Olimpos Rpg Percy Jackson ve Olimposlular ile Olimpos Kahramanları serilerinden esinlenilerek oluşturulmuş, zirvedeki rpg forum sitesi. |
|
| Üvey annemizi ziyaret ediyoruz | |
| | Yazar | Mesaj |
---|
Adyali Beckett Zeus'un Çocuğu
Mesaj Sayısı : 1657 Kayıt tarihi : 21/10/10
| Konu: Üvey annemizi ziyaret ediyoruz Paz Nis. 17, 2011 7:04 am | |
| ''Çantan hazır mı kardeş?'' dedim Drake'e. Başını salladı. Bu arada bir kılıcı delinmeden çantasına koymaya uğraşıyordu. Çantama son şeyi de ekledim; çikolata -ki bu benim için en önemli malzemeydi- ve çantamın ağzını kapatıp omzuma astım. Diğer omzuma da Dolunay'ı astım. Yatağımın üzerindeki kolyeye baktım. Bunu bana Artemis vermişti. Avcılığı bıraktığım için, onu takarsam buharlaşırım diye düşünmeden edemiyordum. ''O kolye de ne?'' diye sordu Drake. Başımı kaldırıp ona baktım. Çantasını hazırlamış, kapıda beni bekliyordu. Hızla kolyeyle onun arasına geçtim. ''H-hiç bir şey, normal bir kolye işte. Haydi gidelim kardeş.'' ona. O da omuz silkti ve Zeus kulübesinin kapısını açtı. ''Olimpos'a nasıl gidileceğini biliyor musun?'' diye sordum. Başını salladı. ''Senin pegasusun da yoktur şimdi, benimkini kullanalım. Hera çok şaşıracak.'' Drake sırıttı. Yeni bir meleze göre her şeyi denemeye çok meraklı görünüyordu. Bu üvey annemize gidip ona birazcık sataşmak olsa bile. Ki bu oldukça tehlikeli bir işti. ''Sen daha kampta çok yenisin, o yüzden sana bir hak daha tanıyorum. Hera'ya bulaşmka istediğinden emin misin? Bütün hayatın boyunca yakandan düşmez. Senin melez olarak yaşaman gereken iyi günlerin var, ben yeterince rahat ettim.'' Ama o kararlı bir şekilde başını salladı. Zeus çocuklarının kararlılığını hafife almamalıydım, ben de böyleydim çünkü. Pegasus ahırlarına doğru yürürken kendime bir kez daha yapacağımız işin iyi bir fikir olup olmadığını sordum. | |
| | | Drake Tyrell Stanislaus Zeus'un Çocuğu
Mesaj Sayısı : 1178 Kayıt tarihi : 15/04/11
| Konu: Geri: Üvey annemizi ziyaret ediyoruz Paz Nis. 17, 2011 7:45 am | |
| Adya ile Hera'yı sinir etmeye kalkıştığımıza hala inanamıyordum ama can sıkıntısı ve macera tutkusu bazen insana hiç istemediği şeyler yaptırabiliyordu. Bana tekrar tekrar bunu yapmak istediğimden emin olup olmadığımı sorması biraz sinir bozucuydu ama en sonunda bunu yapmaktan vazgeçeceğini biliyordum. Adya benim yeni tanışmış olduğum bir kardeşimdi ama sanki onu yıllardır tanıyormuşum gibi hissediyordum. Onunla konuşurken karşımdaki kişinin birkaç gün öncesine kadar bir yabancı olduğu hiç aklıma gelmiyordu. Kulübeden çıkmadan önce bir kolyeye hüzünle baktığını görüp ona ''O kolye de ne?'' diye sorduğumda bana ''H-hiç bir şey, normal bir kolye işte. Haydi gidelim kardeş.'' cevabını verdi. Anlatmak istemiyorsa onu zorlayacak değildim ama anladığım kadarıyla o kolyenin Artemis kulübesiyle bir alakası vardı. Benim Melez Kampı'na geldiğim gün Adya da Artemis kulübesinden, Zeus kulübesine gelmişti. Avcılığı neden bıraktığını bilmiyordum ama bunun sebebi bir erkekse, ona yeni tanıştığımız gerçeğini gözardı ederek sert davranacağımdan emindim. Adya birkaç kez daha bana emin olup olmadığımı sorduktan sonra sonunda kulübeden çıkabilmeyi başardık ve pegasus ahırlarına doğru yürümeye koyulduk. Kardeşim kendi pegasusunu birlikte kullanabileceğimizi söylediği için sevinmiştim çünkü buralarda yeni olduğum için henüz kendime ait bir pegasusum yoktu ve maceradan maceraya koşup dururken bir pegasusun yokluğunu çok büyük bir şekilde hissediyordum. Pegasus ahırlarına vardığımızda zorlu bir günün bizi beklediğini biliyordum çünkü bulaşma kararı aldığımız Hera, babamız Zeus'un karısıydı ve çok güçlü bir tanrıçaydı. Elbette bu bizi caydırmaya yetmezdi ama yine de insana kararının doğruluğunu sorgulatmaya yetiyordu. Bu düşünceleri kafamdan atmak için omuz silktikten sonra Adya'nın yanına gidip ''Daha yeni tanıştığımızı biliyorum ama yine de iyi bir dinleyiciyimdir, bir derdin varsa anlatabilirsin." dedim. Aslında onu birkaç gündür görüyordum ve bu aralar normal halinden farklı olduğunu nasıl anladığımı bilmiyordum ama bana eskisine oranla çok daha az gülümsüyor gibi geliyordu. Belki bunda yaptığı kulübe değişikliğinin etkisi vardı, belki de asıl sebep bambaşkaydı, bilmiyordum ama en kısa zamanda öğrenmek istediğimden emindim.
| |
| | | Adyali Beckett Zeus'un Çocuğu
Mesaj Sayısı : 1657 Kayıt tarihi : 21/10/10
| Konu: Geri: Üvey annemizi ziyaret ediyoruz Ptsi Nis. 18, 2011 7:31 am | |
| ''Daha yeni tanıştığımızı biliyorum ama yine de iyi bir dinleyiciyimdir, bir derdin varsa anlatabilirsin." Drake'in böyle demesi üzerine istemsiz bir şekilde gülümsedim. Bu duyarlılık çok hoşuma gitmişti, son zamanlarda o kadar çok şeyi içime atıyordum ki artık patlayacak gibiydim sanki. ''Hım, o kadar çok derdim var ki, birini seçmekte zorlanıyorum.'' dedim ona. Gülümseyerek ahırın içinde Royces'u buldum ve kapısını açtım. Onu hiçbir zaman yönlendirmeye çalışmazdım, çok akıllı bir pegasustu o, kaçmayı düşünmezdi bile. Royces'un kulaklarını okşadım. ''Ama bir tanesini söyleyeyim. Carter ailesindeki tek kızım. Bu başlı başına bir dert işte.'' Drake hafifçe güldü. Ahırlardan çıkarken Royces bizi uslu uslu takip ediyordu. Drake'e baktığımda hala bir cevap beklediğini gördüm. Acaba özellikle bir konudan mı bahsetmemi istiyordu? Bunu ona soramazdım tabii. Etrafa bakınarak ahırları Büyük Ev'i geride bıraktık ve Thalia'nın Ağacı'nın yanına geldik. Ağaca ve yanındaki ejderhaya bir an baktım ama sonra Drake'e döndüm. ''Bak bu Thalia'nın Ağacı. O da Zeus'un kızıymış biliyor muydun? Kampa ulaşamadan canavarlar onu öldürmüş, Zeus da buna dayanamayıp onu ağaca dönüştürmüş.'' Drake'in ifadesine bakılırsa bu bilgi ona pek de iyi bir motivasyon sağlamayacaktı. ''Ama, o artık serbest, bir insan oldu yine.'' Bu Drake'i pek tatmin etmemiş gibiydi. Omuz silkip Royces'u ejderhadan uzaklaştırdım. Onu pek sevmiyordum. ''Önden çaylaklar.'' dedim. Gülümsedi ve Royces'a bindi. Ben de onun arkasına bindim. Royces havalandı. Bu işte yeni olmasına rağmen Drake pegasusa hakım olma konusunda oldukça iyiydi. Düşmemek için onun beline tutundum. Hazır yüzünü göremezken aklıma takılan şeyi sormalıydım. ''Aklını kurcalayan bir şey varmış gibi kardeş. Bana her şeyi sorabilirsin.'' | |
| | | Drake Tyrell Stanislaus Zeus'un Çocuğu
Mesaj Sayısı : 1178 Kayıt tarihi : 15/04/11
| Konu: Geri: Üvey annemizi ziyaret ediyoruz Ptsi Nis. 18, 2011 11:13 am | |
| Adya'nın beklediğimden daha konuşkan biri olması, beni fazlasıyla mutlu etmişti çünkü iç dünyasına hapsolmuş kişilerle pek iyi geçinebildiğim söylenemezdi. Ona sıkıntısının ne olduğunu sorduğumda bana söylediği ilk dert, benim de mensubu olduğum Carter ailesindeki tek kız olmasıydı. Bu aslında onun açısından bakıldığında gerçekten de büyük bir dertti çünkü diğer iki kardeşimiz Marcus ve Leonard da en az benim kadar korumacıydılar ve Adya yıllardır onlara tahammül ediyordu. Aslında, henüz ne kadar sinir bozucu biri olduğumu görmediğinden, bu konuda gerektiğinden daha az dertleniyordu. Tabii kesin olan bir şey varsa o da tüm Carter erkeklerinin onun iyiliğini istediğiydi. Zaten büyük ihtimalle Adya da bu nedenle kulübeyi ve kampı terk edip çekip gitmemiş, kardeşlerine katlanmaya devam etmişti. ''Bak bu Thalia'nın Ağacı. O da Zeus'un kızıymış biliyor muydun? Kampa ulaşamadan canavarlar onu öldürmüş, Zeus da buna dayanamayıp onu ağaca dönüştürmüş.'' dediğinde bir anda hüzünlenmiştim ama sonra Thalia'nın ilginç bir şekilde tekrar hayata döndüğünü öğrenerek, kısa süreli kasvetimi üzerimden atmıştım. Melez Kampı gerçekten de her bir köşesi bir başka hikayeyle şenlenmiş olan bir yerdi ve daha şimdiden burayı sevmiştim. Adya'nın ''Önden çaylaklar.'' demesi üzerine istemeden de olsa pegasusa ilk olarak ben bindim ve babam Zeus'a art arda dualar göndermeye başladım. Kız kardeşimi de taşıyan bir pegasusun benim yüzümden yere çakılması gibi korkunç ihtimalleri aklımdan çıkarmaya odaklandım. Adya arkama oturduktan sonra pegasusun havalanmasını sağladım ve bunun o kadar da zor gelmediğini fark ettim. Aslında, babamız Zeus olduğu için havadayken rahat olmakta fazla sorun yaşamıyor olduğumuzu keşfettim. Tabii bunda kardeşimin pegasusunun uysallığının da etkisi vardı. Uçmaya başladıktan sonra Adya'nın ''Aklını kurcalayan bir şey varmış gibi kardeş. Bana her şeyi sorabilirsin.'' demesi üzerine, bu konuyu aradan fazla vakit geçmeden açmamın iyi olabileceğini düşünerek ''Benim melez olduğumu öğrenip Zeus kulübesine geldiğim gün, sen de Artemis kulübesinden oraya dönmüştün. Ben, bunun sebebini merak ettim. Yani... Önce Tanrıça Artemis'e bağlılık yemini edip sonra bu yeminden vazgeçmenin büyük bir sebebi olmalı bence." dedim. Arkamda olduğu için yüzünü göremiyordum ama söylediklerimin onu şaşırttığının farkındaydım. Büyük ihtimalle benden böyle bir soru beklemiyordu. Aslında, bu yaptığının tek bir mantıklı açıklaması vardı, o da kardeşimin birinden hoşlanıyor olmasıydı ve bu doğruysa, o kişi karşısında sinirlerime hakim olabileceğimden hiç emin değildim.
| |
| | | Adyali Beckett Zeus'un Çocuğu
Mesaj Sayısı : 1657 Kayıt tarihi : 21/10/10
| Konu: Geri: Üvey annemizi ziyaret ediyoruz Çarş. Nis. 20, 2011 1:54 am | |
| Royces'un üstünde, yerimin el verdiğince kıpırdandım. Drake'in bunu farketmemesini, daha önemlisi buna o kadar da takılmamasını umuyordum. Gözlerimi altımızdaki New York'a çevirdim ve bir süre öylece durdum. Sonra kardeşime cevap vermem gerektiğini düşündüm, bir cevap almaya hakkı vardı. ''Ihh...'' Başımı kaldırıp onun beni göremeyeceğini bilsem de ona baktım. ''Ben... Birisinden hoşlanmıştım. Ama... Onunla sevgili olamadık, tabii bekaret yemini yüzünden. Zaten geçici bir hevesmiş, onu anlamıştım. Ama şimdi düşününce, tek neden bu değilmiş gibi geliyor. Sanırım yeminimin bir sürü şeyi kısıtlamasından bıkmıştım. Özellikle de kardeşlerimi sık görememekten bıkmıştım. Avcılıkla uğraşmaktan Zeus kızı olduğumu unutuyordum. Bu yüzden ayrıldım işte.'' Bunu söyledikten sonra bir sessizlik oldu. Rüzgar yüzümüzü yalarken önüme doğru baktım. Drake'in yüz ifadesini göremiyordum, ne tepki vereceğini merak etmiştim. ''Yani... Şu anda birinden hoşlanmıyorsun öyle mi?'' dedi Drake sonunda. Kaşlarımı çattım. Neden her kardeşim benim birinden hoşlanabilmeme böyle takmıştı? Bekaret yemini etmekten pek farkı yoktu onların yanında olmanın. ''Belli olmaz.'' diye mırıldandım. ''Belki biri çıkar, beni tamamladığını düşündüğüm.'' Drake resmen gerilmişti şimdi. Tatminle gülümsedim, belki sırf kardeşlerime inat olsun diye biriyle çıkardım. Ah, bu iyi bir fikir olabilir, diye düşündüm şeytanca. Giderek Empire State Binası'na yaklaşıyorduk. Biliyordum çünkü bu yolu defalarca geçmiştim. İlk defa Hera'yı görmek istedim, belki Drake'in dikkati dağılır ve bu konuyu unuturdu. | |
| | | Drake Tyrell Stanislaus Zeus'un Çocuğu
Mesaj Sayısı : 1178 Kayıt tarihi : 15/04/11
| Konu: Geri: Üvey annemizi ziyaret ediyoruz Çarş. Nis. 20, 2011 6:44 am | |
| Adya'nın sorduğum soruya verdiği cevap, beni pek fazla olmasa da rahatlatmıştı. Avcılıktan ve yemininden vazgeçmesinin nedeni bir erkeğe aşık olması değil, biz kardeşleriyle daha çok vakit geçirme imkanı bulabilmesiydi. Bunun beni gülümsetmiş olması, şaşılacak bir şey değildi. Yine de, konuşurken pek fazla kesinlik bildirmemiş olmasına biraz takılmıştım. Belki henüz yeni tanışmış olduğumuzdan, belki bir başka nedenden, benden gizlediği bir şeyleri olduğunu düşünüyordum. Elbette konu kız kardeşimle doğrudan alakalı olduğu için, sonuna kadar kurcalayacaktım. "Yani... Şu anda birinden hoşlanmıyorsun öyle mi?'' diye sordum. Sorum üzerine Adya'nın suratında nasıl bir ifadenin belirdiğini bilmiyordum ama yüzünde güllerin açmadığı kesindi. Kardeşim kısa bir tereddütün ardından ''Belli olmaz.'' cevabını verdi. Sesi bir fısıltıdan sadece birazcık yüksekti. İşte, bu benim hiç mi hiç hoşuma gitmemişti. Sözlerine ''Belki biri çıkar, beni tamamladığını düşündüğüm.'' diye devam ettiğinde, iyiden iyiye gerilmiştim. Zaten agresif bir yapım vardı ve sinirlendiğim zaman kesinlikle kendime hakim olamıyordum. Bu, benim ölümcül hatamdı. Kız kardeşimi kırmamak için kendimi elimden geldiğince zorladım ve en sonunda "İsmi ne o çocuğun? Hangi kulübede?" diye sordum. Sesim yalnızca biraz kan dondurucu çıkmıştı. Sakin olmak için bu kadar çabalamıyor olsam, rahatlıkla gökyüzünde gürleyebilirdim. Adya'nın biraz telaşlanmış olduğunu hissedebiliyordum ama yapabileceğim bir şey yoktu. Korumacı bir yapım vardı, bunu istesem de değiştiremezdim. Aklımda kız kardeşimin sevdiği erkek için kurduğum yüzlerce işkence yönteminden en iyisinin hangisi olabileceğini seçmeye çalışırken, üzerinde olduğumuz pegasusun alçalmaya başladığını fark ettim. Büyük ihtimalle sevgili üvey annemiz Hera ile yapacağımız görüşmeye az kalmıştı.
| |
| | | Adyali Beckett Zeus'un Çocuğu
Mesaj Sayısı : 1657 Kayıt tarihi : 21/10/10
| Konu: Geri: Üvey annemizi ziyaret ediyoruz Çarş. Nis. 20, 2011 9:12 am | |
| Tam dalmışken Drake'in "İsmi ne o çocuğun? Hangi kulübede?" demesi beni ilkiltmişti. Aptal gibi gözlerimi kırpıştırdım. ''H-hayır.'' dedi sadece. Çok anlamsız bir cevap olmuştu ama, o kadar çok şeyi yanlış anlamıştı ki, hayır belki en iyi cevaptı. Tam olarak söyleyeceklerimi toparlamaya çalışırken artık daha fazla gecikemeyeceğini, Empire State Binası'nın önüne inmeye başladığımızın farkına vardım. Olamaz, şimdi bir de onun yüzüne bakıp ifadelerini görmek zorunda kalacaktım! Yere inmeden durumu ona açıklasam iyi olacaktı. ''Drake, sakin ol, sakin.'' Hızla konuşuyordum, her an patlayacak gibiydi çünkü. ''Öyle biri yok -en azından şimdilik yani. Sakinleş.'' Biraz korkarak da olsa duran Royces'tan indim. Drake'le yüzleşmeyeyim diye Royces'a dönüp hafifçe onun yelesini okşadım. ''Sana biraz fazla yüklendik bugün oğlum, özür dilerim. Kampa gidince biraz otlanıp öyle girebilirsin içeri, tamam mı?'' Royces kişneyip kafa sallamaya benzeyen bir hareket yaptı. Ona gülümsedim. Bir an Drake'in sorusunu da, sorunlarımı da unutmuştum, ama arkamı döndüğümde yakışıklı yüz kasları sinirden kasılmış, bana bakan kardeşimi gördüğümde her şey beynime ışık hızıyla tekrar yerleşmişti. Tanrılar aşkına, ben bir tane daha korumacı kardeşi haketmek için ne yaptım, diye haykırdım içimden. Biraz yumuşaması için Drake'in kolundan hafifçe tuttum ve onu Empire State Binası'na doğru çekiştirmeye başladım. O ise hala kızgın bir şekilde Royces'un havalanışını izliyordu. | |
| | | Drake Tyrell Stanislaus Zeus'un Çocuğu
Mesaj Sayısı : 1178 Kayıt tarihi : 15/04/11
| Konu: Geri: Üvey annemizi ziyaret ediyoruz Perş. Nis. 21, 2011 9:58 am | |
| Adya'nın verdiği cevaplar tatmin edici değil, insanı daha da şüpheye düşürücüydü. Sinirlerime hakim olmam ve kardeşimi kırmamam gerekiyordu ama ben tam bir agresiflik abidesiydim. Relax olmak terimi, kesinlikle benim için kullanılamazdı. ''Öyle biri yok -en azından şimdilik yani. Sakinleş.'' dedikten sonra dönüp pegasusuyla ilgilenmeye başladı. Bense onu sinirden irileşmiş gözlerimle izlemeye devam ettim. Arkasını döndüğünde, benimle karşı karşıya geldi ve suratına yerleşmiş olan korku ifadesini gördüm. İşte bu, hiç beklemediğim halde beni biraz sakinleştirdi. Adya yanıma gelip beni kolumdan tuttu ve Empire State Binası'ndan içeri doğru çekiştirmeye başladı. Ben de bu sırada, onun pegasusunun havalanışını izlerken olayı büyütüyor olup olmadığımı sorguluyordum. En sonunda, biraz fazla korumacı davrandığıma ama bunun gerekli olduğuna karar verdim. Empire State Binası'ndan içeri girdikten sonra, Adya'yı kalabalığın arasında bir köşeye çektim ve kendimi gülümsemeye zorlayarak "Bak kardeşim, ben asla senin kötülüğünü veya mutsuz olmanı istemem ama bir erkeğim. Bir erkeğin bir kızı ne kadar üzebileceğini biliyorum. Senin bir başkası yüzünden acı çekmeni istemiyorum. Onun için bana kızacak olduğunu bilsem de, asla hayatında birinin olmasına izin vermeyeceğim." dedim. Gereksiz yere onu üzmeyi istemiyordum ama bu olaya nasıl bir tepki göstereceğimi de şimdiden bilmesi gerekiyordu. Belki hayatı boyunca bir erkeği sevmesine engel olamazdım ama şu anda çok küçüktü ve ciddi bir ilişki yaşaması için, erkendi. En azından birkaç yıl boyunca ona karşı bu tavrımı sürdürecek ve bunu onun iyiliği için yapacaktım. Adya'nın biraz sarsılmış olduğunu hissediyordum. Onun bir cevap vermesine fırsat tanımadan "Neyse. Bugün buraya canımızı sıkmak için değil, biraz eğlenmek için geldik." diyerek göz kırptım. Sonra da kardeşimle birlikte resepsiyon görevlisine doğru ilerlemeye başladık. 600. kattaki Olimpos şehri ve sevgili üvey annemiz Hera bizi bekliyordu.
| |
| | | Adyali Beckett Zeus'un Çocuğu
Mesaj Sayısı : 1657 Kayıt tarihi : 21/10/10
| Konu: Geri: Üvey annemizi ziyaret ediyoruz Cuma Nis. 22, 2011 6:57 am | |
| Sıkıntıyla resepsiyon görevlisine doğru ilerledim kardeşimin ardından. Sıkıntılı olmamın sebebi tabii ki resepsiyon görevlisi değildi, sadece en yeni gelen kardeşimin bile benim sevgili işlerime karışmasıydı. Bundan nefret ediyordum artık; birilerinin bana patronluk taslamasından. Hiç kendi kararlarımı kendim vermeme izin vermiyorlardı. Kızgınlıkla yumruklarımı sıktığımda resepsiyon görevlisinin bize baktığını farkettim. Beni görünce biraz korkmuş göründü. Onunla anılarımız pek de mutlulukla anılacak gibi değildi. Bana zar zor 'yine mi sen' bakışı atabildi. Ben de şeytanice gülümsedim. Ama bu bir anlık bir gülümsemeydi. Üstelik gözlerime ulaşamamıştı bile. Kardeşime kısa bir bakış atıp asansörün çağırma düğmesine bastım. Beklerken kollarımı kavuşturdum ve sanki bir suçu varmış gibi asansörün kapısına açılana kadar ters ters baktım. Sabah Hera'yı şaşırtmaya çok hevesliydim ama şimdi bu gezi hemen bitsin istiyordum. Bu kadar çok kardeşle beraber olmak bana yetmişti bile. Belki kampa dönünce kaçar ve teyzemi ziyarete giderdim. Onu çok özlemiştim. Derin bir iç çektim ve asansöre bindim. Arkamdan Drake de binmişti ve asansör çok da geniş değildi. Öyle bir şekilde kalmıştık ki, ikimizin de birbirimize bakmaktan başka çaresi yoktu. Kızgınlığımı belli etmek için kaşlarımı çattım ve olabildiğince başka tarafa bakamaya çalıştım. Neymiş, ben bunun için çok küçükmüşüm. Ben 17 yaşındaydım! Neredeyse reşittim. Gerekirse sırf Drake bulaşmak için de olsa bir sevgili bulacaktım. Artık kesinleşmişti bu kararım. | |
| | | Drake Tyrell Stanislaus Zeus'un Çocuğu
Mesaj Sayısı : 1178 Kayıt tarihi : 15/04/11
| Konu: Geri: Üvey annemizi ziyaret ediyoruz C.tesi Nis. 23, 2011 9:25 am | |
| Söylediğim sözler Adya'yı düşündüğümden çok daha fazla sinirlendirmişti. Bana tek bir kelime etmemiş, suratını asmakla yetinmişti. Bu da ne kadar sinirli olduğunu anlamama yetmişti. Ben resepsiyon görevlisiyle konuşmaya fırsat bulamadan kardeşim asansörlerin yolunu tutup beklemeye başlamıştı bile. Büyük ihtimalle onun suratında gördüğü bir ifade, görevlinin sorgusuz sualsiz yukarı çıkmamıza izin vermesini sağlamıştı. Kaşlarımı kaldırarak peşinden asansörlere doğru ilerledim, ondan öğreneceğim çok şey vardı. Bazen yaşımın bu kadar büyük olmasına rağmen bir çaylak olduğum için kendimden nefret ediyordum. Tabii şimdi Adya'yı bu kadar kırmış olduğum için kendimden daha da fazla nefret ediyordum. Birlikte asansöre bindik ve seksenlerin en iç bayıcı şarkılarının eşliğinde 600. kata doğru çıkmaya başladık. Alan dar olduğu için ikimiz de birbirimize doğru duruyorduk ve Adya'nın tüm göz kaçırma çabalarına rağmen ben bakışlarımı direkt ona odaklamıştım. Bir süre sonra dayanamadı ve bana sinirli bir 'ne var, ayı mı oynatıyorum?!' bakışı attı. Derin bir nefes aldıktan sonra mahçubiyetle gülümsedim ve "Özür dilerim." dedim. Adya devam etmemi beklermiş gibi bana bakmaya başladı ama özrümün üzerine söyleyeceğim bir şey yoktu. Söylediğim sözler için değil, tüm bunlarda ciddi olduğum için özür dilemiştim. Onu üzmek veya kırmak istemiyordum ama ben buydum ve bu iş de böyle olmak zorundaydı. Amacım onu kontrolüm altında tutmak değil, mutsuz olmasını önlemekti. Adya bir cevap vermeye hazırlanırken 'ding' sesinin ardından asansörün kapıları açıldı ve kendimizi, Olimpos Şehri'nin giriş kapısıyla karşı karşıya bulduk. Pekala, ikimizin de tüm neşesi kaçmıştı ama bu az sonra tekrar yerine gelmeyeceği anlamına gelmezdi. Uğraşmamız gereken üvey annemizin bizi feci şekilde eğlendireceğinden emindim, tabii ikimizi de birer ineğe çevirmezse.
| |
| | | Adyali Beckett Zeus'un Çocuğu
Mesaj Sayısı : 1657 Kayıt tarihi : 21/10/10
| Konu: Geri: Üvey annemizi ziyaret ediyoruz Çarş. Nis. 27, 2011 8:15 am | |
| Drake'e bakmadan kollarımı kavuşturup yürürken bile Olimpos'a hayran kalmıştım. Ağızım açık etrafa bakarken ''Yoksa fotoğraf çekmede olduğun gibi müze gezmeyi de mi severdin?'' diye bulaşan Drake'e takmadım. Küçük tanrıların normalde hiç uyuşmayan evlerin bile bir tablo gibi Olimpos'un bir parçası oldukları anlışıyordu. Her köşede bir tanrının heykeli vardı. Olimpos'un merkezi gibi görünen kocaman bir açıklıkta daha önce hiç görmediğim kadar büyük bir Zeus heykeli vardı. Elinde bir şimşek tutuyordu ve keskin gözlerle karşıya bakıyordu. İster istemez Drake'e baktım. O da bana bakıyordu. İkimizin de aynı şeyi düşündüğü belliydi. Başımı eğip gözlerimi ayaklarıma diktim. Belki de buraya hiç gelmemeliydik. Her açıdan iyi olurdu. Daha fazla yaşardık, Drake'le bu kadar kavga etmezdik ve tekrar babamızı hatırlamak zorunda kalmazdık. Onu pek sevdiğim söylenemezdi, beni sadece bir kere ziyaret etmişti. O zaman da Leo'yla ikiz olduğumu öğrenmiştim. Başka hiçbir şekilde onu görememiştim. İç geçirdim. Böyle bir baba nasıl olabilirdi? Kızını -üç kızından birini- hiç görmek istemez miydi? Başımı kaldırdım. Bir an onun tanrı olduğunu unutmuştum. Tanrılar böyledi, sadece gönül eğlendirmek için dünyaya inerlerdi, sonucu hiç düşünmezlerdi. Bir çocukları olsa bile, onlara bir hata muamelesi yaparlardı. Sinirle yumruğumu sıktım. Belki de Hera haklıydı. Zeus'a sürekli kızmakta haklıydı. Kocaman, her bina gibi beyaz mermerden ama buradaki her şeyden daha çok ilgi çeken bir binanın önünde durduk. ''Evet, burası Zeus ve Hera'nın evi olmalı. Dua edelim de Zeus bugün evde olmasın.'' | |
| | | Drake Tyrell Stanislaus Zeus'un Çocuğu
Mesaj Sayısı : 1178 Kayıt tarihi : 15/04/11
| Konu: Geri: Üvey annemizi ziyaret ediyoruz Paz Mayıs 01, 2011 12:42 am | |
| Ondan özür dilemesine rağmen Adya'nın soğuk tavrını koruması Drake'in sinirlerini fazlasıyla bozmuştu. Konuşmamaya ve sakinleşmeye çalışmaya karar verdi. Kendini zorlayarak Adya'ya ortamı yumuşatmaya yarayacak bir espri bile yaptı ama kız kardeşi onu pek takmadı. Sadece onun iyiliğini düşündüğü için onun mutsuzluğuyla cezalandırılması, kaderin tuhaf bir cilvesi gibiydi. Birlikte Olimpos şehrinde ilerlemeye başladıkları sırada Adyali ile aralarındaki meseleyi biraz unutarak, kendini etrafın güzelliğine kaptırdı. Bir ara babalarının ihtişamlı bir heykelini görüp göz göze geldiler. Her ne kadar ona karşı çok ilgisiz davranmış olsa da Drake babasını severdi. Belki onu hayatındaki pek çok kişi kadar önemsemezdi ama her zaman bir yerlerde oğlunu koruduğunu, ilgisiz gibi görünse de aslında çocuklarını sevdiğini bilirdi. Aslında, belki de bu sadece Drake'in kendini avutmasını sağlayan düşüncesiydi ama yine de Zeus'un kötü bir baba olduğunu düşünmüyordu. Hem Zeus, onların babaları olmasının yanısıra bir de Tanrıların Tanrısı'ydı. Bu da ona normal bir ebeveynden çok daha fazla sorumluluk yüklüyordu. Ona oranla üç günlük ömrü olan birkaç melez çocuğa vakit harcamasını istemek, bencillik olurdu. Drake şaşkınlıkla bakışlarından kardeşinin kendisi gibi düşünmüyor olduğunu anladı. Büyük ihtimalle Adya birkaç haklı sebepten dolayı babalarını suçluyordu. Belki zamanla o da babalarının onlara ilgisiz davranmaya mecbur olduğunu anlardı. Drake babasının heykeline bakınca, buraya gelmekle iyi mi yoksa kötü mü yaptıklarını düşünmeye başladı. Hera daha melez olduğu ilk günlerde onun nefretini kazanmayı başarmıştı ama sonuçta değer verdiği babasının eşiydi, Tanrıların Kraliçesi'ydi. Onda zerre kadar saygı uyandırmıyor olsa da, o tanrıça, herkesin saygı duyması gereken biriydi. Bu düşüncelerin ağırlığıyla omuz silktikten sonra Adya'nın gösterdiği binaya baktı. Zeus ve Hera'nın evine gelmişlerdi, işte maceraları başlıyordu. İki kardeşin de şu anda tek dileği içeride Zeus ile karşılaşmadan üvey annelerini sinir etmeyi başarabilmekti. Drake'in içinden bir ses, bunu başaracaklarını da söylüyordu. Sonuçta, onlar Zeus'un çocuklarıydı ve en az babaları kadar kural tanımaz, cesur, zaman zaman da sinir bozucu oluyorlardı. Gülümsedi Drake. Belki de kendi ölümlerine gidiyorlardı ama yine de korkusuzca davranmayı başarabiliyorlardı. | |
| | | Adyali Beckett Zeus'un Çocuğu
Mesaj Sayısı : 1657 Kayıt tarihi : 21/10/10
| Konu: Geri: Üvey annemizi ziyaret ediyoruz C.tesi Mayıs 07, 2011 12:09 am | |
| Cesur davranıp kapıya ilk adımı ben attım. Drake'in dalgınlığı üstünde gibiydi. İhtiyacım olduğu zaman neredeydi ağabeylik taslaması? Kocaman, beyaz mermerden yapılma kapıyı açmak için yeltendim ama ben daha dokunmadan kapı açılıverdi. Destek bulmak için arkama baktım ama Drake bana bakmıyordu bile. Her yer o kadar beyazdı ki gözlerimi alıyordu. Gözlerimi kısarak etrafa bakındım. Uzakta, turuncu renkli bir karaltı seçtim. Yanında başka biri yok gibi görünüyordu. Uzun süredir tuttuğum nefesimi verdim. Drake'i çekiştirerek kocaman salonda yürümeye başladık. Etrafta rahat görünen birkaç divan ve mermerden birkaç tanrı heykeli vardı. Çoğu da Zeus'u simgeliyordu tabii. Babamın ne kadar kendini beğenmiş olduğunu unutmamalıydım. Burada olmadığı için kader tanrıçalarına dualar ediyordum tabii. Kötü bir anına denk gelirsek bizi hemen buharlaştırabilirdi. Sonunda öyle yaklıştık ki Hera'yı görebildik. Aslında çok güzeldi. Sarı saçlarını örmüştü, elinde bir değnek vardı. Yüz hatları da çok güzeldi. Turuncu ve sarıdan oluşan giysisi saçlarıyla çok uyumluydu. Ve tabii Zeus'un karısı olmanın verdiği ihtişamla çenesini kaldırmış, azametle bizi süzüyordu. Güzellik yarışmasında Afrodit'e meydan okuması o kadar da saçma görünmüyordu. Neredeyse buraya neden geldiğimizi unutuyordum. Çaktırmadan Drake'i dürttüm. Artık işi biraz onun omuzlarına atmanın zamanı gelmişti. Ben ne yapacağımı bile bilemiyordum şu anda, ağabeyim olduğunu göstermesinin tam zamanıydı. | |
| | | Drake Tyrell Stanislaus Zeus'un Çocuğu
Mesaj Sayısı : 1178 Kayıt tarihi : 15/04/11
| Konu: Geri: Üvey annemizi ziyaret ediyoruz C.tesi Haz. 11, 2011 10:41 am | |
| Üzerindeki dalgınlığı bir an önce atmalıydı çünkü Hera ile karşı karşıya gelmişlerdi ve Adya'nın deli gibi saçmalayarak kendi ölüm fermanını imzalamasına engel olmak Drake'in göreviydi. Ne zamandan beri kardeşine bu kadar düşkün olduğunu bilmiyordu ama babalarının evine girdikleri andan beri tek düşüncesi Adya'nın buradan sağ çıkması gerektiği olmuştu. Bir süre karşısındaki ihtişamlı tanrıçayı inceledikten sonra gözlerinin içine bakarken ona sinir olmanın çok zor olduğunu fark ederek stresle nefes aldı. Yine de buraya kadar gelmişken Hera'ya iyi dileklerini sunup dönemeyeceğinden emindi, içindeki nefreti boşaltması gerekiyordu. Adya'ya kararsız bir bakış attıktan sonra tüm cesaretini toplayarak "Merhaba Tanrıça Hera!" dedi. Adyali'nin ona attığı 'hepsi bu mu?' bakışı üzerine suratına pis bir gülümseme yerleştirdi ve Tanrıça'nın konuşmasına fırsat vermeden "Buraya neden geldik biliyor musunuz? Size bazı gerçekleri söylemek için." diye ekledi. Şimdi Hera da Adya da bu gerçekleri merak ediyora benziyordu. Drake'in aklına Hera için kesinlikle buharlaşmasına neden olacak kadar sinir bozucu bir gerçek gelmişti. Söyleyeceği sözlerin açacağı sonuçları düşünmemeye karar verdi, içine dolan adrenalinin verdiği o kendine güven hissi ile "Babamız Zeus, annemizi sizden çok daha fazla sevdi. Bunun kanıtı da, sanırım birçok kardeşe sahip olmam." dedi. Sözlerini bitirdiğinde yerin sarsılmasını, etrafın kararmasını veya yakıcı bir his ile buharlaşmayı bekledi ama hiçbir şey olmadı. Yalnızca Hera'nın kasılmış suratı, sözlerinin yarattığı etkinin büyüklüğünü hissettiriyordu. İçeride Adya'nın keyifli kıkırdaması duyulduğunda Drake de kendini tutamayarak kahkaha attı. Birden bire nasıl bu kadar cesur birine dönüştüğünü bilmiyordu ama yine de içindeki konuşma isteğine söz geçiremedi ve düşük çenesini tekrar açarak "Yapmayın ama. Kim, neden sizi sevsin ki? Siz acımasız ve bencilsiniz." dedi. Yanında duran kız kardeşinin birkaç dakika içerisinde gülmekten yerlere yatacağını düşünüyordu. Hera'ya karşı birlik olmaları, aralarındaki gerilimi biraz azaltmış gibiydi. Buradan sağ salim çıkabilirlerse bu durumun bozulmamasına gayret gösterecekti. Adya'nın üzgün olmasını, hem de onun yüzünden üzgün olmasını kesinlikle istemiyordu.
| |
| | | | Üvey annemizi ziyaret ediyoruz | |
|
Similar topics | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |
|