Olimpos Rpg Percy Jackson ve Olimposlular ile Olimpos Kahramanları serilerinden esinlenilerek oluşturulmuş, zirvedeki rpg forum sitesi. |
|
| Kaçışta Bela. | |
| | Yazar | Mesaj |
---|
Camillia Dowlickt Demeter'in Çocuğu
Mesaj Sayısı : 130 Kayıt tarihi : 10/05/11
| Konu: Kaçışta Bela. Salı Mayıs 17, 2011 5:15 am | |
| Görev 51.
Özlem. Bu zamana kadar yanında kaldığım ailemi çok özlemiştim. Sıradan bir özlem değildi sanki. Her saniye bir parçam kopuyordu, onları habersiz, öylece bırakıp gelmiştim buraya. Buraya ait olduğuma dair hiçbir belirti yoktu elimde ayrıca. Parmağımdaki yüzük ve bileğimde bir bıçak taşıyordum. Sanki bir şey saldıracakmış gibi hep tetikte duruyorduk ve bu beni yeterinden fazla geriyordu. Hani ortamı sevsem de buraya aitmişim gibi gelmiyordu. Hazırlığım bitmişti. Gitmeliydim artık. Soluğu kamp çıkışında almıştım. Bütün gece uyuyamamış olmam dezavantaj olsa da gitmeliydim. Geri gelecektim sonuçta, dimi? Bu düşünce ile kendimi kandırdığım bir gerçekti, bir daha nasıl gelebilirdim ki? Yer yarılacak sonra beni buraya mı getirecekti? Saçmalık. Son hakkımı harcıyordum böylece.
Etrafımda esen serin rüzgar bana yol gösteriyordu sanki. Üzerime giydiğim cekete iyice burundum ve ilerlemeye başladım. Kafamı yerden kaldırmadan ilerliyordum, eğer bir dal parçasını kırarsam kampı ele geçirmiş bu büyük sessizliği bölecekti. Etrafı kolaçan ettikten sonra kamptan çıktım. Ağaç gövdelerine tutunarak ilerlemeye başladım. Çok geçmeden büyük bir köprüyle karşılaşmıştım. Gerçekten büyük bir köprü. Gözlerim dehşet ile açıldı. Nasıl geçecektim buradan? Altında şiddetli akan nehir ise cabasıydı. Yukarıya çıkmam… bu düşünce aklımdan geçirmek bile içime bir ürperti salmıştı. O kadar yükseklik beni deliye döndürebilirdi. Yükseklik korkumun depreştiğini hissedebiliyordum. Sinirlerim iyice gerilmişti. Durduğum yerde aniden dizlerimi kırdım ve olduğum yere bağdaş kurdum. Kafamı iki elimin arasına alıp lanetler okumaya başladım. Manzarası güzel olsa da oldukça korkunçtu. Ailem için karşıya geçmeliydim. Birden bir şimşek çaktı. Tabii ya! Pegasus. Rashae’yı yanıma alabilirdim. Acaba kampta kalanlar uyanmışlar mıydı? Keşke yanında bir saat olsaydı… Neyse, eğer uyanmışlarsa yarını beklerdim. Başka türlü karşıya geçmesi olanaksızdı. Ayağa kalktım. Geri dönüp ağaçların arasına karışmaya karar verdim.
Neydi o? Bir parlaklık gördüğüme yemin edebilirdim. Bir mi? Bunlar… gözdü. Hatta 8 tane göz. İçimde bir şeylerin koptuğunu hissedebiliyordum. Ağaçların arasından çıkan şeyler, iki ayak üzerinde yürüyen devasa boğalardı sanki. Eğer kampta uzun süre kalsaydım bunların ne olduğunu öğrenirdim ama şuan da ne olduklarını bilmediğim beyaz yaratıklar üzerime doğru gelmeye başladı. Avucumu sıkmam ile elimde orta boy parlak bir bıçağın belirmesi bir olmuştu. Sinsice gülsem de gülüşüm dudaklarımda donakaldı. Aniden biri öne atlayınca ani bir hareketle yana çekildim ve derisine bıçağı sapladım. O boynuzlardan kaçmak neredeyse imkansızdı ama bir şekilde kurtulmuştum. Bıçağı sapladığım yerde kürkü kırmızıya boyanmıştı. Bağırışı kulakları sağır eden cinstendi. Birden onun dışında üç tanenin daha olduğu gerçeği ile karşılaştım. Şimdi kampta neden bu kadar tedirgin olduklarını anlamıştım. Bunlar gerçekten büyüklerdi ve elimde iki bıçaktan başka hiçbir şey yoktu. Nasıl başa çıkacaktım bunlarla?
| |
| | | Hope Temple Afrodit'in Çocuğu
Mesaj Sayısı : 571 Kayıt tarihi : 20/04/11
| Konu: Geri: Kaçışta Bela. Çarş. Mayıs 18, 2011 9:38 am | |
| Melez Kampından kaçmaya bayılıyordum. Yetimhanede böyle kaçma olayları yoktu, olsaydı da cezaları çok ağır olurdu. Her hafta sonu yalnız başıma bir yerlere gitmeyi, melezlikten çıkıp normal bir insan gibi ortalarda dolanabilmeyi özlüyordum. Kaçmak da işin macerasıydı. Canavarlar konusunda bilgim arttıkça daha çok güvenim artmıştı, istediğim gibi tek başıma gezebiliyordum. Bu Pazar durağım Gateway Kemeri'ydi. Daha önce hiç görememiştim, biraz kafa dağıtırım dedim ve kamptan tüydüm. Ne kadar da doğru düşündüğümün farkına taksiden inince anladım. Burası gerçekten kafa dağıtmak için ideal bir yerdi. Sessiz sakin, gecenin karanlığında otururken bir sesler duydum ve kulak kabarttım. Burnuma gelen o berbat koku etrafımda bir yerde canavar olduğunu anlamama yetmişti. Yıldızlarımı ani bir hareketle elime aldım ve seslerin geldiği yöne yani ağaçlara doğru ilerlemeye başladım. Bir süre sonra 4 canavarı ve kızı gördüm. Kız canavarlardan bir tanesi öldürürken onu izleme şansı buldum, melez olduğu artık kesindi. Daha fazla aval aval bakmadan yardıma gittim. İlk önce yıldızlarımla uzaktan birini, kılıca dönüşen küpemle de sırayla ikisini öldürdüm. Bu kadar kolay ve hızlı olasını beklemiyordum, "Karşımıza çıkabilecek en salak canavarlar olmalılar" diye mırıldandım. Yanımdaki kız beni duyacak kadar yakındı. "Teşekkür ederim" dedi. Ona döndüm ve gülümsedim. "Ne demek" Yüzüne bakınca bu kızın Demeter Kulübesindeki yeni gelen melez olduğunu anladım. "Camillia Dowklict, Demeter Kulübesinin en yenisi, değil mi?" diye sordum gülümseyerek.
En son Hope Temple tarafından Cuma Mayıs 27, 2011 11:09 am tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi | |
| | | Camillia Dowlickt Demeter'in Çocuğu
Mesaj Sayısı : 130 Kayıt tarihi : 10/05/11
| Konu: Geri: Kaçışta Bela. Perş. Mayıs 19, 2011 3:05 am | |
| Yanımdan geçen parlak bir şey arkamda bulunan beyaz boğayı yere yıkmıştı. Tam zamanında yetişmişti çünkü onun orada olduğunu fark etmemiştim. İlginç. Kısa bir süre sonra ağaçların arasından bir kızın çıktığını gördüm. Hızlı bir şekilde geldi, küpeleri ile oynadıktan sonra elinde bir kılıç belirdi. Tabi ya, onun küpesi de benim yüzüğümle aynı görevi görüyordu. O canavarların dikkatini üzerine çekince kenara çekildim. Aniden çıkmaları nefes almama engel olmuştu sanki, unutmuştum nefes almayı. Kısa bir sürede iki canavarında hakkından gelmişti. Bana döndüğünde tenimin beyazdan çok farklı olduğunu sanmıyordum. “Karşımıza çıkabilecek en salak canavarlar olmalılar.” Mırıltısı kulağıma gelince kızın yüzüne baktım. “Teşekkür ederim.” Bana döndü, oldukça güzel bir yüzü vardı doğrusu. Gülümsedi. Bense olayın etkisini üzerimden yeni yeni atmaya başlamıştım. “Ne demek.” Yüzüme dikkatli bakınca yanlış bir şey yaptığım izlenimine kapıldım. Aslında şuan için her şey yanlıştı. “Camillia Dowklict, Demeter Kulübesinin en yenisi, değil mi?” Şaşırmıştım, çok şaşırmıştım hatta. Ne çabuk duymuştu adımı? Ayrıca kulübeme kadar biliyordu da… “E… evet.” Şaşkın bir şekilde gülümsedim ve yere baktım. “Ama ben seni tanımıyorum. Yeniyim ya.” Elimde bulunan kanlı bıçak, avucumda bir yüzüğe dönüştü. Umursamayarak parmağıma taktım. Temizleyebileceğim herhangi bir yer yoktu ve cebime koyarak giysilerimi kirletemezdim. “Tanrıça Afrodit kızı, Hope.” Cevabına gülümseyerek karşılık verdim. Oda ben gibi kendi silahlarıyla uğraşıyordu. “Peki, bunlar ne? Bu küçük, beyaz şeyler?”
En son Camillia Dowlickt tarafından Cuma Mayıs 27, 2011 11:31 am tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi | |
| | | Hope Temple Afrodit'in Çocuğu
Mesaj Sayısı : 571 Kayıt tarihi : 20/04/11
| Konu: Geri: Kaçışta Bela. Cuma Mayıs 27, 2011 11:09 am | |
| “Peki, bunlar ne? Bu küçük, beyaz şeyler?” "Hım, bunlar mı? Yıldızlarım" dedim sırtımı dikleştirerek. Bayılırdım ben yıldızlarıma, en çok onlara güvenirdim. Hephaistos'un yardımlarıyla da iyice geliştirmiştim. "Çok kullanışlılar ama ancak tecrübeli birinin elinde ölümcül olabiliyorlar. Sık sık antrenman lazım yani." dedim gülümseyerek. "Yaptıkların etkileyiciydi" Gururum okşanmıştı, teşekkür edercesine gülümsedim. "Eğer kamptan kaçmayıp, biraz eğitim görseydin, sen de yapardın aynılarını" dedim. "Söyleyene bak, sanki ben hiç kaçmadım. Şuan da bile kaçmış bulunuyorum" dedim içimden. Lia'nın biraz kızardığını fark ettim. "Hadi, şu ağaçların arasından çıkalım. Burası oldukça ürkütücü" Tamam anlamında başını salladı. Ağaçların arasından çıktık ve tekrar Gateway kemerinin o güzel görüntüsüne kaptırdım kendimi, donakaldım. Arkamdan gelen Lia da durup izlemeye başladı. Hava hafif hafif aydınlanmaya başlamış, simsiyah gecenin yerini koyu mavi bir gökyüzü almıştı. İşte bunu seviyordum. Olduğum yere uzandım, Lia da yanıma uzandı. "Garip, hava kararırken veya aydınlanırken nasıl renk değiştirdiğini görmek çok hoşuma gidiyor. Çoğu insan güneşi izlerken ben sadece renklerle ilgileniyorum" Yorum yapmasına fırsat bırakmadan "Neden kaçtın?" diye konuyu değiştirdim. | |
| | | Camillia Dowlickt Demeter'in Çocuğu
Mesaj Sayısı : 130 Kayıt tarihi : 10/05/11
| Konu: Geri: Kaçışta Bela. Ptsi Mayıs 30, 2011 2:52 am | |
| Durmadan konuşuyordu, neyse ki bir müddet susmuş gökyüzünü izlemeye başlamıştı. Ansızın bana doğrulttuğu soru beni oldukça şaşırtmıştı. "Kaçmak değil niyetim, orayı, kampı sevdim ama... ailemi orada bırakmak hemde böyle habersiz.." Birden içimde yükselen özlem ile gözlerim doldu. Konuşmaktansa susmayı tercih etmiştim. Ne diyebilirdim ki? Üvey ailem için bu, çok özel kampı terk ediyordum. Çok mantıksızdı ama bütün hayatım boyunca onların yanındaydım, çok özellerdi benim için. Üzerine oturduğumun çimenlerden bir tutam kopardım ve onlarla uğraşmaya başladım. Elime sinecek olan çimen kokusunu umursamıyordum bile. Nasılsa Tanrıça Demeter'in kızıydım ve bu benim doğamdı. Elime yönelmiş olan bakışlarım yüzüğüme takıldı. Nazik hareketlerle yüzüğü ovuşturmaya başladım. Parmağımdan çıkarttım ve incelemeye başladım; kızıla çalan bronzu kelebek desenlerini belirginleştiriyordu. Çok narin görünüyordu oysa ki en sağlam yüzüklerden bile daha sağlamdı. Bu küçücük şeyin aniden bir bıçağa dönüşmesiydi beni en çok şaşırtan. Dikkatlice bakmaya devam ettim. Aslında şaşırmamalıydım, peri masallarını anımsatan bir yaşamın içerisindeydim. Şaka gibi bir yaşamın.
Yüzüğü parmağıma taktığımda Hope'un hala konuştuğunu fark ettim. Dalgınlığımdan kaynaklanıyor olacak ki onu bu süre zarfında duymamıştım. "Bence geri dönmeliyiz." Bir müddet sessiz kaldıktan sonra bana baktı. Ağzı şaşkın bir şekilde açılmıştı. İncecik gerilen dudakları şu zamana kadar verdiği tepkilerden farklı bir tepki vereceğini söylüyordu bana. Biraz böyle durduktan sonra ağzını kapattı, söyleyeceklerini yutmuşa benziyordu. Kafasını döndürüp yüzüne düşen bir tutam saçı eliyle itti. Doğrulup ağaçların arasına bakmaya başladım. "Hadi, güneş doğmak üzere birilerine yakalanmadan gidelim." Oturduğum yerden kalktım. Koyu mavi kotum azda olsa kirlenmişti, elimle hızlıca silkip Hope'a elimi uzattım. Elimin de yardımıyla kalktı. Bir Afrodit kızına yakışır bir şekilde bakımlıydı. O da benim yaptıklarımın aynısını yaptıktan sonra ilerlemeye başladı. Ansızın yürümeye başlaması beni şaşırtmıştı ve olduğum yerde donakaldım. Biraz daha ilerledikten sonra omzunun üzerinden önce canavarlara, sonra bana baktı. "Yanımıza bir şeyler almak mı ki? Ganimet için." Dediklerinden bir şey anlamamıştım. Yüzüne munzur bir gülümseme yerleştirdi. "Neyse, neyse. Hadi gidelim." Konuşmak yerine başımla onaylayıp yanına doğru gitmeye başladım.
RP SONU. | |
| | | | Kaçışta Bela. | |
|
Similar topics | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |
|