Myra Küçük Tanrıça
Mesaj Sayısı : 235 Kayıt tarihi : 26/03/11
| Konu: ~ Annem Tarafından Adaya Gönderiliyorum. & 58-2 Ptsi Nis. 18, 2011 7:44 am | |
| Kürek elimdeydi, sürekli çekiyordum. Başka yaptığım bir şey yoktu, nereye gittiğimi bilmeden suyun üzerinde sürükleniyordum. Belki bir belaya, belki bir şenliğe. Ogygia Adası neydi, neresiydi onu bile bilmiyordum ben. Şunu anlamaları gerekiyordu, ben burada yeniydim, okulda mitolojiyi sevmez ve dinlemezdim ve kamp hakkında en ufak bir fikrim yoktu. Ben daha kampı yeni yeni keşfederken beni başka bir mitolojik mekana gönderiyor olmaları bence acımasızlıktan başka bir şey değildi. Ben oralarda ölebilirdim, daha adını bile doğru söylediğimden emin olamadığım o yerde canavarlar olup olmadığını bilmediğim o adada ne yapacağımı bilmiyordum. Olağanüstü şey bulmam gerekiyormuş; benim ve çevremdeki melezlerin hayatından daha olağanüstü bir şey olamazdı benim gözümde. Romalısı, Mısırlısı, Yunanlısı, İtalyanı, İskandinavi ve daha bir çoğu bu kamp altında buluşmuştu. Yunanlı kanadına ait olan ben, bu zamana kadar kendimi Amerikan sanıyordum, yani İngiliz Amerikan. Amerika saf bir ırk değildi çünkü, tabi bunu dile getirince dışlanıyordum orada ama bakınız ki etrafta ne çok Amerikan Yunan varmış. Bunları düşünerek kürek çekerken birden kayığıma yapışan yaklaşık üç dört kız görünce çığlığı bastım. İçlerinden bir tanesi kıkır kıkır gülerken diğerleri bana kızgınca bakıyordu. "Lütfen biraz sessiz ol. Biz seni Ogygia'ya götürecek nemfleriz, sessiz ol az sonra orada oluruz." dedi içlerinden bir tanesi. Ofladım, ben o kadar saattir boşa kürek çekiyormuşum demek ki. Bir süre sonra adaya vardığımızda nemflere teşekkür ederek kayıktan indim ve arkamı döndüğümde ağzım tutuldu. Burası mükemmeldi, daha ilk bakıştan renk renk meyveler, güzel kokulu çiçekler, dallardaki güller her biri başımı döndürüyordu. Birden yere oturdum ve karşımdaki muhteşem güzelliği bütün gün izlemeye karar verdim. Burası feci derecede mükemmeldi, karşımda duran ağaca baktım ve tırmanmaya çalıştım. Ben el bebek gül bebek yetiştirilmiş biri olaraktan daha önce elim bile kanamamıştı, ağaca tırmanmayı denememiştim. Ama az önce elim kanamaya başlamıştı, hemen ağaçtan indim ve öylecene oturmaya başladım. Burada olağandışı hiçbir şey yoktu, sadece meyveler... Ah o tatlı meyveler, göz alıcı meyveler... Yenilesi biçimde bana bakan üzüm salkımları, tadına doyum olmayan çilek sapları... Tam o sırada kendime geldim, ne yapıyordum ben? Burada kalmamam gerekirdi, hemen drahmi çıkartarak yanımda duran çeşmeye fırlattım. O sırada annemi görebiliyordum, gülümsedim. "Anne, buradaki meyveler çok güzel, üzümleri yemek istiyorum... Hayır anne hayır! Ben buradan gitmek istemiyorum. Burası çok güzel... Anne bana inanma sakın! Ama buraya bayılıyorum..." dedim ve ardından kendimi plajda, annemin yanında buldum. Sanırım olağanüstü şeyi bulmuştum. Kendimi kutlamam gerekiyordu.
| |
|