Nektar,ambrosia,su,biraz yiyecek,cep telefonu(kapalı) ,halat ve kazık,yedek giysi ve son olarak bir zırh.Bunlar Apollon`un bana verdiği görevde kullanacağım şeylerdi,hepsini çantama koyup fermuranı kapattım.Kulübeden çıktım ve yavaşça kapıyı kapadım.Hızla pegasus ahırlarına ilerliyordum.Apollon bana Aeolus`dan bir zümrüt almamı istemişti,ismi Güneşin Zümrüdü müydü neydi.Bunun için Aeolus`un sarayına gitmeliydim,araştırmalarıma göre saray Pike tepesinin üzerindeydi.Sonunda ahırlara gittiğimde Çam`ın yerinde olmadığını gördüm,cebimden Çam Düdüğünü çıkardım ve var gücümle üfledim.Hiç ses çıkmadı ama Çam bunu duymuş olmalıydı.Az sonra Çam orman`ın üstünde göründü,ahırlara yaklaşıyordu.Beni görünce önüme indi ve ''Evet ortak,ne oldu ? '' diye sordu.Üstüne atladım ve ''Pike tepesine gitmeliyiz,Apollon bana görev verdi,uzun hikaye '' dedim.Çam koşmaya başladı ve Amftiyatro`ya bir metre kala havalandı.Pike tepesini bulmak için bir haritacıya iki metre kala indim ve haritacıdan bir Amerika haritası aldım.Sonra hemen Çam`a bindim,Çam havalandı ve San Fransisco`ya yol almaya başladı.Çamın siyah tüyleri çok yumuşaktı ve bende saat yedide kalkmıştı.Çamın tüylerine başımı koydum ve uykuya daldım.
''Ortak,ortak.Şu köprü bana tarif ettiğine benziyor,Justin! Justin! ''.Kafamı kaldırdım,ileride Golden Gate köprüsü görünüyordu.Haritayı çıkarınca Pike tepesinin köprünün doğusunda olduğunu gördüm ve pusulamı çıkarıp tepeye ilerlemeye başladım.Etraf sisliydi,az sonra karla kaplı Pike tepesini gördüm.Ve tepenin tam üstünde tepenin yarısı kadar bir toprak kütlesi duruyordu,üstünde büyük güzel bir yapı vardı.Çam ile yapının dev kapısına indik,Çam`a düdükle gelmesini söyledim.Çam uzaklaşırken bende dev kapıya vuruyordum.Az sonra yanımda ayağı yere değmeyen çok güzel bir bayan belirdi,tuhaf olan şuydu ki yirmi yaşında da olabilirdi yetmiş yaşında da,kestirmek zordu.''Meraba,ben Jesica.Efendi Aeolus`un asistanıyım.Sanırım bir melezsiniz,sanırım sizi saat dokuz buçuğa sıkıştırabiliriz.Ama dikkat edin bu aralar sinirli''.Bu perinin hızlı konuşmasından sonra içeri geçtik,büyük bir koridorda ilerliyorduk.Jesica bir ara ayağıma baktı ve ''Frank 123667 nolu alana bir zemin lütfen''.Önümüzde ki boşluktan harpyalar çıkmaya başladı,ellerinde ki bantlar,çiviler,çekiçler ile on saniye sonra ortaya tuhaf bir zemin çıkarmışlardı.Jesica bana gülümsedi ve birlikte zemin üstünde ilerlemeye başladık,şaşırtıcı olan ise zeminin inaılmaz sert olmasıydı.Az sonra büyük kapıların önüne vardık,Jesica kapıları açtı.İçeride koyu mavi bir takım elbise giymiş dev bir adam vardı.Takım elbisesinin üzerinde bulutlar vardı,aniden bana döndü.Birden takım elbisesi masmavi oldu ve bulutlar yerini güneşe bıraktı.Ürkek adımlarla ilerledim,adam şimdi güşümsüyordu.Aniden konuşmaya başladı ''Sonunda demek Zeus haykırışlarımı duydu.Buradan bir çok melez gelip geçiyor ama hiç biri terfi haberimi getirmedi.Ama sen terfi müjdemi vereceksin,buna eminim''.Aeolus konuşmadığımı görünce yüzüne yerleştirdiği gülümsemesi zoraki bir hal aldı ve sonunda yok oldu.''Sanırım terfi falan yok,peki neden buradasın melez ? '' diye sordu bana.''Aslında tanrı Apollon`un isteği için burdayım.Sizden Güneşin Zümrüdünü almakla görevlendirildim '' dedim.Aeolus kaşlarını çattı,o anda her bir taraftan dev rüzgarlar esmeye başladı.Ne olduğunu anlayamıyordum.Aeolus bir tanrının,güneş tanrısının isteğini red mi ediyordu.Elçiyi geri mi çeviriyordu,yada daha kötüsü onu öldürüyordu.Refleksel bir şekilde elim saatime gitti,değmemle birlikte Sarmaşık kılıcım ve kalkanım elimde belirdi.Aeolus beni görünce sinirli bakışları yumuşadı,takım elbisesi masmavi bir hal aldı ve uzun bir kahkaha atmaya başladı.Sonunda kahkahası bittiğinde konuşmaya başladı,; ''Bana mı saldıracaksın aptal melez,rüzgarların tan....efendisi Aeolus`a'.Bak senle bir anlaşma yapalım melez,şu an Roma`da dolaşan üç tane Rüzgar Ankası var.Eğer onları yakalayıp bana getirirsen sana zümrüdü veririm.Şu taşı al ve kılıcına değdir,taş kılıcının kabzasına işlenecek.Böylece yendiğin ankaları bu taşa hapsedebilirsin.''.Bana elini uzattı ve elinden bir taş fırladı,taşı havada yakaladım ve kılıcıma değdirdim.Kabza göz kamaştırıcı bir şekilde parladı ve sonunda kabzada bir taş belirdi.Bir anda kendimi sarayın kapısında buldum,Çam Düdüğünü çıkarıp çaldım.