Olimpos Rpg
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Olimpos Rpg

Percy Jackson ve Olimposlular ile Olimpos Kahramanları serilerinden esinlenilerek oluşturulmuş, zirvedeki rpg forum sitesi.
 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Kararlılık/Direnç

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Zack Cliff Burton
Nyks'in Çocuğu/Kulübe Lideri/Dövüş Sanatları Eğitmeni
Nyks'in Çocuğu/Kulübe Lideri/Dövüş Sanatları Eğitmeni
Zack Cliff Burton


Mesaj Sayısı : 814
Kayıt tarihi : 23/02/11

Kararlılık/Direnç Empty
MesajKonu: Kararlılık/Direnç   Kararlılık/Direnç Icon_minitimeÇarş. Mayıs 11, 2011 2:18 pm

Tanrıça Artemis'in arabasına binerken yüzü ifadesizdi. Yarışma düşündüğünden çok ama çok farklı çıkmıştı. Ama bu onu korkutmak yerine sevindirmişti sanki. Ustasının onca yıl yeni bir dövüş hareketi öğretmeden önce onu vahşi hayatta bir hafta yalnız bıraktığı günler geldi aklına. Her zaman olduğu gibi ustasının yaptığı eğitimlerin her konuda olduğu gibi bu konuda da yardımı dokunacaktı. Gözlerini yakan güneşin bedeninide yakmaya başlamasından birkaç dakika sonra ormana varmışlardı. Ormanın o uçsuz bucaksız gibi gözüken sık ağaçlarının üstünden geçerken ilk başlangıç noktasına varmışlardı.Zack her zamanki gibi egosunun gazabına uğrayarak öne çıktı ve inmeye hazırlandı. Her saniye yere dahada yaklaşırken hissettiği duyguları daha önce hiç bir yerde hissetmemişti.Evet o his... Ustasından öğrendiği ilk hareketten sonra hissettiği his... Heyecan... Gümüş renkli geyiklerin çektiği yunan savaş arabası yerden iki,üç metre yüseklikteyken dayanamayıp kendini aşağa bıraktı. Yere güzel bir iniş yapmak için gerekenleri biliyordu. İlk önce dizlerini kırdı sonra kollarını açtı ve yerin vücuduyla buluşmasını bekledi. Saniyenin binde biri gibi bir zamanda yere kondu. Yere başarılı bir iniş yaptıktan sonra kafasını kaldırıp belkide yarışma boyunca görebileceği son medeniyet parçasını hafızasına kazıdı. Kherion son bir gülümseme ile Zack'i cesaretlendirdikten sonra Artemis'in savaş arabası ile uzaklaşmaya başladı. Artık başlamıştı. Kimin en iyi olduğu bu yarışmada belli olacaktı ve Zack o uçsuz bucaksız egosu ile bu yarışın tek favorisi olarak görüyordu kendini. Birinciliği şimdiden hayal edebiliyordu. O hiç bir şeyden mutlu olmayan annesini biraz olsun gülümsetebildiğini görebiliyordu. Ama daha da önemlisi yaptığı işlere dikkat edildiğini görebiliyordu. Bu yarışı kazanması ile birlikte tanrılar tanrısı Zeus'un yaptığı işlere onay vereceğini düşünüyordu. Sonuçta tanrıların kahramanı olacaktı değil mi? Yüzünde kendinden emin bir gülümseme ile tempolu bir şekilde koşmaya başladı. Onca yıl yaptığı eğitimlerden çıkardığı bir şey varsa o da depar atmanın hiç bir işe yaramadığıydı. Sık ağaçların arasından tempolu bir şekilde koşarken bir yandan da haritasını inceliyordu. Bitiş noktası eğer hiç bir ödül noktasına uğramazsa bir günlük uzaklıktaydı. Zack heyecan ile koşmaya devam ederken hava her geçen dakika soğumaya devam ediyordu. Bunun tanrı Aeolus'un işi olduğunu biliyordu ve böyle bir soğuğa karşı pes etmiyeceğini de biliyordu. Soğuk arttıkça Zack'de hızını arttırıyordu. Bir süre sonra soğuk maksimum seviyeye çıkmış ve kar yağmaya başlamıştı. Kar tipisinin içinden koşarken kafasını boşaltmak için ağzından çıkan buhar'a verdi tüm düşüncelerini ama başarılı olamadı. Soğuk gittikçe ele geçiriyordu vücudunu ve Zack buna karşı koyamıyordu. Acilen bir şeyler planlaması lazımdı ve bunu hemen şimdi yapmalıydı yoksa ani soğuk artışı yüzünden vücudu şok geçirecekti. Koşarken ellerini ağzına götürüp biraz buhar verdi soğuktan kızaran ellerine. Koşmaya devam ederken bir anda karşısında bir akarsu gördü. Soğuktan bir parçası donmuş bir akarsu... Haritasına bir kez daha baktı ve bitiş noktasına varmak istiyorsa bu akarsuyu geçmesi gerektiğini anladı. Hiç zaman kaybetmeden üzerindeki her şeyi çıkardı. İç çamaşırı dahil... Bu soğukta kıyafetleri ıslanırsa bu yarışı kazanması imkansız olacaktı ve bunu biliyordu. Kıyafetlerini sırt çantasına koyduktan sonra çantasını kılıcı Rebellion'un ucuna astı. Akarsunun kıyısına geldi ve birkaç saniye sessizce akarsuyun çılgın doğasını izledi. Kafasını tekrardan boşaltmaya çalışıyordu. Eğer bu soğuk suya karışık bir kafa ile girerse karşıya geçemeyeceğini biliyordu. Zihnini boşalttı ilk başta. Bu su o kadarda soğuk olamazdı değil mi? Daha öncede etraf kar ile kaplıyken soğuk sulara girmişti ustası sayesinde. Zihni yavaş yavaş boşalırken diaframından nefes alıp rahatlamaya çalışıyordu. Sonunda hem zihinsel hem de fiziksel yönden hazırdı. İlk başta ayağını sokup suyun soğukuğuna bakmak, yerine bodaslama suya daldı ve kılıcını yukarıda tutarak yürümeye başladı. Suyun soğukluğu dayanılmayacak gibi değildi. Biraz uğraşla karşıya geçtikten sonra, ilk başta ısınmak için hiperaktif bir çocuk gibi zıplamaya başladı. Yavaş yavaş üzeri kuruduktan sonra kıyafetlerini giydi ve koşmaya devam etti. Zack'in mutluluğu yüzünden okunuyordu. Ama bu mutluluğunu bir çığlık, keskin bir bıçak gibi kesti. İlk başta çığlığa bir anlam veremesede bir süre sonra bu sesin Marcus'a ait olduğunu anladı. Sesin geldiği yere doğru delicesine koşarken bir anda durdu. Marcus ne olursa olsun çığlık atmazdı. O böyle birisi değildi. Yavaş yavaş geriye doğru birkaç adım attı ve sonrasında yine bitiş noktasına doğru koşmaya başladı. Soğuğun etkisi her geçen dakika azalıyordu ve Zack'in yüzüne bir rahatlama ifadesi takıyordu. Soğuğun etkisi azalırken güneşin yakıcılığı ortaya çıkıyordu ve bu Zack için soğuktan daha kötüydü. Güneşin etkisi ile hızı azalırken bir ses duydu. Sanki bir hayvan delicesine peşinden koşuyordu. Hızını kesip etrafına baktı ilk önce. Ama hiçbir şey görmedi,daha sonra sinirli bir hırıltı arkasından kulaklarını çınlattı. Hemen arkasını döndü ve hırlayan sinirli varlığa baktı. İlk başta gördüğü şeye anlam veremese de bunun gümüş renkli bir ayı olduğunu fark etti. Gördüğü şey karşısında şaşkına dönen Zack geriye doğru sendeledi ve yere düşmekten son anda kurtuldu. Hemen kılıcı Rebellion'u görünmez kınından çıkartıp savunma pozisyonu aldı. Ama şaşkınlığı hala devam ediyordu. Gümüş ayı Zack'in bu şaşkınlığını fırsat bilerek pençesiyle kılıcına bir darbe indirdi. Kılıcı elinden düşen Zack şaşkınlıkla kılıcına bakarken üzerine gelen ikinci bir pençeyi fark edip son anda hızlı bir ayak oyunuyla sıyrıldı. İkinci pençenin getirdiği tehlikeden son anda kurtulmak bir şekilde Zack'in aklını başına toplamasını sağladı ve dikkatini ayıya doğru çekti. Gümüş renkli ayı hala Zack'e sinir ile hırlarken. Zack gözlerini ayının gözlerine dikti ve ayının dahada sinirlenmesi için sinsi bir gülücük attı. Ayı Zack'in karşısında cesur ve tereddüt etmeden durmasına sinirlenerek saldırıya geçti ama Zack onca yıl yaptığı çalışmaların getirdiği faydalar ile pençesinden çok rahat bir şekilde kaçtı ve ayının arkasına geçti. Ayının arkasına geçtiğinde duyularını koparmak için odaklandı ama hiç bir şey bulamadı. İlk başta buna anlam veremesede biraz daha kafa yorduktan sonra bu ayının tanrıça Artemis tarafından kutsanmış olabileceğini düşündü. Düşünceleri arasında gidip gelirken ayı hızlı bir pençe atıp Zack'in omuzuna sert bir darbe indirdi. Zack acıyla ağızından bir nefes verip geriye doğru sendeledi. Elini omuzuna götürdüğünde ıslak bir sıcaklık hissetti. Eline omuzundan çekti ve elindeki sıcak sıvının ne olduğuna bakmadan t-shirt'ünde temizledi elini. Elini temizledikten sonra nefret ile ayıya baktı. Acı çektiğini hiç bir şekilde belli etmemek için neredeyse tüm oyunculuk yeteneğini kullanıyordu. Ayı yine cüssesinden hiç beklenmeyecek şekilde hızlı bir saldırı yaptı. Ama Zack yine ayak oyunlarını kullanarak ayıdan sıyrıldı ve ayının boyun bölgesine etkili bir yumruk geçirdi. Ayı sersemlemiş bir şekilde geriye doğru sendeledi ama Zack kendine gelmesine izin vermeden yine arkasına geçti. Bugüne kadar dövüştüğü ilk ayı değildi bu ayı. En güçlüsüydü ama kesinlikle ilk değildi. Zack tecrübelerinin getirdiği kararlılıkla ayının arkasına geçti. Arkasına geçmesiyle birlikte boynuna tüm gücüyle sarılıp sıkmaya başladı. Bugüne kadar dövüştüğü ayılardan öğrendiği bir şey varsa o da bu pozisyondan hiç bir şekilde kurtulamadıklarıydı. Zack tüm gücüyle sıkmaya devam ederken gümüş renkli ayının da yavaş yavaş karşı koyma isteği azalıyordu. Ayı karşı koymayı tamamen kesince Zack'de boynunu bıraktı ve ayının bilinçsiz vücudunun yere yığılmasını izledi. Bir süre sessizce bekledikten sonra, t-shirt'ünü çıkardı ve havanın yeniden soğumaması için dua ederek t-shir'ünü yırttı. Yırtılmış t-shirt'ünü omuzuna sağlam bir tampon yapacak şekilde sardıktan sonra bir ağacın dibine oturarak harita'yı çıkardı ve güzargahını incelemeye başladı. Bitiş noktasına varmasına yarım gün gibi bir süre kalmıştı ama böyle bir yarayla yarım günlük bir yolculuğu yapması imkansızdı. Haritaya bir kez daha baktıktan sonra ödül noktasının buradan yaklaşık dört saatlik bir uzaklıkta olduğunu gördü. Ama ödül noktasına gidersede altı saatlik bir gecikme yaşayacağını biliyordu. Ama büyük başarılar için riskler alması lazımdı ve bu da Zack'in alması gereken bir risk idi. Haritayı katlayıp cebine koyduktan sonra suyundan küçük bir yudum aldı ve ödül noktasına doğru ilerlemeye başladı. Güneş'in yaptığı boğma hissi yine başlamıştı Zack'in üstünde. Sık ağaçların içinden ağaçlara kanını süre süre ilerlerken bir yandan da ağaçların gölgelerine saklanmaya çalışıyordu. Öğle vakti her zaman en zor zaman'dı Zack için. Güneşin yakıcılığını üstünde taşıyarak yürümeye devam etti. Bir süre sonra haritasına tekrardan baktı. Ödül noktasına varmış olmalıydı haritaya göre. Etrafına biraz bakındıktan sonra bir sandık buldu. Sandığı öyle bir hevesle açtı ki omuzunun ağrısını bile hissetmedi bir süre. Sandığı açtığında içinde bir battaniye ve çakmağın olduğu gördü. Ani bir hayal kırıklığı ile omuzları önüne düştü. Yavaş yavaş emekliyerek ağacın birinin dibine oturdu ve başını ellerinin arasına koyarak kara kara düşünmeye başladı. Bu tür eşyalar çıkacağı aklına gelmemişti. Hayır gelmişti ama ihtiyacı olmadığı için gelmeyeceğini düşünmüştü. Bir süre çaresizlikle acı ve hayal kırıklığını aynı anda yaşayarak öylece oturdu ağacın dibinde. O kadar emindi ki artık kaybettiğinden hava kararana kadar kılını bile kıpırdatmamıştı. Hava iyice karardıktan sonra yarasına dokundu ve '' Buraya kadarmış sanırım Zack. '' diye mırıldandı kendi kendine. Battaniyesine sarılarak gözlerini hüzünle yumdu ve yarasından gelen acıyı bastırmaya çalıştı. Çeşitli duyguları aynı anda yaşıyordu şimdi Zack. Şuçluluk,hüzün,hayal kırıklığı,.. Aklınıza gelebilecek her türlü ağlatıcı duygular... Annesi Nyks'in o hoşnutsuz ifadesini şimdiden görebiliyordu. Ama bu umrunda bile değildi. Omuzunun acısı ile kapalı olan gözlerini dahada sıkı yumarken buraya yani melez kampına gelmeden önce verdiği bir söz geldi aklına. Gözlerinin önünde öldürülen, yaşlı bir adam ile hamile olan bir kadın'a verdiği söz. Hiç bir zaman kaybetmiyecekti. Hiç bir şekilde yenilmeyecek ve intikamlarını alacaktı. Verdiği sözü tutamadığı için kalbindeki suçluluk duygusu hızlı bir şekilde artarken bir anda omuzunun kasılmasıyla gözlerini acıyla açtı. Acıyla nefes alıp verirken alnından akan terin gözlerine girip gözlerini yakması nedeniyle alnını elinin tersiyle silip etrafa bakındı. Bir süre karanlık boşluğa hiç bir şey düşünmeden baktıktan sonra hafif bir ışık süzmesinin karanlığın içinden kendine doğru geldiğini fark etti. Işık süzmesi yaklaştıkça hafif hafif biçimleniyor ve anlam kazanıyordu. Yaklaşmaya devam ederken Zack ışık süzmesinin gümüş bir geyik olduğunu fark etti. İfadesiz bir şekilde geyiğe bakmayı sürdürürken bir anda tüm ifadesi bozuldu ve şaşkın bir ifade ile bakmaya başladı. Geyiğin güzelliği ay ışığı altında daha bir belli oluyordu. Öylesine durmuş geyiğin o ilahi güzelliğine bakarken geyik bir anda insanın içine işleyen bakışlarıyla Zack'e baktı. Geyiğin direk kendisine hiç korkmadan kararlı bir şekilde bakması yüzünden şaşkına dönen Zack '' Neden pes ediyorsun? Daha ölmedin değil mi? '' diye mırıldandı kendi kendine. Gözlerini geyikten ayırmadan ödül olarak bulduğu çakmağı elini yumruk haline getirerek sıktı ve yapabileceği tek şey için cesaret toplamaya çalıştı. Yerinden hızlıca kalkıp ağacın kabuklarını soymaya başladı. Daha sonra topladığı kabukları yere atıp kuru ot ve odun bulmaya çalıştı. Bir süre etrafa göz attıktan sonra onları da buldu. Odunları düzgün bir şekilde yerleştirdikten sonra ağaç kabuklarını ve kuru otları üstüne yerleştirdi. Daha sonra çakmağını çıkartıp kuru otları yaktı. Otlar yavaş yavaş ağaç kabuklarını da tutuştururken, kılıcı Rebellion'u kınından çıkartıp kabzasını çevirdi. Kısıtlı sayıdaki suyundan bir parça kabzasına dökerek battaniyesiyle ovalamaya başladı. Kendince dezenfekte ediyordu kabzasını. Rebellion'un sivri uçlu kabzası ayna görevi görebilecek şekilde parlarken ateşte iyice canlanmıştı. Son bir kez ateş'e baktıktan sonra derin bir nefes aldı ve kabzasını ateşin içine doğrulttu. Kılıcının keskin tarafını battaniye yardımıyla tutarken kabzasıda ateşin sıcaklığında her geçen saniye kızarıyordu. Yeterli gördüğü bir süreden sonra kabzayı ateşten çekip kendisine doğru çevirdi. Sıcak kabza vücuduna dokunmadan sıcaklık yayarken battaniyesinin bir kısmını ağzına götürdü ve var gücüyle ısırmaya başladı. Battaniyesini ısırırken kabzasını yarasına bastırdı ve tüm ormanı inleten bir haykırış kopardı. Yanmış deri kokusu burnuna gelirken suyunu çıkardı ve bir yudum aldı. Çok az bir kısmını dağlanmış yarasına döktükten sonra kandan kıpkırmızı olmuş t-shirt'ünü başka bir ağacın dibine fırlattı ve battaniyeyi omzuna sarmaya başladı. Omuzunu iyice sardıktan sonra ayağa kalktı ve geceye bakarak gücün içine dolmasını bekledi. Sözünü yerine getirecekti ve hiç bir zaman kaybetmiyecekti. Rebellion'u sırtındaki kınına sokarken haritasını çıkardı ve bitiş noktasına baktı. Buradan tam olarak altı saatlik uzaktaydı. Ödül noktasına gelmiş olması nedeniyle fazlasıyla zaman kaybetmişti. Haritayı sinirli bir şekilde katlayıp cebine koydu ve omzunun acısına aldırmadan tempolu bir şekilde koşmaya başladı. Ağaçların arasından hızlı bir şekilde geçerken hızı git gide artıyor ve acısı dinmeye başlıyordu. Gece artık gücünü göstermeye başlamıştı ve Zack'i yalnız bırakmamıştı. Her saniye artan gücünü sonuna kadar kullanarak koşarken her ne kadar gece yardımda bulunsada aç bir karınla bunu sürdüremeyeceğini fark etti ve bir kütüğün yanında durarak etrafına bakındı. Avlanmak için zamanı yoktu. Acilen yiyecek bir şeyler bulması lazımdı. Etrafına biraz daha bakındıktan sonra gözleri ayaklarının dibindeki kütüğe kaydı. Kütüğü tek eliyle yerinden kaldırıp başka bir yöne koydu ve iğrenç akşam yemeği ile karşılaştı. Onlarca kurtçuk birbirleri ile sürtünerek dans ederken çıplak eliyle solucanları aldı ve cebine koydu. Bir ateş daha yakmak için odun ve kuru ot buldu ve ağacın birinin kabuklarını Rebellion sayesinde çıkardı. Çakmağı ile bu üç malzemeyi tutuşturduktan sonra fenerini çantasından çıkardı ve feneri parçalarına ayırmaya başladı. Büyük yuvarlak camını fenerden ayırdı ve solucanları bu camın üstüne koydu. Ateş iyice canlanmışken camı Rebellion'un üstüne dengesiz bir şekilde koydu ve amatör bir tava yarattı. Rebellion'un üstündeki camın üstünde bulunan solucan benzeri kurtçuklar ateşin yakıcılığı ile tehlikeli sularını bırakmış ve pişmeye başlamışlardı. Bir süre sonra camı ateşten çekip sıcaklığa aldırmadan kurtçukları elleri ile yemeye başladı. Tadı fena sayılmazdı aslında,en azından bulunduğu duruma göre iyi bir yemekti. Şimdilik protein ihtiyacını karşılamış ve yemeğini bitirmişti. Ayağa kalkıp yerden aldığı yapraklar ile kılıcını temizledi. Feneri ise yerde bırakıp suyunun son yudumunuda içti. Çantasını yere fırlatıp sırtında sadece Rebellion ile koşmaya devam etti. Açlığını gidermişken annesinin ona kazandırdığı gece görüşü ile etrafına dikkatli bir şekilde izleye izliye koşmaya devam etti. Koşarken bir yandan haritasını çıkarmış ve hangi yöne gitmesi gerektiğine bakıyordu. Yönünü belirledikten sonra koşmaya devam etti ve bir yamaca vardı. Yamacın yanından dikkatli bir şekilde ilerlerken bir anda bastığı tüm toprak ayaklarının altından kaydı. Son anda bir engebeye tutunup düşmekten kurtuldu ama omuzunun acısı yüzünden düşmesinin daha akıllıca olabileceğini düşünmeye başladı. Toprağın kaydığı yere baktığında gözlerini kısarak sinirli bir şekilde nefes alıp verdi. Bunun br tuzak olduğunu anlamıştı. Toprak parça parça kayacağına bir anda sanki bir emir verilmiş gibi diğer toprak parçasıyla aynı anda kaymıştı ayaklarının altından. Sağlam elini başka bir engebeye geçirip sağ ayağını da sağlam bir kayaya dayadıktan sonra yavaş yavaş tırmanma becerilerini kullanarak basabileceği bir toprak parçasına doğru ilerledi. Toprağa ayağını bastıktan sonra koşmaya devam etti ve bitiş noktasına yaklaşmaya başladı. Gecenin ona bahşettiği tüm gücü kullanarak koşarken kırmızı bir bayrağın dalgalanışını izledi. Sevinçle gülerek koşmaya devam ettikten sonra kılıcı Rebellion'u her ihtimale karşı kınından çıkardı ve savunma pozisyonunda koşmaya devam etti. Bayrağa giden açık yola ayağını bastığında bir klik sesi duydu. Korkuyla başın çevirip etrafına baktı ve bir ses duydu. Sanki havadan bir şey üstüne doğru uçuyordu. Kafasını yukarı kaldırdı ve neler olduğunu anlamaya çalıştı Bir ok tam yanına düştüğünde yüz ifadesi birden bozuldu ve hızlı bir şekilde koşmaya başladı yeniden. O koşarken oklarda onu takip edercesine gelmeye devam ediyordu. Bayrağa varmasına çok az kala bir ok omzuna isabet etti. Acıyla haykırarak omzunu tuttu ama yere düşüp pes etmeden koşmaya devam etti. O masum insanlara verdiği sözü tutacaktı. Son gücüyle oklardan kaçarak kendini bayrağın yanına attı ve rahat bir nefes aldı. Aldığı rahat nefesi ise omzundaki ikici yaranın acısı kesti. Omzuna dikkatli bir bakış attıktan sonra durumunu fark etti ve tüm cesaretini kullanarak oku omzundan çekip çıkardı. Bu yaptığı ile birlikte gözleri kararmaya başladı. Gözleri hafif hafif kararırken sanki dünya etrafında dönüyormuş gibi başı dönmeye başladı. Vücudu gittikçe bilinçsizlenirken son gördüğü şey gümüş renkli geyiklerin çektiği bir arabanın bitiş noktasına doğru gelmesiydi...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
Athena
Admin/Tanrıça/Kamp Müdiresi
Admin/Tanrıça/Kamp Müdiresi
Athena


Mesaj Sayısı : 5210
Kayıt tarihi : 16/08/10

Kararlılık/Direnç Empty
MesajKonu: Geri: Kararlılık/Direnç   Kararlılık/Direnç Icon_minitimePerş. Mayıs 12, 2011 6:23 am

Like a Star @ heaven Betimleme açısından pek tatmin edici olmasa da nesne ve durum değerlendirmeleri güzel bir şekilde aktarılmış.
Like a Star @ heaven Rol oyunu paragraf düzeninde oluşturulmamış, bu puan kaybına sebep oldu.
Like a Star @ heaven Ayı kurgusu ve amatör tava oldukça güzeldi.
Like a Star @ heaven -de eklerinin yazımında eksiğin var. 'Hiç bir, etmiyeceğini, direk, tshirt'ünde' tarzı kelime hatalarına sahipti.
Like a Star @ heaven Virgülden sonra bir karakter boşluk bırakılması gerekir, tıpkı diğer noktalama işaretlerinde olduğu gibi.

Direnç isimli oyundan aldığın puan: 89!
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://olimpos.my-rpg.com
 
Kararlılık/Direnç
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Bölüm 1: Direnç
» Mücadele / Direnç
» Sonuç. / Direnç.
» İlk alıştırmalar / Direnç
» Zorlu Orman / Direnç

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Olimpos Rpg :: Etkinlikler :: Tanrıların Oyunu :: Etap # 1-
Buraya geçin: