Olimpos Rpg
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Olimpos Rpg

Percy Jackson ve Olimposlular ile Olimpos Kahramanları serilerinden esinlenilerek oluşturulmuş, zirvedeki rpg forum sitesi.
 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Ares ile Tanışmak.

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Ashton L. Flamé
Ares'in Çocuğu
Ares'in Çocuğu
Ashton L. Flamé


Mesaj Sayısı : 42
Kayıt tarihi : 10/03/11

Ares ile Tanışmak. Empty
MesajKonu: Ares ile Tanışmak.   Ares ile Tanışmak. Icon_minitimePtsi Nis. 18, 2011 2:08 am

Nefesi kesilmeye başlıyordu; korku çoktan bedenini sarmıştı. Bunun olması mümkün müydü? Ama pes etmeyecekti. Duyduğu tek ses kendi ayak adımlarıydı. Koşuyordu; öyle emretmişti ses ona. Ses mi? Zihninde yankılanan o güçlü ses... Olmaması gereken varlıklarla dolu bir dünyada yaşıyordu! Asla var olmayan bir dünyada... Artık başka seslerde duymaya başlıyordu. Daha çok bir fısıltı gibi. Aynı sesti bu. Zihninde yankılanıyordu yine... "Kaç."

Gözünü açtı. Genelde böyle, çığlık atarak falan uyanmazdı. Ama gördüğü rüya... -sanırım kabus- o kadar gerçekçiydi ki... Hiç göremediği biri tarafından kovalanıyor gibiydi. Birde zihninde yankılanan o ses... Melez olduğunu öğrenmek onun için yeterliydi zaten. Ama bunlara daha ne kadar dayanabilecekti bilmiyordu. Zihni, bir sürü soruyla doluydu. Bunlara cevap verebilecek bir varlık olduğunu da pek sanmıyordu. Ondan, tanrıların var olduğuna nasıl inanmasını bekleyebilirlerdi ki? Daha doğru düzgün güvenebileceği bir arkadaşı bile yoktu. Geçmişini hatırlamak istediği zaman kafasında sadece bir boşluk oluşuyordu. Evet, o kadar. Annesini hatırlamaya çalıştığı zaman... Ah, yine oluyordu. Tek bildiği, üvey babasının söylemesi üzerine annesinin trafik kazasında öldüğü haberiydi. Birde kardeşi vardı. Babası onunda annesiyle birlikte öldüğünü söylemişti. Ama içinde tuhaf bir umut vardı san ki kardeşi hala yaşıyormuş ve ona fazlasıyla yakınmış gibi. Bunların cevabını öğrenmesi gerekiyordu. Üvey babasının bildiği hiçbir şey yoktu! Bu sıralar çok yalnızdı ve bu duyguyu da başkalarından çıkarıyordu. Bu lanet kampa, daha dün gelmesine rağmen kimse ona bir şey söylememişti. Hiçbir açıklama yapmamışlardı. Sinirliydi: Hemde çok. Belki de... babasından... Ah, yine saçmalamaya başlıyordu. Onun babası yoktu. Üvey babasına bunu sorduğu zaman hiçbir şey söylemiyor, konuyu dağıtıyordu. Tabii şu at bedenli insan kafalı -ıyk- adam bazı şeyleri açıklamamış değildi. Sözde, babası Savaş Tanrısı Ares'ti. Tabii bu çok saçmaydı. Kesinlikle! Hatta biliyordu. Üvey babası son olanlardan dolayı, onu deliler kampına göndermişti! Ama yine de gerçek babasıyla görüşmesi gerektiğini biliyordu. Yani Ares'le. Ares'le mi? Öyle biri yoktu. Derin bir nefes aldı. Yunan mitolojisini hatırlamaya çalıştı fakat lanet olası disleksisi bunu engelliyordu. Söylenenlere göre, Ares olimposta yaşıyordu. Ve diğer bir söylenenlere göre Olimpos şu anda, burada, Empire State binasının en son katındaydı. Tabii bunlar resmen yalandı. Olimpos New York'un tepesinde olsaydı bundan haberi olurdu değil mi? Hafifçe gülümsedi. Acaba babasına bir çağrı yapsa duyar mıydı? Söylediğine kendi bile gülüyordu. Kesinlikle üvey babası onu deliler kampına falan götürmüştü. Şuan, okulunda basketbol takımının lideri olarak, Geometri dersini kırıp, antrenmanda olması gerekiyordu. Yarı tanrıların yaşadığı bir sirkte değil. O lanet olası Tanrı Ares, şuan onun düşündüklerini duysa bir cevap verirdi değil mi? Evet, bunlar kesinlikle... Düşüncelerini yarıda kesmişti. Önünde beyaz bir ışık parlıyordu. Çok tuhaftı ve bunun güneş olmasının imkanı yoktu. Ruhunun bedeninden ayrılıyor gibi hissetmesine karşılık "astral seyahat yapıyor olmalı" diye düşünmekten kendini alamamıştı. Sanırım birilerini fazlaca kızdırmıştı. Gözünde ki parlak ışık sönünce, o tahta kulübede olmadığını anlamıştı. Gördükleri ağzını açık bırakacak nitelikteydi ne yazık ki. Fakat o, kolayca bir şeylerden de etkilenmezdi. Tek yaptığı havalı görünmekti. Şuan etrafına şapşalca bakmak sayesinde pek havalı görünmediği söylenirdi. Beyaz renge boyanmış hayaller şehrinde gibiydi. Tabii uçan bir şehir. Bir dakika. Uçan mı? "Ashton Flamé. Biz tanrılar beklediğinden de güçlü olabiliriz." Korkmayacaktı artık. Her şeye alışmıştı. Daha fazla ne olabilirdi ki? Artık olan şeyleri sorgulamaktan vazgeçmişti. Olabildiğince sakin bir şekilde sese doğru döndü. Adamın suratında ki yara dışında havalı bir görünüme sahip olduğu söylenebilirdi. Motorcu ceketi giymişti fakat kendisine küçük geldiğinden, fazla yakışmadığını söyleyebilirdi Ashton. Aslında bunların bir açıklamasını bulamıyordu. Yani, ışınlanarak buraya getirilişinin. Artık olacak her şeyi sakince karşılacaktı. "Ares... Sen o olmalısın." Sanırım söylenecek kelimeler bunlar değildi fakat şaşkınlıktan ne söyleceğini bilmiyordu. Haksız çıkmaktan nefret ederdi. Büyük ihtimalle bunları düşünürken bir rüyaya dalmıştı.. Evet, tek mantıklı açıklaması bu olabilirdi. "Sen rüyada falan değilsin. Evet, ben tanrı Ares'im. Sende benim oğlum. Aklında belki de milyonlarca soru var, biliyorum. Seni buraya yalnızca uyarmak için getirmedim." Ares, Ash'ın gözlerine bakmaya devam etti. Fakat Ash, bunlara ne kadar dayanabileceğini bilemiyordu. "Annem..." Kim bilir ne olmuştu ona. Gözünden bir yaş süzülüyordu şimdi. Genellikle hiç ağlamaz ve duygusallaşmazdı. Fakat konu annesi olunca... Yüz ifadesini yeterince korumaya çalıştı. Küçük düşürülmekten nefret ederdi. "Annen... Caroline... Çok iyi biriydi. Fakat gerçekleri söylemek için doğru zaman değil Ashton. Zamanı gelince sende öğrenirsin. Bu arada kardeşin ile ilgili umudunu kesmesen iyi olur." Sanırım bir pot kırmıştı. Demek, tanrılar bile pot kırabiliyordu. Ares, hemen devam etti. "Sadece şunu demek istiyorum. Sen melez kampına aitsin. İster inan ister inanma. Ama senin için doğru olanı biliyorsun. Senin hep yanında olacağım Ashton. Bazıları için tehdit olabilirsin." Bir yandan da gözü, onları izleyen ve elinde üçlü yaba tutan birine gidiyordu. Bu Poseidon değil miydi? Ashton ağzını açtı fakat Ares tekrar konuşmaya başladı. "Kendini savunmak için bir silaha ihtiyacın olacak." dedi ve eli cebine gitti. Elinden bir nesne çıkartmıştı. "Bu hançerin özel bir gücü var tabii. Bu hançerden sadece bir tane vardır. Bu yüzden onu istesende kaybedemezsin. Her zaman eline geri döner. Hançer, normal bir silah olmak dışında, ihtiyacın olduğu zaman parlar. Parladığı zaman etrafında görünmez bir koruma kalkanı oluşur. Bu kalkanı, hiçbir şey parçalayamaz. Kalkan yenilmezdir. Günde sadece üç defa kullanabilirsin." Ashton, ne söyleyeceğini bilemiyordu. Hediye mi? Özellikle hançerin görünümünü çok sevmişti. Gülümseyerek döndü babasına. "Ee... Teşekkürler. Şimdi beni geri yollayabilir misin?"
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Ares ile Tanışmak.
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Geceyle Tanışmak
» Kardeşle tanışmak.
» Hekate ile tanışmak
» Artemis'le tanışmak
» Ares İle Tanışmam

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Olimpos Rpg :: Olimpos :: Empire State Binası/Olimpos-
Buraya geçin: