Sıkıcı bir günün ardından elimde şarabımla Long Island kıyısına içmeye gitmek için sabırsızlanıyordum. Talim işini hallettikten sonra Long Island'ın o güzel kıyısına geldim. Kendime güzel bir köşe buldum ve şarap kadehimi ortaya çıkardım. Hiç ihtiyacım yoktu ona ama tadı o kadar muhteşemdi ki. Güneşin batışını seyrederken bir rüzgar ortaya çıktı. Birden elimdeki şarap kadehi fırladı tam yere düşecekti ki düşüncemle onu yok ettim. Böyle güzel bir şarabın yere dökülmesine izin veremezdim. Birden bir adam belirdi rüzgarların içinde.
" Merhaba genç melez ! " dedi bana. " Merhaba ; Siz kimsiniz ? " dedim. Kibirli bir şekilde cevabını verdi bana " Rüzgar Tanrısı Aeolus ! ".
Etkileyici bir sesi vardı. " Tamam. Şimdi kayıp eşyanı al ve bir daha kaybetme ! " dedi bana ve elinden normal sıcaklıkta fakat buzdan bir hançer çıkardı. Bir süre silahı süzdükten sonra bana uzattı. Ne yapacağımı bilemeden kabul ettim. " Bu gerçekten benim mi !? Eğer benimse özelliklerini sayda hatırlayayım ! " dedim meraklı bir şekilde. " Bu silah anladığım kadarıyla saf alkol. Sapladığın kişinin kanına karışarak onu sarhoş ediyor ve kendini tekrardan yeniliyor. " Böyle bir silahım yoktu ve olmamıştı fakat bir tanrı bunu idda ediyorsa doğrudur. Tanımadığımı belli etmeden silahı aldım ve teşekkür ettim. Hediye bir hançerden zarar gelmezdi. Önce adını Madness koyduğum gizli tabanca ve şimdide bu. " Tamam ! Melez bunu sana neden verdiğimi sana açıklamayacağım kader tanrıçaları senin yolunu bulmanı sağlayacak ! " dedi ve rüzgar şekline bürünüp kayboldu. Hançeri sol kaval kemiğimin olduğu yere taktım ve uzaklaştım. Şarap içme keyfim kalmamıştı. Bütün bu soruların cevabını öğrenebileceğimi umuyorum...