Hızlı adımlarla markete doğru yürüyordum. Bir yandan da kendi kendime söyleniyordum; En sevdiğim güneş gözlüklerimi ve kırmızı rujumu nasıl evde unutmuş olabilirim ki? Mecburen yenisini alacaktım. Markete girdiğimde kasaya yöneldim. "Afedersiniz, güneş gözlüğü ve ruj bulabilir miyim burada?" Adam parmağıyla bir yerleri gösterdi, "İkisi de orada!" Adama teşekkür edip gösterdiği yere doğru yürüdüm. Onlarca çeşit gözlük vardı. Seçmekte zorlanıyordum. Sonunda lacivert gözlerimi bütünüyle kapatan kırmızı çerçeveli kocaman bir gözlük ve aynı renk bir ruj seçebildim. Seçtiklerimi alıp kasaya giderken gördüğüm bir iki abur cuburu da aldıklarımın arasına ekledim ve ödeme yapmak için kasaya yürüdüm. "Bunları alıyorum. Ne kadar ödeyeceğim?" Adamın söylediği fiyat beklediğimden fazlaydı. Tamam, çok zengin olabilirdik ama burada dolar ya da euro geçmiyordu. Şu acayip melez parasından ise elimde sınırlı miktarda vardı. "Resmen kazıklıyorsunuz insanı." Bunu fısıldayarak söylediğimi sanmıştım ama adam yüzünde alaycı bir gülümsemeyle bana bakıyordu, "Bir şey mi dediniz bayan?" Sinirle yanıtladım, "Yok bir şey!" Pis pis sırıtan adamın önüne istediği kadar drahmiyi sertçe bıraktım ve elimde dolu poşetlerimle kulübeme yöneldim. Bundan sonra hiç bir şeyi evde unutmamaya özen göstermeliydim!