Sabah uyandığımda, bugün yapacak hiçbir şey olmadığını hatırladım. Hem de hiçbir şey!.. Bütün yapılacakları bitirmiştim. Bugün ne temizlik denetlemesi vardı, ne de ders... Aklıma hemen en yakın dostum Juli'nin ne yaptığı geldi. Büyük ihtimalle onun da yapacak bir şeyi yoktu. Yatağımdan fırladım. Peki ya onu çağırdığımda ne yapacaktık. Önce boş olup, olmadığını sormam gerektiğini düşündüm. Üzerimi değiştirdim, saçımı topladım ve diğer hazırlıklarımı yaptım. Ben kapıdan çıkarken bir kaç kardeşim uyanmış, uykulu bir şekilde kahvaltı hazırlıyorlardı. Aralarından biri, bana "App, kahvaltıya kalmayacak mısın?" diye sordu. "Hayır, dışarıda atıştırırım bir şeyler..." dedim ve arkamdan kapıyı çektim. Doğruca Apollon kulübesine ilerlemeye başladım.
Çok sürmeden vardım. Yavaşça kapıyı çaldım. Kapıyı bir Apollon çocuğu açtı. "Günaydın. Juli uyandı mı?" diye sordum. "Bir dakika." dedi ve iki katlı kulübelerinin merdivenine yaklaşıp, bağırmaya başladı. "Juliaa!..". Bir süre sonra Juli, merdivenlerden inerken göründü. Tam bir şey söyleyecekti ki beni gördü ve "Hey, App!" diyerek kapıya koştu. "Günaydın!" dedi neşeli bir şekilde. "Günaydın Juli. Bu gün boş musun?" diye sordum. Boş olduğunu söyledi. "Benimle bir şeyler yapmak ister misin?" dedim. "Mesela?.." dedi. Düşünmeye başladım. Venedik'te doğmama rağmen babam beni bir süre sonra New York'a götürdü. Juli ile orada tanışmıştım zaten. Sürekli voleybol oynardık. Bunları düşününce aklıma voleybol sahasına gitmek geldi. "Voleybol oynamaya ne dersin?" dedim. Juli sevinçle zıplayarak "Ahah, bu harika olur!" dedi. Sonra "Bir dakika... Hazırlanayım." dedi. Hızlıca merdivenlere doğru ilerledi ve yukarı çıktı. Ben de onu beklerken bakınmaya başladım.
Çok geçmedi ki Juli hazır bir şekilde kapıda belirli. "Ah, hazır mısın?" dedim. "Hazırım." dedi. "Kahvaltı etmeyecek misin?" diye sordum. "Hayır, bir şeyler atıştırırız." diyerek karşılık verdi. Gülümsedim. Birlikte voleybol sahasına doğru ilerlemeye başladık...