Olimpos Rpg
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Olimpos Rpg

Percy Jackson ve Olimposlular ile Olimpos Kahramanları serilerinden esinlenilerek oluşturulmuş, zirvedeki rpg forum sitesi.
 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Hilaf Ütopyası / Uyku Sarmaşıkları

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Mirabella LaPiere
Demeter'in Çocuğu/Doğa Bilimleri Eğitmeni
Demeter'in Çocuğu/Doğa Bilimleri Eğitmeni
Mirabella LaPiere


Mesaj Sayısı : 863
Kayıt tarihi : 01/11/10

Hilaf Ütopyası / Uyku Sarmaşıkları Empty
MesajKonu: Hilaf Ütopyası / Uyku Sarmaşıkları   Hilaf Ütopyası / Uyku Sarmaşıkları Icon_minitimeC.tesi Mayıs 14, 2011 8:57 am

    İlk sınavını sorunsuz bir şekilde atlatmıştı fakat onun için yarış yeni başlıyordu. Gideceği yolun henüz çok başındaydı, vakit erkendi lakin yapması gereken işleri önemsiz gibi göremezdi. Önüne çıkan engeller hakkında en ufak fikri yoktu. Ormanda geçirdiği zaman boyunca sadece içinde bulunduğu durumu atlatmayı ve gelecekte yapacakları hedefleri düşünmüştü. Geleceği ona her geçen gün bir adım daha yaklaşırken kendisini bekleyen sürprizden habersizdi. Gireceği bir sonra ki sınavın annesi Demeter ve uyku Tanrısı Hypnos tarafından hazırlandığını biliyordu sadece. Annesinin bu konuda anlayışlı olmayacağını biliyordu, şu an için kendisinin çevresinde ki melezlerden bir farkı yoktu. Fakat yapması gereken tek şeyden kesinlikle emindi; ne olursa olsun başaracaktı. Bunu annesi için yapmayacaktı, hayır kesinlikle. On altı yılı sadece kendi başına ettiği mücadelelerle geçirmişti, tüm zaman boyunca kendisine güvenmiş yaptığı işten kuşku duymadan hareket etmişti. Bu kez de bir farkı olmayacaktı Maria için, adım attığı yol boyunca yalnız kendi başına olacaktı. İlerlemek için her attığı adım tutkuyla bütünleşmiş azim içeriyordu.

    “Anna Maria Benson” ismi kulaklarında yeniden çınlıyordu. Kalbinin atışı istem dışı hızlanmış, ilk günün heyecanını tüm bedeninde hissediyordu. İçinde oluşan merak duygusu bedenini kaplayan azim gibi büyüyor, karşısına çıkacak olan engelin ne olacağı hakkında zihninde küçük çaplı senaryolar hazırlıyordu. Büyük kapıyı araladığında küçük bir oda karşısına çıkmıştı. Odada oldukça loş bir ortam hakimdi, özenle hazırlanan yatak her ne kadar görkemli olmasa da yine de sevimli bir dizayn söz konusuydu. Yatağın hemen yanında yer alan komidinin üzerinde ki tuhaf içecek belki de odada ki en sıra dışı nesneydi. Genç melez her ne kadar şu an için ne yapacağını anlamasa da buz mavisi gözleriyle odayı alıcı gözüyle süzmeye başlamıştı. Lakin oyunun amacının açıklanmasıyla içini kaplayan merak duygusu yok olmuştu. Düşündüğü sadece annesini hazırladığı bitki çayıydı. Komidinin üzerinde duran çamur renkli çayı içip içmemek konusunda ikirciklidir. Derin uykusuna dalmak için oturduğu yatağın üzerinde buz mavisi gözleriyle elinde tuttuğu bardağa odaklanmıştı, içmezse belki hayatında yapacağı en büyük hatayı yapmış olacaktı. Sırf on altı yıl yanında olmadığı için tavır takındığı Tanrıça’nın bahşettiği çay belki de gireceği sınavda tek yardımcısı olacaktı. Fakat diğer açıdan belki de olayları onun için birer çıkmaza sokacaktı. Her ne olursa olsun elinde tuttuğu kahverengi sıvıyı, içmeme kararı vermişti. Elinde ki bardağı yeniden komidinin üzerine koyup yatağın üzerini süsleyen kar beyazı yastığa başını koymuştu. Buz mavisi gözlerini kapatırken gördüğü son şey etrafı kaplayan loş ortamdı. İlk defa Tanrıların sınavının huzur verici olduğu kanısındaydı, lakin aklından çıkarmadığı tek söz; her şeyin göründüğünden farklı olmasıydı.

    Buz mavisi gözlerini araladığın da güneşin parlaklığı gözlerini almıştı, ani bir refleksle kıstığı gözleriyle gökyüzünü kaplayan uçsuz maviliğe bakıyordu. Bulutlar hafif bir şekilde gökyüzünde süzülüyor, sakin bir meltem çimenlerin kokusunu etrafa yayıyordu. Birkaç dakika önce ki loş ortamdan eser kalmamıştı. Kendisini çimlerle kaplı yeşil örtüde bulmuştu, ayağa kalktığında hiç görmediği aleme hayranlıkla izlerken elinde tuttuğu kağıt parçasını yere düşürmüştü. Gözleri yerde ki eski parşömene takılmıştı, baktığında kendisinin içinde ki bilmediği diyarda ki görevinden bahsediyordu. Tanrıların sözlerine göre sadece bir düştü, fakat gördükleri bir düşten daha farklı gerçeklikle buluşmuş bir ortam olduğu kanısındaydı. Gökkuşağının renklerini kanatlarında barındıran kelebekler adeta cennetten bir parçayı düşüncelerine bir ayna tutarcasına yansıtmıştı. Bulunduğu dünya huzurun kesinlikle yansımasıydı, korkulardan uzak, büyüleyici güzelliklerin olduğu bu yerde başına gelecek tehlikeleri merak etmeye başlamıştı. Hilâfın ütopyası adını verdiği yeri küçük bir keşif gezisi yapmak için incelemeye koyulmuştu. Elinde ki notu cebine koyarak yeşil bahçenin arasında notta bahsedilen ağacı aramak için etrafı gözlemlemeye başladı. Lakin varlığından bile haberi olmadığı ağacı bulacağından oldukça şüpheliydi. Gözlerini kara parçası arayan bir korsan edasıyla tepeye dikmiş güneşin yansımasıyla oluşmuş siluete bakıyordu. Gördüğü kişinin kim olduğunu seçemiyordu, fakat bir insan olduğundan emindi. Adımlarını hızlandırarak tepenin bulunduğu kısma doğru koşmaya başladı. Gördüğü siluet belki de tek umudu olacaktı onun için, etrafta tek tük küçük maki tipi ağaçlar olduğundan tepeye ulaşması onun için kolay olmuştu. Saklandığı bir çalılığın ardından sarmaşıklar arasında hızla ilerleyen adamı izliyordu. Oldukça genç bir adamdı, fakat siması bir o kadar da uzaktı Maria için. Yüzünün tamamını neredeyse örtmüş elinde tuttuğu eski pala ile önüne gelen bitkileri biçerek seri adımlarla tepeye doğru ilerliyordu, lakin bitkilerin kestiği yerden hızla yeniden büyümesiyle arada kalmışa benziyordu. Adeta bir film izlercesine sadece tepede ki ağaca doğru ilerleyen genç adama doğru bakıyordu. Buz mavisi gözleri genç adama odaklanmış ne yapacağını anlamaya çalışıyordu. Güçlükle tepeye çıkan yabancının artık sadece siması yeniden bir siluet olarak görünüyordu. Uzaktan pek seçemese de ağacın yanına yaklaşan başka birinin daha olduğunu görmüştü genç kız. Sanki bitkilerin arasından yoktan var olmuş gibiydi gördüğü siluet. Meraklı bakışlarıyla izlediği gölgelerden ikincisi genç adamın yanına yaklaşmış onu tepenin en üstünde yer alan ağacın sanki içine doğru gömüyordu. Ağaçtan çıkan güçlü bir huzme tepenin üstünde doğan bir güneş edasıyla bir anlık hüküm sürüp ardından yok olmuştu. Geriye ne genç adam nede sonradan var olan varlıktan iz kalmıştı. Gördüklerinin birer hülyâ olduğunu düşünmeye başlamıştı. Her ne kadar rüya içinde başka bir düşün imkansız olacağı kanısında olsa da Tanrı ve Tanrıçaların işi olduğunu düşünüyordu. Omzunda hissettiği his ile irkilmesi bir olmuştu. Ani bir refleks ile geriye dönüp baktığı zaman buz mavisi gözlerinin kendisine bakan kestane rengine bürünmüş bir çift göz ile kesiştiğini görmüştü. Oldukça güzel bir kızdı, beyaz teni kahverengi gözlerini ön plana çıkarıyor omzuna dökülen gecenin rengine bürünmüş saçları esen hafif meltem ile sanki bütün gibiydi. Heyhat kendisi dışında kişilerin olması durumu iyice tuhaflaştırmıştı. Geldiği noktadan geriye dönüp baktığında içinde ki hilâfın ütopyasının giderek ilginç bir hal aldığı kanısındaydı. Beklide tüm büyüleyici güzellikler sadece kamuflajdı? Genç kız Maria’nin elinden tutup mırıldandı “hadi gel.” Hiç tanımadığı kişiye beslediği içten güvenle kızın peşinden takılmıştı aklında hâlâ notta yazanlar vardı, Hypnos’un sözüne göre uyanmak için bulunduğu dünyada uyuyacaktı. Çevresine tekrar baktığın da artık başka bir alemde olduğu kanaatine kesinlikle varmıştı. Tıpkı bedeninin var olduğu dünya gibiydi bulunduğu yer, yaşayan kişiler, belirli bir çevre… Fakat bildikleri sadece gördükleriyle kıyaslıydı, öğrenmesi gereken daha fazla bilgi vardı; en önemlisi ise hayat ağacıydı. Tepeden aşağı inerken geriye dönüp son bir kez daha baktı; gözleri tepenin zirvesinde yer alan büyük ağaçtaydı. Her ne kadar siluet olarak da görse ihtiyar bir ağaç olduğu kendisini belli ediyordu. Genç melezin sadece ağaçtan belli bir mesafe uzaklıkta kalan sarmaşıklar dikkatini çekmişti, tepenin etrafını kuşatmışlardı lakin hiç biri ağaca yakın değildi. İçine oluşmuş ukde aradığını bulduğunu söylese de bu kez aklından geçen her fikri yürürlülüğe koymayacaktı. Bulunduğu mekan hakkında herhangi bir bilgiye sahip değilken direk oraya gitmenin aptallık olduğu kanısındaydı.

    Yol boyunca hiç soru sormadan ilerlemişti, ara sıra yanında ki mihrimah simalı kıza bakıyor lakin hiç konuşmuyordu. Küçük bir kasabaya geldiklerinde çevrenin olabildiğinden sessiz göründüğünü fark etti, güneş tüm ihtişamıyla gök yüzünü aydınlatıyordu lakin kasaba halkı Maria’nin değişiyle sanki yaşayan ölülerden ibaretti. Nüfusun çoğunluğunu oluşturan yaşlılar adeta şüpheli gözlerle süzüyordu genç melezi. İçinde bulunduğu durumdan hoşnut olmadığı bir gerçekti, elini kavradığı genç kıza dönerek yol boyunca devam eden sessizliğe son vermişti. “Buradan neler oluyor?” Genç kız kahverengi gözlerini Maria’ya dönüp içten bir eda ile iç çekmişti. “Anlatacağım, bu arada ben Gretchen” Büyük bahçeli küçük bir eve vardıklarında Maria yine etrafı süzmeye başlamıştı. Bahçesini kaplayan envai çeşit bitki evin taş duvarlarına dayanmış, pervazlarına kadar uzana sarmaşıklar oldukça sevimli bir görünüm sergiliyordu. Heyhat etrafta ki gergin durum bunun tam tersini işaret ediyordu. Ahşap kapıyı aralayıp içeri girmişti. Buz mavisi gözleri şaşkınlık derecesinde büyümüştü, içerisi dışarıdakinden katça büyüktü. Dışarıda ki sevimli kulübenin izlerinden bir nebze benzerlik yoktu, evin iki cephesinden uzanan büyük merdivenler oldukça gösterişli bir izlenim oluşturuyordu. Duvarlarda ki işlemeler zümrütlerle bezenmişçesine parlıyor, etkileyici bir izlenim bırakıyordu. Lakin Maria işlemelere dikkatle baktığında ayinlerde kullanılan sembollerden olduğunu fark etmişti. Başını kaldırıp mavi gözleriyle etrafa bakındığında aynı sembolden tavanda da olduğunu fark etmesi kısa sürmemişti. Yanında ki kıza kaşlarını çatmış bir açıklama bekliyordu, genç kız derin bir nefes alarak kadife ses tonuyla “kütüphaneye geçelim, inan açıklayacağım.” Maria iyi bir açıklaması olması gerektiğini umuyordu, diğer bir açıdan ise buna şüphe etmiyordu. Ayın kızı diye benimsediği arkadaşı, yıpranmış yüzlerce kitap arasından siyah kaplı büyük bir defter alarak merakla ona bakan melezin yanına gelmişti. Elinde ki defterin sayfaları arasında eski bir ağacı göstererek “bu büyükbabamın defteri, hayatı boyunca hayat ağacı hakkında araştırma yaptı. Çalıların ardında gördüğün kişi ise benim ağabeyim Dean’di. ” Gözleri bir an için dolmuştu genç kızın eliyle gözlerinden akan yaşları silerek sözlerine devam etti “Birkaç gün önce artık ruhu ağacın özüne karışmış arkadaşının yaptığı fedakarlığı meyvesini almaya gitmişti hasta annem ve arkadaşının ölmek üzer olan kardeşi için. Ağabeyimin anlattığına göre ona bir yaşam borcu varmış onu ödemiş, lakin ağacın koruyucusu Medea ağabeyime de engel oldu, görmüş olduğun ışık onun sonuydu…” Gretchen sözlerine devam ederken diğer yandan Maria’ya büyükbabasının defterini uzatmıştı. Yıpranmış sayfaları özenle çeviren Maria gördüğü ağacın pek çok kültürde de olduğunu fark etmişti. Mısır, İran, Çin… Kimisinde ismi Haoma olarak bilinen ağaç meyvesini yiyen kişiye sağlık ve güç veriyordu. Lakin sarı sayfalar arasında gözüne çarpan diğer bir unsur ise ağacın koruyucusu Medea’ydi. Genç bir cadı olan Medea’nin görevi yaklaşan kişilere ağaca adamak. Cennetten bir parça olarak gördüğü yer artık ilk izlenimlerini kaybetmişti. Merakla Gretchen’a dönerek “söylesene evin tavanında ve duvarlarında yer alan semboller ne? Ağaçla ilgisi mi var?” Kestane rengine bürünmüş kahverengi gözlerini Maria’a dönerek “koruyucu büyü, büyükannem eski rahibelerden olduğundan kadim büyü hakkında bilgisi vardı, bu ev onların bundan ötürü diğer evlerden farklı” Çevresine dikkat ettiğinde büyük şöminenin üzerinde asılı tablolar dikkatini çekmişti, genç melez bembeyaz teni ile Gretchen’ın geleceği olan bayanı sormaktan kendisini alıkoyamamıştı. Aldığı cevap ise onu şaşırtmaya yetmişti. Ayın kızının sözleri ona peri masalından çıkmış gibi geliyordu. Büyükannesi vefat ettiğini söylediğinde Maria hayret içerisinde nasıl olabileceğini sormuştu “hayır büyücüler de ölümlüdür, lakin kadim büyünün kanını taşıyan seçilmiş kişiler sadece saf enerjiyi kontrol edebilir” Öğrendiği bilgiyle gözleri parlayan genç melezin gözleri parlamıştı adeta. Herkesin açığı olduğunu biliyordu, kimilerinin yenilmez diye adlandırdığı kişilerin dahil küçük bir zayıflıkları olduğu kanısındaydı. Aceleyle çıktığı büyük evde tek duyduğu Gretchen’ın ona olan haykırışı olmuştu.

    Geldiği yoldan seri bir şekilde koşar adımlarla hayat ağacına gitmek üzere ilerliyordu. Bu sefer ihtiyacı olan tüm bilgiye sahipti. Zihninde canlandırdığı senaryolarla karşısına çıkacak olan büyücüyü nasıl yeneceğinin planını yapıyordu. Kısa bir süre sonra kendisi genç adamı gördüğü yerde bulmuştu. Bu kez izlemeyecekti, sarmaşıklara hükmederek adeta derin bir uykuya yatmalarını istemişti. Genç kızın komutuna uyan sarmaşıklar derin bir uykuya yatmışçasına yerlere serpilmişti. Bitkilerin arasında rahatlıkla geçerken aklında tek düşündüğü Medea’ydı. Kasabada bu denli adını andıkları cadıya yüzleşeceği an ilerlediği her adımda biraz daha yaklaşıyordu. Diğer yönden Tanrı Hypnos’un söyledikleri zihninden çıkmıyordu “düşlerden faydalanmak veya düş seyahatine çıkmak” amacını gayet iyi biliyordu. Kendinden emin tavırlarla ilerlediği yolda zihninde sadece yapması gereken vardı. İçinde bulunduğu düşü kendi menfaati doğrultusunda kullanacaktı, tıpkı bitkilere hükmettiği gibi. Tanrı Hypnos’un kağıda her yazdığı kelimenin bir ipucu olduğunun farkındaydı. Uyku sarmaşıklarını geçip büyük tepeye vardığında karşısına göz kamaştırıcı ihtişama sahip olan siluet çıkmıştı. Belki de hayatı boyu gördüğü en büyük ağaçtı, asırların eskittiği dalları gökyüzüne kadar hayran bırakılacak bir izlenimde uzanıyordu. Kökünden itibaren yapraklarına kadar her yanı kızıl olan ağaç sanki kandan yaratılmıştı. Tüm korkunçluğuna rağmen büyüleyici bir yapısı olduğu Maria için gerçekti. Ağacın yanına vardığında diğer bitkiler gibi onun varlığını da hissediyordu, aralarında bir bağ olduğu onun için gerçekti. Ardında oluşan gölge arkasını dönüp buz mavisi gözleriyle cadıya baktı. Uzun kızıl saçları etkileyici bir izlenim bırakıyordu, uzun cüppesinin arasında kaybolmuş yeşil gözleri kendisini belli ediyordu. Her ne kadar güçlü olsa da şu ana kadar gelenlerin sadece birer insan olduğunu biliyordu. Onlardan katça daha güçlü ve üstündü genç melez, lakin Medea’nin ön sezisinin kuvvetinin her şeyden öte olduğunun farkındaydı. Asla karşısındakini küçümsememişti, çevresi hakkında en küçük fikre sahip olan büyücüyü yenmenin kolay olmadığını biliyordu bundan ötürü var olduğu düşten faydalanacaktı. Büyücü etrafta çeşitli yansımalar oluşturarak sayısını arttırmıştı, ağacın çevresini kuşatan kızıl saçlı ölüm meleğinin tek amacı karşısında ki melezin ruhunu ağaca bahşetmekti. Lakin genç kız doğanın her daim yanında olduğunu biliyordu. Tepenin etrafını kuşatan sarmaşıklar emirlere itaat eden bir asker gibi yanına yaklaşıyor yansımaların her birini yok ediyordu. O an Maria beklide hayatında yaptığı ilk deneyimini gerçekleştirdi, bitkilere odaklanmış sadece cadıyı kapsamalarını emretmişti. Amacı hayat ağacını kullanarak cadıyı içine hapsetmekti. Her ne kadar bunu diğerlerinden kendisini zorlayacağını bilse de kendisine olan güveni her zaman ki gibi yerindeydi, hayat ağacıyla olan bağları geldikçe başaracağına inanıyordu.Yok oldukça sayıları artan yansımaların içinden geçen sarmaşıklar ve ağacın kökünün etrafında bitmiş sayısız bitki cadıya doğru yaklaşarak bedenini kaplamaya başlamıştı. Kimisini çevresinden sağladığı enerji ile yakarak yok ediyordu Medea. Azimli biriydi ve pes etme niyetin de değildi, küçümseyici bakışları ile çevresini kaplayan bitkileri yok etmeye çalışıyordu. Diğer yandan gönderdiği kopyaların Maria’e yönlendirmişti amacı bitkiler arasında ki bağı bozmaktı. Lakin genç kızın verdiği emirle kendisini ağacın gövdesine yaslanmış cadı ne olduğunu şaşırmıştı. “bunu yapmak istemezsin!” sözleri Maria için hiçbir anlam ifade etmiyordu. Her ne kadar başta Madea’nın konuşması ona tehtitkâr ve bir o kadar kararlı da gelse“belki” diyerek mırıldanmıştı sadece. Hayat ağaç ile arasında ki bağ ile cadıyı kendi tuzağına düşürmüştü. Bedenini kapayan ağaç Medea’yi kendisinden bir parça haline getiriyordu, içine hapsettiği cadının enerjisini tüketerek kırmızı dallarında yakutu anımsatan meyvesini oluşturmuştu. Kırmızı yaprakların arasında bir kan damlasını anımsatan meyveyi aldığında bedenini kaplayan güçlü bir enerji hissetmişti. Bir anda tüm yorgunluğu sona ermişti.

    Yaşam Ağacının bulunduğu tepeden inerken bitkiler onu selamlıyor gibi eğiliyordu, aslında bunu kendisi yaptırıyordu. İşi daha bitmemişti uyku sarmaşıklarından ayrılırken gözü geride bıraktıklarındaydı. Belki annesinin yaptığı içeceği içmiş olsa her şey daha farklı olabilirdi Maria için, lakin kendi her zaman kendi başına mücadele etmişti ve yine aynı yoldan gidecekti. Kendisini yeşil çimlere sermiş buz mavisi gözlerini yine yavaşça kapatmaya başlamıştı. Gökyüzünde ki bulutlar kayboluyor zifiri karanlığa yeniden geçiş yapıyordu. Ani bir refleksle kalkmıştı, gözlerini aralayıp etrafına bakınmaya başladı, odanın içinde ki boğucu loş ortam yine hakimdi. Kendisine bakan Tanrı ve Tanrıçanın sözleriyle buz mavisi gözleri biran parıldamıştı.

Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Athena
Admin/Tanrıça/Kamp Müdiresi
Admin/Tanrıça/Kamp Müdiresi
Athena


Mesaj Sayısı : 5210
Kayıt tarihi : 16/08/10

Hilaf Ütopyası / Uyku Sarmaşıkları Empty
MesajKonu: Geri: Hilaf Ütopyası / Uyku Sarmaşıkları   Hilaf Ütopyası / Uyku Sarmaşıkları Icon_minitimePaz Mayıs 15, 2011 2:39 am

Başlığın çok güzeldi, onu söyleyeyim öncelikle.
Yine ilk rp'de olduğu gibi -de ve -ki eklerinin yazımında sorunlar vardı.
Tanımlamalar ve betimlemeler oldukça başarılıydı, gidilen kasaba kurgusu ve ağaç hakkında bilgi öğrenme şeklin de.
'Hadi, direk, gök yüzü' gibi birkaç yazım hatan vardı, birkaç da kelimelerin cümlede sıralanışından kaynaklı sorun.

Puanın; 80!
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://olimpos.my-rpg.com
 
Hilaf Ütopyası / Uyku Sarmaşıkları
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Bölüm 2: Uyku Sarmaşıkları
» Hançer / Uyku Sarmaşıkları
» Son Fedakarlık / Uyku Sarmaşıkları
» Düşünceler geçidi / Uyku sarmaşıkları
» Rüyalarda Gezinmek / Uyku Sarmaşıkları

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Olimpos Rpg :: Etkinlikler :: Tanrıların Oyunu :: Etap # 1-
Buraya geçin: