Küçüklüğümden beri hırslı olduğumun farkındaydım. Ama kendime hırslı kelimesini yakıştıramıyordum. Eğer kafamı bir şeye takarsam, onun için elimden geleni yapardım tamam ama hırslı olduğumu kabul etmek istemiyordum. Derslerin olduğu listeye şöyle bir göz attım. Kardeşim "Ee, hangi dersi almak istiyorsun?" diye sordu. Her zaman ki gibi bütün dersleri almak istiyordum. Her şeyi bilmek beni güçlü kılacak gibi hissediyordum. "Sanırım hepsini" dedim gülümseyerek. "Şaka yapıyor olmalısın! Altından kalkabilecek misin?" diye sordu. "Deneyeceğim" dedim kararlı görünmeye çalışarak. "Öğrenmeye de Büyü Teknikleri ile başlayacağım. Eğlenceli gibi gözüküyor." "Seni dersliğe götürmemi ister misin?" diye sorunca, gülümseyerek kafamı salladım. Ne kadar da utangaçtım! "Gel o zaman" dedi, koluma girdi ve ilerlemeye başladık.
Dersliğin kapısının önünde durdum ve kardeşime döndüm. "Buradan sonrasını ben hallederim, çok sağ ol. Seni işinden daha fazla alıkoymayayım" dedim. "Emin misin?" diye sordu. "Bir öğretmen sana yardımcı olacaktır gerçi." "Tamam işte, sonra görüşürüz kardeşim" dedim gülümseyerek. "Görüşürüz" dedi ve uzaklaştı. Ben de derin bir nefes alıp kapıyı hafifçe araladım. Kafamı aradan uzatıp seslendim. "Kimse var mı?" Ses gelmeyince içeri geçip incelemeye başladım. Her yerde büyük sert kapaklı eski kitaplar, kimya dersindeki tüplerden vardı. Fokurdayan kazanlar bulursam şaşırmayacaktım. Sahi, bu şeylerden bulmam gerekiyor muydu? Elimi kolumu sallaya sallaya gelmiştim. 'İlk dersten azar işitmeyeyim şimdi bir de, iyice araştırıp öyle geleyim!' diye düşündüm. Tam kapıdan çıkacakken arkamdan biri "Yardımcı olabilir miyim?" diye sordu...