Kamp'ı daha iyi tanımak için rastgele olarak yürümeye karar verdim. Bu yüzden kulübemden çıktım ve ilk başta etraftaki kulübeleri incelemeye koyuldum. Birçok kulübe zaten ait olduğu Tanrı veya Tanrıça'yı simgeleyen nesnelere sahipti. Bu yüzden tek başıma da dolaşabiliyordum. Burada yapacak başka bir şey bulamayınca da başka yerleri gezmeye başladım. Yemek Gazinosu'nu, Plaj'ı, Pegasus Ahırları'nı dolaştıktan sonra(artık yeni bir Pegasus'um vardı!) karşıma bir antrenman alanı çıktı. Melez olduğumu öğrenmeden önce eskrimde birçok başarım vardı. Bu yüzden kılıç hamlelerini biliyordum, ama gerçek kılıcı kullanmayı da çok istiyordum. Bu amaçla oraya girdim ve elime uyduğunu düşündüğüm bir kılıç aldım. Talim otomatlarıyla yarım saat kadar antrenman yaptıktan sonra dinlenme amacıyla durdum. Biraz su içerken arkamdan bir ses "Hey sen. Sanırım yeni geldin. Yarım saatte yorulabiliyorsan bir Nemf bile seni yenebilir." dedi. Bir anda kafamın tası arttı ve öfkeli bir şekilde arkamı döndüm. "Bir Nemf'e yenilmek senin için onur bile sayılır. Sen Nemf'lerden de çıtkırıldım duruyorsun." diye bağırdım. Karşımdaki benimle yaşıt gibi duruyordu. O da iyice öfkelenmişti. Sonunda sataşmaktan vazgeçti ve "O zaman gel seninle bir düello yapalım da haddini bildiriyim." dedi. "Haddimi bildirmek mi? Sen onu yapana kadar kılıcın elinden düşmüş olacak." diye cevap verdim.