Neyse ki Ares çocuklarına arabayı göstermiştik. Artık geri götürecektik. Maceranın sonuna geldik derken, Juli'nin babasına hesap vermesi gerektiğini hatırladım. Juli için daha yeni başlıyorduk. Ares çocuklarının "yapamazlar" dalgasından kurtulmuştuk ve onları sinir etmek gerçekten çok hoşuma gitmişti. Arabaya bindik ve Juli bizi yeniden Delos Adası'na getirdi. Başladığımız yere...
Saraya gitmeden önce çıkacak olan savaştan dolayı dayanamayacağımı söyledi. Fakat aksine ona destek çıkacağımı söyleyince, gülümsedi ve arabayı saraya doğru sürdü. Muhafızların önünde durduk. Bize çok kötü bakıyorlardı. Ama Juli onların bu bakışlarına engel olup, bizi tanıttı ve Tanrı Apollon ile konuşmak istediğimizi söyledi. Muhafızlar yüzlerindeki bakışları silmeden, bizi içeri aldılar. Arabayı muhafızlara bırakıp, içeri girdiğimizde bile muhafızların bakışları aklımdan çıkmıyordu. Saraya girdiğimiz gibi Tanrı Apollon bizi sinirli bir şekilde bekliyordu. Juli'nin ne diyeceğini gerçekten çok merak ediyordum. Juli, öne çıktı ve olanları babasına anlattı. Juli'nin Ares çocuklarına dövülmemek ve kafamızın tuvalete sokulmaması için yaptığımızı söylediği bölüm hiç hoşuma gitmemişti. Belki de yapamayacaklardı... Bu olabilirdi. Yine de sesimi çıkarmadım. Tanrı Apollon, Juli için korktuğunu söyledi. Sanırım onu affetmişti. Bu olaya sevinmiştim. Artık kampa dönüp güzel bir uyku çekebilirdim. Bu düşünce içerisinde kendimce gülümsedim. Tanrı Apollon, bizi bir ışık kümesi içine alıp, kampa geri gönderdi. Kampa geri döndüğümüzde geceydi. Yavaşça kulübeme doğru ilerlemeye başladım. Juli arkamdan "Hey, nereye gidiyorsun?!" diye bağırdı. "Uyumaya!" dedim umursamaz bir şekilde. Arkamdan "seni pis uykucu" diye mırıldandığını duydum. Güldüm ve kulübeme doğru ilerlemeye devam ettim.
RP BİTMİŞTİR (Eklenecek birşey yoksa...)