Kulübemde oturmuş kitap okuyordum. Arada esniyor, uyusam mı uyumasam mı diye düşünüyordum. Kalktım elimi yüzümü yıkadım ve kendime gelmeye çalıştım. Tam da o sırada kapı tıklandı. Koştum kapıyı açtım, karşımda Gaby duruyordu. Biraz şaşırdım. Aslında o beni ziyarete gelmezdi. ''Selam Hope.'' dedi. "Selam Gaby. Beni ziyarete mi geldin yoksa?" diye sordum. ''Aslında biraz gezebiliriz diye düşünmüştüm. Kulübemde canım sıkıldı, aklıma sen geldin. Ne dersin bakalım?'' İşte buna kesinlikle hayır diyemezdim. ''Memnuniyetle gelirim. Zaten benimde canım sıkılıyordu. Hadi gel çıkalım.'' Her zaman hazırdım, bu yüzden artı bir şey yapmaya gerek duymadan kulübeden çıktım ve kapıyı kapattım. ''Peki, nereye gidiyoruz?'' diye sordum. ''Hiçbir fikrim yok. Ama aslında biraz alışveriş yapsak fena olmaz. Kamp Marketi'ne gitmeye ne dersin?'' Alışveriş mi? Afrodit Kızı'na bunu sorduğuna inanamıyordum. ''Süper olur, hadi hemen gidelim. Alışveriş bizi bekler.'' dedim.
Markete girer girmez abur cubur kısmına yöneldik. Bol bol beyaz çikolata almam gerekiyordu. Hem Rüzgar için, hem kendim için, hem de Bar için. Dün bütün stoklarımızı tüketmiştik. Ardından elime geçen bütün cipsleri, ice-tea leri aldım. Gaby de bir kaç şey almıştı. "Ee, şimdi nereye bakmak istersin?" diye sordum.