Sabahın ilk ışıklarıyla kalkmıştı Cintia. Kısa bir sabah yürüyüşünün ardından boş olan midesini doldurmak için yemekhaneye gitmek istese de yine Yunanlı melezlerin garip bakışlarına maruz kalmak istemediğinden kulübeye geri dönüp Arry'nin yaptığı yaz meyveleri kekinden yedi. "Bu kek bir şaheser!" diye düşündü. İkizi bu tür şeylerde harikaydı. "İkizim..." diye geçirdi içinden. Kendisi gibi Romalı olan ikizini Yunan Kampı'nda bulmuştu, bu duruma hayret etse de kader tanrıçalarına onları buluşturduğu için şükrediyordu. Cindy onu Roma Kampı'ndaki arkadaşlarıyla bir an önce tanıştırmak istiyordu. Hep onu Roma'ya götürme hayalleri kuruyordu. Birkaç saniyelik Roma düşüncelerinden sonra birden aklına bir şey gelmiş gibi irkildi. Seslice "Tabii ya, bugün Romalı kuzenim Eryx ile buluşacaktım! Nasıl unuturum?" dedi ve hızlıca dolabını açarak giyinmeye başladı. Cindy giyinmesini yeni bitirmişti ki kapının çalınma sesini duydu. Hızlıca kapıyı açtı ve kuzenini gördü. Genelde pek gülümsemezdi ama bir akrabasını, hem de Romalı bir akrabasını görmek onu çok mutlu etmişti, bunun üzerine güldü ve kuzeniyle bir yandan el işleri alanına yürüyor bir yandan da sohbet ediyorlardı.
El işleri alanına geldiklerinde büyük bir kalabalık ve gürültü onları karşıladı. Kendilerine bir yer buldular ve Eryx "Acaba ne heykeli yapacaksın Cintia?" diye sordu. Cindy derin bir nefes aldı ve sesini herkese duyuracak şekilde "Mermerden kocaman bir 'SPQR'yazacağım." dedi. Ardından kendini beğenmiş bir edayla etrafındakileri süzdü. Bazı melezler ona kızgınca, bazıları suspus olmuş bir şekilde bakıyordu. Bazı Mars, yani Ares çocukları üstüne atılmamak için kendilerini zor tutuyorlardı. Cintia tatmin olmuş bir şekilde güldü ve 'biz hepinizden üstünüz' dercesine Eryx'e "Peki ya sen kuzenim, sen ne yapacaksın?" diye sordu.