-Stell annem nerede?Bu doğruydu, Persephone neredeydi??
"Baba! Persephone nerede?" diye sordum. Zincirleme sorular sormaya devam ediyorduk birbirimize.
"Persephone odasında. Onun kızıyla konuşmam gerekiyor. Sende odana git Stell" dedi babam dişlerini sıkarak.
"Benim odam yok burada" diye itiraz ettim. Babam parmaklarını şıklattı ve furia Alecta yanımıza geldi.
"Hep vardı majessteleri. İzninizle sizi götüreyim" dedi Alecta.
"Hayır! Gitmeyeceğim, rahat bırakın beni! Bizi tuzağa düşürdün baba! Birde seni Jess'e savunuyordum!" dedim. Hades öfkeyle bana döndü.
"Kes sesini ve odana git hemen!" dedi. Alecta beni sürüklerken taht salonundan çıktık. Jess'e neler yapabileceğini düşünemiyordum. Alecta babamdan emir aldığı kadar benden de emir almak zorundaydı.
"Beni rahat bırak. Persephone'yi görmek istiyorum" dedim. Alecta bir an bocaladı ama daha sonra derin bir iç çekişin ardından beni Persephone ve babamın odasına götürdü.
Persephone yatağın üzerine yatmış hıçkırarak ağlıyordu. Onu daha önce hiç böyle görmemişti. İçim parçalanıyordu.
"Persephone, çok üzgünüm" dedim. Persephone bana sarıldı.
"Senin bir suçun yok Stell. Ama babandan birazcık duyarlı davranmasını istemem çok mu? Ben asırlardır onun başka kadınlardan olan çocuklarına karşı sukunetimi koruyorum. Ya o ne yapıyor? İlk defa bir kızım oluyor ve Hades beni odama kilitliyor! Yanlış anlama Stell, babanı seviyorum ama zaman zaman onun yeryüzüne çıkıp dolaşma ihtiyacı kadar benimde ihtiyacım oluyor. Ve onun öfkesinden korkup bugüne kadar kızımı bir kere bile görmeye gidemedim" dedi ve tekrar ağlamaya başladı.
"Kızın burada Persephone. Hades'in taht salonunda. Başı dertte olabilir, gidip onu kontrol etmeliyiz" dedim. Persephone bir an dondu kaldı.
"Kızım..." dedi sadece ve sonra da koşarak taht salonuna gittik. İçerde babam gözleri kırmızıya dönmüş şekilde kıza bakıyordu. Sanki yetişmesek onu doğrayacaktı. Ama bunu yapmazdı, biliyordum. Sadece Jess'i korktumak için ik üç cehennem tazısı yollar, öfkesi geçince (ki ne zaman geçerdi bilmiyorum) onu tekrar yeryüzüne yollardı. İşin kötü kısmı Jessica'nın bunu bilmemesiydi.
Persephone ileri atılarak Jessica'ya sarıldı. Bir yandan ağlıyor, bir yandan da:
'kızım, canım kızım' gibi bir şeyler söylüyordu. Babam ise neredeyse ikisini de parçalayacakmış gibi bakıyordu. Yanına gittim.
"Kıskandın mı Hades?" diye sordum. İlk başta kızsamda onu anlıyordum. Hayatında en değer verdiği kişinin bir başkasını daha sevdiğini öğreniyordu. Ama Persephone buna yıllardır katlanıyordu.
"Neden kıskanayım ki?" dedi öfkeli bir şekilde.
"Sadece Persephone'yi anlamaya çalış baba. Şu anda senin hissetiklerini onun asırlardır senin karşına gelen her çocuğunda hissettiğini düşün" dedim. Hades iç çekti.
"Şimdi neden o kadar büyük tepki gösterdiğini anlayabiliyorum. Bundan sonra Persephone'ye sadık olacağım" dedi elini kalbine götürerek. Bakalım ne kadar süre bu sözünü tutacaksın diye düşündüm ve bende gözlerimi birbirlerine sarılan Jess ve Persephone'ye çevirdim. Birbirlerini uzun zamandır beklediklerini anlayabiliyordunuz.
(Biraz uzun oldu Jess, kusura bakma
)