasına aldım. Bu sakızlar yapışkan değillerdi. Aksine kaygandılar. Yani patlayana kadar... Sırıtarak tarlaların orda gezinen bir grup melezi nişan aldım. Elimden geldiğince güçlü bir atış yaptım ve BUM! Kısa çığlıklar ve bağrışların ardından Bart'la gülme krizine girdik. Melez grubundaki herkez yapış yapıştı ve üstlerini çilek artıkları kaplamıştı. Sıra Bart'taydı. Gerilip sakızı satirlerin dolaştığı bir tarafa attı. Bir patlama sesiyle biz tekrar gülme krizine girdik. Satirlerin hepsi kaçışmaya başladı. Gülerek daha çok korkmaları için bir kaç tane sakızı aynı anda fırlattım. Keçi çocukların sakalları, boynuzları ve tüyleri çilek ve sakız olmuştu. Bart gülerek bir kaç tane daha fırlattı. Gülerek Bart'a döndüğümde dehşete kapıldım! 1 kilometre ilerde Kheiron dört nala koşuyordu. Yutkunarak Bart'ı sarstım. Gülerek "Ne oldu?"dedi. Kaşlarımı çatıp "Şimdi fena oldu."diyip Kheiron'un geldiği yönü işaret ettim. Bart Kheiron'u görür görmez sakızların hepsini ileriye fırlattı. Ben olduğum yerde dikilirken beni sarsıp "Hadi kaçmalıyız! Kheiron bizi fena benzetecek."diyip beni çekiştirmeye başladı. Koşarken arkamdan sakızlar atıyordum. En azından bu biraz Kheiron'u oyalardı. Bart'la Tarlalardan çıkıp kulübeye koşturmaya başladık. Kheiron genede bize yetişmişti. Önüme döndüğümde bağırarak kapıya tosladım. Yo, hayır. Toslamadım. Az önce ne oldu öyle? Bart kapıyı açıp "Dostum, sen az önce kapıya toslamadın! Halbuki kapı kapalıydı!"diye haykırdı. Arkasında duran Kheiron "Aferin, Seth. Şimdi... Ofisime kadar bana eşlik edin bir zahmet!"diyip bizi kulaklarımızdan çekerek peşinden sürükledi. Daha önce Kheiron'u böyle görmemiştim. Kulağımın uzadığını hissediyordum. Ama, hey! Az önce nasıl olduğunu anlamadan kapının içinden geçtim!