Kampta, yeni aldığım montumu arıyordum. Yani mont dediysem, öyle kalın bir şey değil, hırka gibi. Kulübede her yere bakmıştım. Ama bulamadım. Sonuçta sadece bir mont diyebilirsiniz, ama bu markaydı. O kadar para vermiştim. Her zaman pahalı giyecekler almazdım. Yılda en fazla bir iki kere alırdım. Bundan dolayı o montu iki saattir hırsla arıyordum. Gitmediğim bir Cirit Sahası kalmıştı. Etrafıma bakarak giderken önüme bakmadığım için birine tosladım.
"Ahh!!" dedi tosladığım kişi -tabii kişyse-.
"Özür dilerim, ben montumu arıyordumi önüme bakamadım. Benim suçum." kafamı kaldırdım ve karşımdakinin Claire olduğunu gördüm. Neyse, yabancıya çarpmamıştım.
"Tamam, önemli değil. Montunu burada mı arıyorsun?"
"Evet, niye ki?"
Alaycı bir şekilde "Hani belki de kulübendeki dolabında ararsan daha kolay bulursun." dedi. Claire'in yerinde olsam ben de böyle bir cevap verirdim. Tam bir şapşal gibi davranmıştım. Montumu dışarıda aramak gayet normal bir şeymiş gibi bir de 'Evet, niye ki' demiştim. Ona durumu açıkladım.
"İki saattir arıyorsun ha? O zaman biraz ara ver de hazır buradayken yarım kalmış hesabımızı görelim." dedi ve gülümsedi. Geçenlerde yine Cirit Sahası'ndayken formunda olmadığını söyleyip oynayamayacağını söylemişti. Herhalde şimdi de ondan bahsediyordu.
"Tamam, bana uyar." dedim ve Cirit Sahası'na doğru yürümeye başladık.