Olimpos Rpg
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Olimpos Rpg

Percy Jackson ve Olimposlular ile Olimpos Kahramanları serilerinden esinlenilerek oluşturulmuş, zirvedeki rpg forum sitesi.
 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Bâkî Karar / Halat

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Mirabella LaPiere
Demeter'in Çocuğu/Doğa Bilimleri Eğitmeni
Demeter'in Çocuğu/Doğa Bilimleri Eğitmeni
Mirabella LaPiere


Mesaj Sayısı : 863
Kayıt tarihi : 01/11/10

Bâkî Karar / Halat Empty
MesajKonu: Bâkî Karar / Halat   Bâkî Karar / Halat Icon_minitimeSalı Mayıs 17, 2011 8:06 am

    Bronz duvarların arasında yer alan başka bir diyardaydı, sanki geceyle bütünleşmiş sonsuzluğun içerisinde bir köşeydi. Etrafı kaplayan rahatsız edici sülfür kokusu bulunduğu yerde tamamiyle hakim olmuştu. Günahkarların çığlıkları sonsuzluğu içinde barındıran uçurumdan yankı halinde duyula biliniyordu. Kulağı tırmalayan sesler ebediyete kadar feryat edercesine yükseliyor, içlerinde tükenmek üzere olan son umuttan yardım bekliyorlardı. Genç kız dipsiz uçurumun kenarında durmuş sonsuzluğa şaşkın gözlerle bakıyordu. Beyaz elbisesiyle ebediyeti kaplayan karanlığın içerisinde ümit sembolü almıştı adeta, fakat kendisi de elinden bir şey gelmeyeceğinin bilincindeydi. Elleriyle kulaklarını kapatıyor, yükselen çığlıkları duymak istemiyordu. Heyhat işe yaradığı söylenemezdi, ne aradığını bile bilmediği karanlıkta yolunu kaybetmişti adeta. Önünde sadece dipsiz bir uçurum vardı, arkasında ise kayalarla çevrelenmiş bir alan. Buz mavisi gözleriyle çevresine odaklanmış bakıyordu, avuçlarındaki sıcaklığın çekilip yerine kaskatı bir soğuk yerleşmişti. Kalbi her an duracak gibi delicesine çarpıyordu, bir ölüden farkı yoktu onun için. Ruhu çekilmiş boş bir bedendi yalnızca, donmuş gözlerle sonsuzluğu kaplayan uçuruma kilitlenmişti. Sülfür kokusu ciğerlerini yakarken kendisini nefes almak için zorluyordu. Karanlığa mahkum olmuş alan klostrofik bir ruh haline bürünmesine sebep olmuştu. Lakin kapalı alan korkusu olmadığından dert etmemeye çalışıyordu. Düşündüğü sadece içinde bulunduğu durumdan çıkmaktı. Uçurumu kaplayan sisin ardından teni kar gibi beyaz biri doğuyordu sanki, gözleri alev alev yanan ateşi anımsatıyordu. Ayakları kor haline gelmiş parlak tunca benziyordu, yüzü karanlığı delip geçen bir güneş gibi aydınlatıyordu etrafı kapsayan uçsuz geceyi. Sol elinde yedi yıldızla bezeli ihtişamlı bir taç tutuyordu. En az sonsuzluğun içerisinden beliren varlık kadar etkileyici bir görünümü vardı, sağ elini Maria’e doğru uzatmış gök gürültüsüne benzer sesiyle yanına çağırıyordu. “Gel.” Genç kız aşağıya baktığında bedenini kaplayan korkuyla bir adım geri atmıştı. Karşısında ki varlık ise alev gibi yanan gözleriyle ona bakıyor çağrısını sürdürüyordu. Oldukça genç bir siması vardı, lakin beyazlığa bürünmüş yıldızlar gibi parıldayan saçları tam hilafını anlatıyordu.

    Buz mavisi gözlerini derin bir feryatla aralanıp, etrafına bakınmaya başlamıştı. Pencereden yansıyan cılız ışık etrafı kapsamış loş bir görünüm sergiliyordu. Etrafı kuşatan yeşil bitki örtüsü her zaman ki gibi kendisini küçük bir bitki bahçesinde hissetmesine sebebiyet veriyordu. Derin bir nefes aldıktan sonra gördüklerinin sadece anlamsız bir düş olduğu kanısına vardı. Onun için büyük bir gündü, belki de tüm sınavları içerinde yapılanlardan en büyüğü olacaktı. Tek bildiği Tanrı Hades ve Tanrıça Persephone tarafından hazırlandığıydı. İçini kapsayan karamsarlık yeniden bedeninde bir soğukluğun oluşmasına sebebiyet vermişti. Diğer açıdan gördüğü düşü aklından çıkarmaya çalışıyordu lakin kendisine kilitlenmiş kan kırmızı alev alev yanan gözler zihninde yer aldıkça ruhu bedenini terk ediyormuşçasına benliğinden uzaklaşıyordu. Fakat bir düşe yenilecek kadar zayıf olmadığından kendisine gelmesi uzun sürmemiştir. Sadece yapacağı işe odaklanacaktı bu kez, kendisini karşılayanın ne tür bir engel olacağı konusunda hiçbir fikre sahip değildi. Tek emin olduğu, Tanrıların şaşırtıcı sürpriziyle bahşedileceğiydi. Yüzüne serpiştirdiği suyla kendisine gelmişti, buz mavisi gözleri aynada ki renksiz simasına bakıyordu. Kendi kendine güçlüsün diyerek tekrarlayan emin ses tonuyla benliğine cesaret verme çabaları içerisine bürünmüştü. Belki gireceği sınavda mahşerin ortasında yer alacaktı, belki de kendisini yer altı dünyasının boğucu labirentleri arasında bulacaktı. Yine zihninde çeşitli senaryolar canlandırmaya başlamıştı. İçinde bulunduğu durumdan nefret ettiği kesinlikle bir gerçekti, bazen düşündüğü senaryolar gerçekleşmiyor. Dudakları alaycı çarpık bir gülümsemeye sebep verirken kimi zamanlar ise göz bebeklerini büyütebilecek bir hayretle karşılaşıyordu. Bu kez kendisini bekleyen armağanla karşılaşmak için, sınavının yapılacağı alana doğru gitmek üzere diğer on bir meleze katıldı. İçinde tükenmek bilmeyen heyecan yine başlamıştı; dudaklarını istem dışı kemiriyor, sadece ne ile yüzleşeceği konusunda bir fikir yürütmeye çalışıyordu.

    Yer altına giden merdivenleri tek tek inerken güneş ışığı sönmeye yüz tutmuşçasına gücünü kaybediyor, ilerlediği yollarda kendisinden iz bırakmıyordu. Kainatta tek nefretle andığı, belki de korkularının yer aldığı yerdeydi. Boğucu sis etrafı kuşatmış hakimiyetini sürdürüyordu. Taş duvarlar arasında yankılanan feryat çağlıkları kendilerine uzanmayı beklenen hayali bir yardımı ümit ediyordu. Derinlere indikçe uğultu biçimde duyulan feryatlar yükseliyor, rüyasında ki kulak tırmalayıcı sesi anımsatıyordu. İçinde büyüyen merak diğer yandan onu endişen diriyordu. Yer altına pek çok kez görev için gelmişti, çoğunda da duyduğu yankıları umursamamıştı. Herkesin kendi cehennemini yarattığını biliyordu çünkü, heyhat bu kez meçhul ruhların kendisinin bile bilmediği bir konu hakkında ona yaklaşacaklarını düşünüyordu. Taşlarla bezeli yolda ilerlerken artan sülfür kokusu her ne kadar üzerinde karamsar bir ruh hali oluştursa da kendine olan özgüveni, içinde bulunduğu durumu yenebileceğini söylüyordu. Labirenti anımsatan dar ve girintili yol büyük bir araziye çıkmıştı. Kızıl taşlar kendisini belli ediyor, lavlarla kaplı kurumuş toprağı anımsatıyordu. Gecenin zifiri karanlığı etrafa siyaha büründürmüş, kızıl topraktan yansıyan kızıl ışık etrafta hafif loş bir görünüm sergiliyordu. Bir o kadar iç karartıcı alanın sonu sonsuzluğa adanmış uçurumla son bulmaktaydı. Genç kızın gözleri hayret derecesinde büyümüş, içini bedenini kaplayan merak ve korku kalbinin ritminin hızlanmasına sebebiyet olmuştu. Şaşırdığı sadece oyunun kilit noktası olduğu değildi, bilakis rüyasının bire bir yansıması olmasıydı. İleride görkemli beyaz elbisesiyle göz kamaştıran Persephone göz ucuyla etrafta toplanan melezleri süzüyordu. Beline kadar uzanan buğday sarısı saçları, yeşil gözleriyle uyum içerisindeydi. Oldukça zarif ve asil görünüyordu, yer altında ki tek büyüleyici varlığın o olduğu söylene bilinirdi. Lakin hemen yanında koyu lacivert pelerini ile bir o kadar ürkütücü duran Tanrı Hades tam zıttı bir görünüm sergiliyordu. Solgun derisi adeta bir ölüyü anımsatıyordu, çatık kaşlarıyla etrafta toplanan melezlere dönerek boğuk sesiyle konuşmaya başladı. “İlk etabınızın son görevi için eminim hazırsınızdır melezler.” Bir müddet siyah gözleriyle etrafı süzdükten sonra konuşmasına devam etti. “Ne yapmanız gerektiğini Tartarus’un derinliklerinde anlayacaksınız.” Hades’in konuşmasının ardından kadife ses tonuyla söze başlayan Tanrıça; “Unutmayın; kimi zamanlar geçmiş bir yansıma olarak görünür” Tanrıça Persephone’nin konuşmasıyla ilk etabın son görevi başlamış olmuştu. Dipsiz uçurum kenarına gelerek aşağıya alıcı gözüyle bakmaya başladı. Kulağına gelen fısıltılar irkilmesine sebep olmuştu, sadece rüyasında onu çağıran yaratıkla karşılaşmamayı umuyordu. Diğer bir açıdan halattan aşağıya inmenin zor olmayacağını düşünüyordu. Sıkıca kavradığı halattan Tartarus’tan aşağıya sarkıtılmaya başlamıştı.

    Yüzeyde ki hafif loş ışık giderek varlığını kaybediyor, gözlerini kaplayan karanlık hükmünü sürdürüyordu. Yukarı doğru baktığında sadece etrafı kapsayan siyahlığı görüyordu. Fakat kulağına gelen uğultular giderek artırmıştı, isyankar ruhların sitemi zihnin içinde yankı halinde duyuyordu. Diğer açıdan Tanrıça Persephone’nin sözlerinin ne anlama geldiğini anlamaya çalışıyordu. Buz mavisi gözlerini kısmış indiği yeri görmeye çalışıyordu, heyhat etrafı kapsayan zifiri karanlıktan sadece meçhul yolculuğuna devam ediyordu. Tartarus hakkında bildiği fazla bir şey yoktu, tek bilgisi günahkar ruhları içinde barındıran bir cehennemdi. Genç kız geçmişte yaptıklarını düşündükçe pekte iyi biri olmadığı kanısına gittikçe varıyordu, fakat hak Tartarus’u hak ettiği kanısında değildi, belki de her isyankar ruh gibi bunu düşünüyordu. Kendisini etrafta duyduğu çığlıkların sahipleriyle kıyaslayınca yanıldığını kanısından bir an olsun vazgeçmiyor. Her ne olursa olsun tüm geçtiği görevler gibi içinde bulunduğu durumu da atlatacağı kanısına varıyordu. Aşağı indikçe etrafta ki uğultular artıyor, benliği yok olmaya yüz tutmuş bir ruh gibi kayboluyordu. Sıkıca kavradığı halatı ne pahasına olursa olsun bırakmamaya kararlıydı, gittikçe derinleşen uçurumdan gelen ses ile irkilmişti. Tüm duyduklarından daha farklıydı ve ona yöneliyordu; aşağıya baktığı halde kendisine yönelen kişiyi göremiyordu heyhat kim olduğunu gayet iyi biliyordu. Uzun yıllar sonra kaderi babasının ki gibi Tartarus’ta mühürlenmiş titan Kronus’tu. Sesi, gürül gürül akan suların sesi gibiydi. Oldukça boğuk çıkıyordu, Tartarus’un derinliklerinden geldiği uğultu halinde belli oluyordu. Maria Kronus’un neden bulunduğu yerde olduğunu gayet iyi biliyordu. Güce olan aşkı bir tutku gibi benliğini kaptırmış, kendi çocuklarını yutmuştur. Aslında amacı altın çağı oluşturmaktır, fakat tıpkı bir zamanlar babasını derinliklere hapsetmesi gibi aynı kaderle yansıma olarak karşılaşmıştı. Lakin genç kız aynı şeylere yaşamayacağına dair kendisinden oldukça emindir. kibrin verdiği büyüklükle hırısın beden bulması “Demeter kızı korkma sakın! Sana söyleyeceklerimi benliğinde iyi muhafaza et. Sahip olduğun gücün kontrolü bir gün seni kendinden uzaklaştıracaktır. Her ne kadar bunu imkansız bulsan da.” Oluşan sessizlik bir an onu tedirgin etmişti heyhat Kronus’un ne demek istediğini gayet iyi anlamıştı.

    Kronus’un sözlerinin ardından sefil ruhların çığlıkları yeniden göğe yükselmeye yüz tutmuştu, ipin yukarı çekilmesiyle gözleri hiç bir şey görmediği zifiri karanlığa kilitlenmişti. Kendi benliğini aşağıda ki günahkar ruhlarla kıyaslıyor, bedenini kaplayan kibirden kurtulması gerektiğini anımsıyordu. Geçen yarışmada annesinin hazırladığı bitki çayı aklına geldikçe kibrine ve büyüklüğüne yenik düştüğünün kanısına varıyordu. Tanrıça Persephone’nin sözlerine Kronus’un söyledikleriyle bağlaştırmıştı. İp yukarı çekildikçe oluşan hafif loş ışık buz mavisi gözlerini alıyordu, diğer açıdan ise sınavının gerçekten diğerlerinden farklı olduğuna kanısına varmıştı. Her ne kadar rüyasında gördüğü düş zihnin köşelerinde anlam kazanmayı bekleyecek olsa bile, o hayatına yeni bir yön verme konusunda karar vermişti.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Athena
Admin/Tanrıça/Kamp Müdiresi
Admin/Tanrıça/Kamp Müdiresi
Athena


Mesaj Sayısı : 5210
Kayıt tarihi : 16/08/10

Bâkî Karar / Halat Empty
MesajKonu: Geri: Bâkî Karar / Halat   Bâkî Karar / Halat Icon_minitimePerş. Mayıs 19, 2011 10:12 am

Anlatım oldukça güzel fakat bir süre sonra okuyucuyu eğlendirmekten yoksun kalıyor. Kelime seçimleri çok başarılıydı, başlık da yaratıcıydı. Betimlemeler çok iyiydi. Halattan sarkıtılma bölümüne çok az yer ayırmışsın, bu da puanının biraz düşmesine yok açtı.

Puanın; 85!
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://olimpos.my-rpg.com
 
Bâkî Karar / Halat
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Bölüm 3: Halat
» Anıların İçinde / Halat
» Hayata Tutunmak / Halat
» Korkular / Halat
» Tartarus / Halat

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Olimpos Rpg :: Etkinlikler :: Tanrıların Oyunu :: Etap # 1-
Buraya geçin: