Uzun zamandır kampta olmamanın verdiği garip bir duygu vardı içimdi. Burayı bu kadar özlediğimi tahmin bile etmemiştim. Canavarların gazabına uğramıştık. Ağır yaralıydım. Uzunca bir süre kendime gelememiştim. Tamamen iyileştiğimde ise hafıcam yerinde değildi. Kısa sürelik hafıza kaybı yaşadığımı söylemişti doktor. Çok zor, çok kötü günlerdi. Onları geride bırakmanın verdiği rahatlık vardı şimdi içimde. Kampa girişimde yaşadığım heyecanı anlatmama imkan yok. Neredeyse 4 aydır uzaktım kamptan. Oldukça değişmişti burası. Tanrılarında pek boş durmadıkları belli oluyordu. Kampın nüfusu neredeyse iki katına çıkmış görmeyeli. Bu durumu en başlarında her ne kadar garipsemiş olsam da alışmalıydım. Bununla da sınırlı kalmayacaktı kamp nüfusu. Her geçen gün yeni melezler geliyordu. Yavaşça kulübeme ilerledim. İçeri girdiğimde hangi tepki ile karşılaşacağımı merak ediyordum. Uzun süredir yoktum, unutulmuş olmam işten bile değildi. Gözlerim dolarak kulübeye girdim. O kadar kalabalıktı ki, bir an yanlış kulübeye mi girdim diye düşünmeden edemedim. Benim yokluğumda ne kadar da dolmuştu burası. Nasıl kalıyorlardı merak ediyordum doğrusu. Biz 7 kişi iken zor sığıyorduk. Aklıma direk Adrian geldi. Koşarak onun odasına gittim. Ancak abim yoktu. Onu ne kadar da özlemiştim. Koskoca 4 ay. Kardeşlerim olmadan, çok zor...
Kalabalık bana garip gözlerle bakarken aralarından Mia'nın bana doğru koştuğunu gördüm. Ben ne olduğunu anlayamadan bana sıkıca sarıldı. Çok özlemiştim kardeşimi. Diğerleri de ardından ne olduğunu yavaş yavaş çözmeye başlamışlardı sanırım. Artık bana bir yabancıymışım gibi değil, sadece acıyarak bakıyorlardı. Acınacak haldeydim zaten. Üzerim oldukça kirliydi. Konuşamayacak haldeydim yorgunluktan. Sıcak bir duşun ardından kendimi yatağıma attım. Yatağımın boş olduğunu görmek beni çok sevindirmişti. Yerimi hep saklamışlar. Bu çok güzel bir duygu gerçekten. Unutulmadığını bilmek... Yatağıma uzandığım gibi uykuya dalmıştım. Yeni gelen kardeşlerimle tanışma fırsatım olmamıştı. Onları görecek halde değildim zaten. Tek istediğim uyumak, uyumak ve uyumaktı. Ertesi gün biraz geç kalkmıştım. Kulübede kimse yoktu uyandığımda. Ne zamandır alıştırma yapmıyordum. Üzerime dolaptan rahat bir şeyler seçtikten sonra hızla dışarı çıkıyordum ki kapının önünde uzun boylu hafif sarısın bir çocukla rastladım. Elindeki bavulu görünce henüz yeni gelmiş bir kardeşimizin olduğunu anladım. Gülümseyerek onu içeri davet ettim. Odasını gösterdim, yerleşmesine yardımcı oldum. Ben aşağıda onu beklerken o da yerleşmeye devam ediyordu. Kulübeyi de gezmek istiyordu haliyle. ''Ah hayır. İlk olarak mutfaktan başlayalım. Ares çocuğu olduğumuz için bizi çok tembel görürler. Ancak temizliğe çok dikkat ederiz. Ve kesinlikle çok şanslısın. Ares çocuğu olmak bir şereftir.'' dedim gülümseyerek.