Olimpos Rpg Percy Jackson ve Olimposlular ile Olimpos Kahramanları serilerinden esinlenilerek oluşturulmuş, zirvedeki rpg forum sitesi. |
|
| Zeus Çocuklarının Macerası [74/1] | |
| | Yazar | Mesaj |
---|
Drake Tyrell Stanislaus Zeus'un Çocuğu
Mesaj Sayısı : 1178 Kayıt tarihi : 15/04/11
| Konu: Zeus Çocuklarının Macerası [74/1] Paz Nis. 17, 2011 6:51 am | |
| Kurgu: Üç Zeus çocuğu felekten bir gün çalmak ister... Uğranılacak mekanlar: 1)Gateway Kemeri 2)Hoover Barajı Kriterler: *Maceraya en az 3 kişi katılmalıdır. *Rp en az 30 post sürmelidir. Katılacaklar: Adyali Carter, Marcus Carter, Drake Stanislaus.
Kampa yeni gelmiştim ve henüz kardeşlerim haricinde kimseyle pek fazla kaynaşabilmiş olduğum söylenemezdi. Fazlasıyla geçimsiz biriydim ve kardeşlerime bile yeni yeni ısınıyordum. İçlerinden özellikle Adyali ve Marcus benim duruma adapte olmam için çok yardımcı oluyorlardı. Bir sabah uyandığımızda Marcus'un ortaya birkaç mekan gezme fikrini atması da, büyük ihimalle bu çabanın bir parçasıydı. Adyali sevinerek bunu kabul ettiğinde ben de maceraya katılabileceğimi söyledim. Bu gezi sayesinde hem kardeşlerimle yakınlaşır, hem de yeni şeyler öğrenebilirdim. Bir de tabii kamptaki hayatın gün geçtikçe bana daha monoton gelmeye başlaması vardı. Bu sorunu ortadan kaldırmak için kamptan çıkmak iyi olabilirdi. Marcus'a gezeceğimiz mekanların nereler olabileceğini sorduğumda bana aklında birçok seçenek olduğunu söyledi. Ortaya attığı birkaç öneri içerisinden Adyali ile Gateway Kemeri'ni ve Hoover Barajı'nı seçtik. Bu iki mekana da daha önce hiç gitmemiştim ve gezip görmek istediğim yerler arasında yer alıyorlardı. Üç Zeus çocuğu elimizden geldiğince hızlı bir biçimde hazırlandıktan sonra kendimizi kulübeden dışarı attık. Pegasus ahırlarına gittiğimizde kardeşlerim kendi pegasuslarına atlarken ben de kendime yalnızca bu yolculuk için bir pegasus seçtim. Henüz ne yazık ki kendime ait bit pegasusa sahip değildim. Birlikte yola koyulduk ve birkaç saat içinde Gateway Kemeri'ne varmayı başardık. Bu kemer gerçekten de ilginç bir mimari yapıydı ve bu tarz şeyler pek fazla olmasa da ilgimi çekerdi. Anladığım kadarıyla içimizde en çok Adya bu mimari geziden hoşnuttu. Marc daha çok kardeşleriyle vakit geçirdiği için halinden mutlu görünüyordu. Ben de onunla aynı durumdaydım. Henüz yeni tanışmış olmamıza rağmen iki kardeşime de kanım ısınmıştı. Marcus'la kulübeye geldiğim ilk günden beri çok iyi anlaşmış ve gün geçtikçe birbirimize daha da yakınlaşmıştık. Adya'yı ise daha şimdiden korunmaya muhtaç kız kardeşim gibi görmeye başlamıştım. Onun çok güçlü olduğunu ve kimsenin yardımına ihtiyaç duymadığını biliyordum ama yine de attığı her adımı sorgulama ihtiyacı hissediyordum. Kulübeye sonradan gelmiş olmama rağmen en büyük kardeş bendim ve böyle hissetmemin doğal olduğunu düşünüyordum. Elbette Adyali bu durumdan pek hoşnut olmayacaktı ama artık Marc ve Leo gibi ben de onun erkeklerle ilişkilerine karışacaktım çünkü kendimi buna mecbur hissediyordum. Birlikte pegasuslarımıza fazla uzağa gitmemeleri talimatını verdikten sonra Gateway Kemeri'ne doğru ilerlemeye başladık. Adyali çantasından yanında getirdiği fotoğraf makinesini çıkarırken gözlerimi devirmemek için kendimi zor tuttum ve Marc'ın da benimle aynı duyguları paylaştığından emindim.
| |
| | | Marcus L. Stanislaus Zeus'un Çocuğu/Kulübe Lideri/Canavarlara Karşı Korunma Eğitmeni
Mesaj Sayısı : 2117 Kayıt tarihi : 07/02/11
| Konu: Geri: Zeus Çocuklarının Macerası [74/1] Paz Nis. 17, 2011 7:16 am | |
| Sabah kalktığımda her zamankinden daha enerjik hissediyordum kendimi. Kalkıp etrafıma bakındım ve gözlerimin açılmasını bekledim. Lavaboya gittikten sonra mutfağa uğradım. Mutfağa gittiğimde Adya ile Rake de uyanmışlardı. Masaya oturduk ve sohbet etmeye başladık. Onlarla sohbet etmek bana iyi geliyordu ve gerçekten mutluydum. Ağabeyim Leo'nun da burada olmasını isterdim ama o her zamanki gibi uyuyordu. Onu uyandırmak isterdim ama uyandırınca da bağırıp çağırıyordu. Bu da benim sinirlerimi bozuyordu. Biraz konuştuktan sonra Rake açılmaya başlamıştı. Yine çok konuşmasa da ilk günkünden daha çok konuştuğu belliydi. Biz gerçekten mutlu bir aileydik, buna ilk defa o gün emin olmuştum. Gülüp eğleniyorduk. Sonra konu gezmeye geldi. Drake ve Adya geziye çıkmanın iyi olacağını söylerken ben de onlara birkaç yer önerdim. Biraz daha konuştuk ve Hoover Barajı ile Gateway Kemeri'ni seçtik. Gerçekten iyi seçimdi doğrusu. Hepimiz hazırlanmak için odalarımıza gittik. Yanıma önemsiz birkaç şey ve tabii ki de kılıcımı aldıktan sonra odamdan çıktım. Ben çıktığımda Drake ve Adya'nın çoktan orada olduğunu gördüm. Lanet olsun, yine gecikmiştim. "Özür dilerim." dercesine kafamı salladım. Konuşa konuşa dışarı çıktığımızda Drake'in, Adya'nın sözlerine ve hareketlerine çok dikkat ettiğini gördüm. Sonunda Drake de Adya'yı kız kardeşi olarak benimsemişti ve onu koruyup kollamaya başlamıştı. Adya bizim bu hallerimizden bazen sıkılıyordu ama her şeyi onun için yaptığımızı kesinlikle biliyordu, bilmesi lazımdı. Adya birçok eşyasının yanına fotoğraf makinesini de aldığında derin derin içimi çektim. Yahu, bir melezin fotoğraf makinesine neden ihtiyacı olsun? Birçok insanın yaşamadığı şeyleri yaşıyorduk ve bunları anlattığımızda da bütün melezler doğru olduğunu biliyordu. Böyle şeylere neden ihtiyaç duyuyordu hiç anlamamıştım. Drake'e baktığımda onun da benim gibi sıkıldığını fark ettim. Ah, kadınlar işte... Pegasus ahırlarına gittiğimizde Lura'yı aldım. Adya da kendi pegasusunu almıştı. Fakat Drake'in pegasusu olmadığı için rastgele bir pegasus seçip yola koyulduk. "Kardeşim, en kısa zamanda kendine bir pegasus edinmelisin." Drake kafasını salladı. Havalandığımızda çocuklar gibi gülüp eğleniyorduk. Pegasus ile çeşitli hareketler yaparak önlerine geçiyor veya onları eğlendirmek için birkaç hareket yapıyordum. Şuan hepimiz mutluyduk. İşte aile dediğiniz şey böyle olmalıydı. Biz eğlenip zaman geçirirken ufukta yavaş yavaş Gateway Kemeri görünüyordu. | |
| | | Adyali Beckett Zeus'un Çocuğu
Mesaj Sayısı : 1657 Kayıt tarihi : 21/10/10
| Konu: Geri: Zeus Çocuklarının Macerası [74/1] Paz Nis. 17, 2011 8:17 am | |
| Pegasuslar yumuşak bir hareketle kemerin tam tepesine indiğinde fotoğraf makinemi kaldırdım ve aşağısının bir fotoğrafını çektim. Heyecanla biraz yana kaydım ve dağların fotoğrafını da çektim. Heyecanla gülümserken sırtımda bir el hissettim. ''Zeus aşkına Adyali, bütün gün bu fotoğrafları çekip duracak mısın?'' Marcus'a dil çıkardım. ''Drake bile bizim tarafta artık. Fotoğraf çekmeyi biraz kes de şu kardeş kardeşe kaynaşma olayını yapalım.'' Kaynaşmak? Bu yeni bir şeydi sanırsam. ''Kardeşler olarak birleşip bir örgüt açın en iyisi siz. Kız kardeşi rahat bırakmama örgütü. KKRBÖ falan dersiniz birbirinize, gizli bir selamlaşma falan bulursunuz...'' diye homurdandım ve gıcığına arkamı dönüp Drake ve Leo'yu hazırlıksız bir anda yakılayıp fotoğraflarını çektim. Onların ikisi de aynı şekilde fotoğraf makinesine uzanınca ister istemez kıkırdadım. İçimde büyün bir mutluluk vardı. Sıcak bir şey, insanı gülmeye zorlayan bir şey. Bu ne ilk önce anlamamıştım. Kardeşlerimin yüzlerine baktım ve ne olduğunu anladım. Aile sevgisi? Bir yere ait olma hissi? Kendine en yakın gördüğü kişilerle bir arada olmanın verdiği sevinç? Sanırım hepsi bir aradaydı. Kim demiş bir melezin doğru dürüst ailesi olmaz diye. Benim de bir ailem vardı artık, Artemis kulübesinde de bunu hissetmiştim ama şimdi, burada, kardeşlerimle çok daha farklıydı. Gülümseyerek üç erkek kardeşime döndüm. Bunu söylersem duygusallığımla dalga geçerlerdi, biliyordum. Bu yüzden sustum ve makinemi almasınlar diye çantama tıktım. | |
| | | Drake Tyrell Stanislaus Zeus'un Çocuğu
Mesaj Sayısı : 1178 Kayıt tarihi : 15/04/11
| Konu: Geri: Zeus Çocuklarının Macerası [74/1] Paz Nis. 17, 2011 9:10 am | |
| Marcus'un ısrarlarına rağmen Adya'nın fotoğraf çekmekten vazgeçmek gibi bir niyeti yok gibiydi. Marc'a dil çıkarttığında kendimi tutamayarak güldüğüm için kimse beni suçlayamazdı. Tabii hazırlıksın yakalanıp Adya'nın fotoğraf makinesinden kaçamadığım zaman da, gülme sırası Adya'daydı. Elindeki fotoğraf makinesini almaya çalıştım ama kardeşim her seferinde onu benden kaçırmayı başardı. Ben de en sonunda bu çabamdan vazgeçerek, anın tadını çıkarmaya karar verdim. Kardeşlerimin arasında olmak, kendimi yuvamda hissetmek gibi bir şeydi ve ben bu duyguya hasret kalarak büyümüştüm. Hayatımdaki her şey ansızın değişmiş, tepe taklak olmuştu ve bu sarsıntıları yaşadığım günlerde yanımda beni seven ve önemseyen kardeşlerim olduğu için çok şanslıydım. Adya fotoğraf çekme merasimini bitirip makineyi tekrar çantasına koyduğunda, Marc ile birbirimize sinsi ve gırgırcı bakışlar attık. En kısa zamanda bir fırsatını bulup Adya'nın elinden çantasını kapacak ve içindeki resmimizi silecektik. Eh, bu tam da bizden beklenecek bir davranıştı ve yapmamız gereken tek şey doğru anı yakalamaktı. Bir süre kız kardeşimin neden bize gülümseyerek baktığını çözmeye çalıştıktan sonra, nedeninin benimle aynı olabileceğine karar verdim. Belki o da benim gibi aile sıcaklığını yaşamıştı ve bu duygular onun gülümsemesini sağlamıştı. Ne için olursa olsun, onun gülümsediğini görmek güzeldi. Zeus çocukları olarak daha ne kadar şapşal şapşal birbirimize bakıp gülümseyeceğimizi bilmiyordum ama dışarıdan epeyce tuhaf göründüğümüzden adım kadar emindim. Elbette bunu pek fazla taktığım da söylenemezdi. "Gelin, kemere doğru yürüyelim." diyerek mimari esere doğru gitmeye başladım. Ben ilerlemeye koyulunca kardeşlerim de beni takip etmeye başladılar. Kemere doğru ilerlerken aklımdan üç Zeus çocuğunun bir arada dışarı çıkmasının biraz tehlikeli olduğunu geçiriyordum. Sonuçta, canavarlarla dolu bir dünyada yaşıyorduk ve biz bir nevi canavar çeken mıknatıslardık. Omzumu silkerek aklımdan salla gitsin, diye geçirdim. Hiçbir güç bir aradaki Zeus çocuklarını korkutamazdı. | |
| | | Marcus L. Stanislaus Zeus'un Çocuğu/Kulübe Lideri/Canavarlara Karşı Korunma Eğitmeni
Mesaj Sayısı : 2117 Kayıt tarihi : 07/02/11
| Konu: Geri: Zeus Çocuklarının Macerası [74/1] Ptsi Nis. 18, 2011 3:40 am | |
| Gateway Kemeri'ne indiğimizde gerçekten eğleniyorduk. Tabii Adya bizim resimlerimizi çekmeseydi daha da eğlenebilirdik. Yine de Drake ile o fotoğraflarını bir yolunu bulup silecektik. İşte bunun için iki bacağımı bile ateşe atarım! Adya en sonunda fotoğraf makinesini çantasına koyabildi. "Sonunda Adya, artık ailecek güzel bir gün geçirebilir miyiz?" Drake ile sırıtmaya başladık ama Adya bu sözlerimden pek memnun kalmamıştı. "Şaka yapıyorum ya, haydi yaklaşın da beraber yürüyelim." Çok olmasa da uzaklaşmış kardeşlerimi dip dibe getirip yürümeye başladık. İşte hayat buydu! Ağabeyim, ablam ve ben... Onlara baktığımda ikisi de çok mutlu görünüyorlardı. "Ne güzel." dedim kendi kendime. Çok mutluyduk ve canavarlar umurumuzda bile değillerdi. Üç Zeus çocuğu büyük bir etki yaratıyorduk ama yan yana olduğumuz sürece hiçbir güçlük bizi yenemezdi. Fakat birkaç dakika sonra bize saldıracak tek şeyin canavarlar olmayabileceği ihtimalini aklıma getirdim. Birçok şey bize saldırabilirdi. Fakat bunları aklıma getirmek istemiyordum. Ailecek buradaydık ve anın tadını çıkarmamız gerekiyordu. Kardeşlerime biraz daha sokuldum ve yürümeye devam ettik. "Gelin, kemere doğru yürüyelim." "İyi fikir." dedi Adya. "Hem orada biraz daha resim çekebilirim, hem de daha iyi vakit geçiririz." Drake de ben de gözlerimizi devirdik. "Lanet olsun Adya, yine mi fotoğraf çekeceksin? Artık bıkmaya başlıyoruz senin şu fotoğraf saçmalıklarından." Bunu söyleyip Drake'e baktığımda yanlış bir şey söylediğimi anladım. Adya alınmıştı. Rüzgar esiyordu ve yüzünün üstüne düşen saçlarını geriye attı. "Özür dilerim Adya. Haydi gidelim. Hem sana yardım da ederiz fotoğraf çekimlerinde. Öyle değil mi Drake?" Drake de yapılacak bir şey kalmadığının farkında olduğu için kafa salladı. Adya tekrar gülümsemeye başlamıştı. Onun gülmesi gerçekten bana da Drake'e de enerji veriyordu. İçimi çektim. Bu güzel günde kim ölmek isterdi ki? Yan yana kemere doğru yürüyorduk. Şu anda bizden mutlu bir aile yoktu... | |
| | | Adyali Beckett Zeus'un Çocuğu
Mesaj Sayısı : 1657 Kayıt tarihi : 21/10/10
| Konu: Geri: Zeus Çocuklarının Macerası [74/1] Salı Nis. 19, 2011 7:44 am | |
| Bir yandan yürürken, bir yandan da düşünüyordum. Böyle üç Zeus çocuğu bir arada iyi hoştu da, şimdiden bir canavar ordusunun peşimize takılması gerekmez miydi? Zeus'un düşmanları çoktu, Zeus çocuklarının daha da çok, başta Hera tabii. Etrafa gözlerimi kısıp baktım ve şüpheli bir şeyler aradım. Etrafta yaşlıca bir bayan, bir iki tane bizim dilimizi bilmedikleri görüşlerinden belli şaşkın turist ve bir rehberin etrafında toplanmış çekik gözlü bir insan topluluğu vardı. Ellerimi belime koyup ofladım. Drake ve Marc'a da baktığımda, onların da sıkılmaya başladıklarını gördüm. Böyle uzun süre kaynaşmak bize göre değildi anlaşılan. Kimsenin ilgisini bir şey çekmeyince biz de zararsız üç çocuk gibi bir yerlere yaslanıp kemere baktık. Birkaç dakika sonra o kadar sıkılmıştım ki, bir canavarın gelmesini dört gözle beklemeye başlamıştım. İlk önce göğe baktım, sonra yine yere, bir süre sonra havadan geçen kuşları saymaya başlamıştım bile. Bir, iki, üç. Minik noktalar halinde görünen tatlı canlılar. Arada bir hafifçe pike yapıyorlardı. Hatta bir tanesi çok yakınımıza gelmişti ki... Aman tanrılarım, geri dönmüyordu, bize doğru geliyordu! Hem de normal bir kuşun 10 katı kadar olmuştu. Marcus'un koluna yapıştım. ''Kardeşler, bize doğru gelen şeyi siz de görüyor musunuz?'' | |
| | | Drake Tyrell Stanislaus Zeus'un Çocuğu
Mesaj Sayısı : 1178 Kayıt tarihi : 15/04/11
| Konu: Geri: Zeus Çocuklarının Macerası [74/1] Çarş. Nis. 20, 2011 6:32 am | |
| Kardeşlerimle bu kadar kısa süre içerisinde kaynaşmış olduğum için kendimi çok şanslı hissediyordum. Biz gerçekten de harika bir aileydik ve aramızdaki küçük -bazen dozunu kaçırdığımız- atışmalar dışında hiç sorunumuz yoktu. Bu gezide beni rahatsız eden tek şey de Adya'nın çektiği fotoğraflardı ama bir şey söylememeye karar vermiştim. Aslında, ağzını kapalı tutamama işini bizim grupta üstlenmiş olan kişi Marcus'tu. Adya'nin fotoğraf çekme sevdasıyla ilgili sert yorumlar yaptıktan sonra, kız kardeşimizin suratının asıldığını fark edip birbirimize sıkıntıyla baktık ama Marc fazla vakit geçmeden Adya'yı tekrar güldürebilmeyi başardı. Gateway Kemeri'ni detaylı bir şekilde inceledik, hatta sırf Adya üzülmesin diye Marcus ile onun önünde poz verip resim bile çekindik. Elbette kampa döndüğümüzde o fotoğraf makinesinin ansızın kayıplara karışmasını sağlayacaktım, bir aksilik olur da Adya onu yanında ayırmazsa da tüm kampa rezil olacaktım. Üç kardeş Kemer'de yapabileceğimiz her şeyi yapmıştık ve artık yavaş yavaş sıkılmaya başlıyorduk. Marc ayağıyla yerde ritim tutarken ben de yeni keşfettiğim güçlerim sayesinde yerdeki taşları uçuruyordum. Ne de olsa etrafımızdaki sis çok kuvvetliydi ve insanların yaptıklarımızı fark etmesini önlüyordu. Adya, göz ucuyla en son baktığımda gökyüzündeki kuşları seyretmekle meşguldü. Ben onları seyretmemeye karar vermiştim çünkü bir kuş gibi uçamadığım için, onları kıskanıyordum. Pekala, olmam gerekenden çok daha kibirliydim ve bu artık bende hastalık boyutuna ulaşmıştı ama yapabileceğim bir şey yoktu. Bir süre sonra Adya'nın ''Kardeşler, bize doğru gelen şeyi siz de görüyor musunuz?'' diye sorması üzerine istemeden de olsa başımı kaldırıp üzerimize doğru uçan kuşa -daha doğrusu kuşumsu yaratığa- baktım. Gözlerimin hayretle fal taşı gibi açıldığını biliyordum ama melez olmamın vergisi olan reflekslerim sayesinde kendimi çabucak toparlamayı başardım. Birkaç saniye içerisinde kılıcımı kınımdan çekmiş, Adya'yı zarar görmesini engellemek için arkama çekmiş ve Marc'a hızlı bir durum değerlendirmesi bakışı atmıştım. Kılıcımı üzerimize doğru gelmekte olan yaratığa yönlendirdiğimde, onun tam olarak ne olduğunu bulmaya çalışıyordum. Kampta henüz yeni olduğum için mitolojik varlıklarla aramın pek iyi olduğu söylenemezdi. Belki isimlerini duyduğum Ares'in et yiyici kuşlarıyla, belki de kampın meşhur harpyalarıyla karşı karşıyaydık. Hangisi olursa olsun, biz üç kardeş için fark etmeyecekti. Eğlence, bizim için her zaman vazgeçilmezdi.
| |
| | | Marcus L. Stanislaus Zeus'un Çocuğu/Kulübe Lideri/Canavarlara Karşı Korunma Eğitmeni
Mesaj Sayısı : 2117 Kayıt tarihi : 07/02/11
| Konu: Geri: Zeus Çocuklarının Macerası [74/1] Salı Nis. 26, 2011 5:37 am | |
| Adya'nın resim çekimlerine yardım ettikten sonra gözlerim uzaklara dalmıştı. Bir yanımda Adya hayran hayran kuşları seyrediyor, diğer yanda ise Drake birkaç taş uçuruyordu. Yaptığı gerçekten tehlikeliydi. Ölümlüler bizi görebilirdi fakat sis bunu muhtemelen önlüyordu. Yine de işimi şansa bırakmayı sevmiyordum. Hem de sisi kullanma konusunda diğer tanrıların çocuklarından daha yetenekliydik ve ben bunu denemek istiyordum. Fakat henüz bunu deneyemeden karşıdan gelen kuşları gördüm. Ne güzel de uçuyorlardı böyle. Fakat bir gariplik vardı. "Saçmalıyorsun Marc. Kardeşlerinlesin ve kuruntu yapmayı kes hemen." diye mırıldandım. Bir süre sonra artık bir şeylerin kesinlikle yanlış gittiğini düşünmeye başladığında Adya "Kardeşler, bize doğru gelen şeyi siz de görüyor musunuz?" dedi. Gerçekten bir kuş, daha doğrusu bir yaratık, bizim üstümüze uçuyordu. Ben hemen Adya'yı arkama çektim ve Drake de kılıcını çekti. Drake bana baktığında acilen bir şeyler yapmamız gerektiğini anlamıştım. Karşımızda ne olduğunu hiç bilmiyordum. Pardon, neler olduğunu hiç bilmiyordum demeliydim. Karşımızda birden çok yaratık vardı ve bize doğru geliyorlardı. "Lanet olsun, bunların ne olduğu hakkında hiçbir bilgim yok fakat onlarla dövüşmek zorundayız. Hiçbirimiz kaçmaya niyetli değiliz değil mi?" Adya ve Drake'e bir gülümseme attım. İşte Zeus çocuklarının macerası şimdi başlıyordu. Adya'nın önünden çıktım ve ben de kılıcımı çektim. "Şimdi bu lanet olası canavarların ne olduklarını ve bizimle ne işleri olduğunu anlarız. Savaşa hazır olun kardeşlerim!" | |
| | | Adyali Beckett Zeus'un Çocuğu
Mesaj Sayısı : 1657 Kayıt tarihi : 21/10/10
| Konu: Geri: Zeus Çocuklarının Macerası [74/1] Salı Mayıs 03, 2011 6:08 am | |
| Marcus ve Drake hemen savaş pozisyonu aldılar. Tam da eğlence zamanı diye düşürken Drake önüme geçti. Kendini siper ediyordu! ''Drake! Tanrılar aşkına! Çekil önümden!'' Drake bana öyle ters baktı ki, bir yerlere saklanmak istedim. Beceriksizce sırtımdaki yayımı yokladım. Avcı olmadığım için onları kullanmak artık bana doğru görünmüyordu. Zaten savaşmıyordum, bu silahları, aynı zamanda yükü taşımanın ne anlamı vardı ki? Bu yapacağım şeyin oldukça büyük bir şey olduğunu kendime hatırlattım. Ama artık eski anılarımı taşıyan silahlarımı geride bırakmam gerektiğini hissediyordum. Yayımı ve sadağımı sırtımdaki çantamdan çıkardım ve altımızdaki nehre baktım. Gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım ve ikisini de aşağıya attım. Bir kuşla mücadele eden ağabeyim Drake gözlerini kocaman açarak bana baktı. ''Zeus'un şimşeği! Sen ne halt ettin?'' Durumumu bilmeyen biri için silahımı kemerden aşağı atmak delilik gibi gelirdi tabii. Nedense bu beni güldürdü. Kuş kafasını gagaladığı için Drake savaşa geri döndü. Marc ise birkaç tanesini idare ettiği için, yanlızca bana zehir gibi bir bakış attı. Madem savaşmıyordum, silaha ne gereğim vardı peki? Hiç anlamıyordum kardeşlerimi. Dünyada doğru dürüst bir erkek yok muydu? Beni anlayan biri, kardeşlerim gibi fazla korumacı veya babam gibi fazla ilgisiz olmayan biri. Keşke, keşke böyle biriyle tanışabilseydim diye geçirdim içimden. Belki kardeşlerim bu yüzden bir sevgilim olmasını istemiyordu. Onlardan başka tür erkekler olduğunu keşvetmemi istemiyorlardı. Tam bunu düşünürken gökten bir gürleme geldi. ''Tamam tamam, anladım! Sevgili yok!'' İçimden yunanca küfürler savurarak asabi bir şekilde gökyüzüne baktım. Marcus'un sırıttığını gördüğüme yemin edebilirdim. Tam o sırada, gözlerimi çevirip Drake'in tepkisini ölçecekken kemere çıkan teleferikten inenlerin toplandığı yerde bir kadının bana sıratarak baktığını gördüm. İçime kötü bir his doğmuştu. Kadın sanki... İnsan değil gibi görünüyordu. Daha neler olduğunu anlayamadan kadın havaya sıçradı ve benim üzerime doğru atıldı. Elleri birden pencelere dönüşmüştü. Dişleri de vahşi bir hayvanınki gibiydi. Elimde hiçbir silah yoktu, bu yüzden ellerimle onun pençelerini uzaklaştırmaya çalışırken bir yandan da haykırıyordum. | |
| | | Drake Tyrell Stanislaus Zeus'un Çocuğu
Mesaj Sayısı : 1178 Kayıt tarihi : 15/04/11
| Konu: Geri: Zeus Çocuklarının Macerası [74/1] Çarş. Mayıs 04, 2011 6:04 am | |
| Marcus ve ben kuşlarla mücadeleye dalmışken, göz ucuyla da sürekli Adya'yı takip ediyordum. Yayıyla sadağını nehre attığını görünce ona ''Zeus'un şimşeği! Sen ne halt ettin?'' diye bağırdım. Bana bir cevap vermedi ama bakışlarından anladığım kadarıyla bu yaptığının geçerli bir sebebi vardı. Pekala, bu yaptığının geçerli bir sebebinin olmasını umuyordum yoksa Adya ile şu kuşları hallettikten sonra çok kötü bozuşacaktık. Biz kuşlarla ilgilenmeye geri döndüğümüzde Adya ''Tamam tamam, anladım! Sevgili yok!'' diye bağırdı sinirle. Büyük ihtimalle az önce çakan şimşeğin sebebi onun aklından geçen birtakım düşüncelerdi. Ona sinirli bir bakış attım ama göremedi çünkü tam bana doğru döneceği sırada gözüne biri takıldı ve korkuyla gerilemeye başladı. Hemen üzerime doğru uçan son kuşu da kılıcımdan geçirdim ve bakışlarımı onun baktığı tarafa yönlendirdim. Suratında hiç de tekin olmayan bir gülümseme bulunan bir kadın, hızla kardeşimin üzerine doğru gidiyordu. Ben daha ne olduğunu anlayamadan kadın Adya'nın üzerine atladı. Pençeye dönüşmüş elleriyle kardeşimin kıpırdamasına engel oluyordu. Adya'nın bağırışları üzerine Marcus da neler olduğunu fark etti. Hemen koşarak onlara doğru gittim ve koca dişli yaratığın sırtına dokunarak, tüm vücuduna bir elektrik akımının yayılmasını sağladım. Yaratığın şokundan faydalanan Adya hemen onun elinden kurtulup oradan uzaklaşınca da kılıcımla canavarın boğazını kestim. Pis iblisin gözlerimin önünde toz bulutuna dönüşmesinin ardından yerde oturan kardeşimin yanına gidip ayağa kalkmasına yardım ettim, ''İyi misin?" diye sorduktan sonra da ona sarıldım. Birkaç saniye geç kalmış olsaydım belki de Adya'yı bu halde bulamayacaktım. Stresle bir nefes aldıktan sonra ne durumda olduğunu öğrenmek için Marc'a baktım. İki tane kuşla uğraşıyordu ve ikisinin de işi birkaç saniye içerisinde bitecek gibiydi. Etraftaki tüm tehlikeleri atlattığımızı düşündüğüm sırada, Adya ile tam arkamızdan gelen bir hırıltı işittim. Kardeşimle aynı anda yavaş bir şekilde başlarımızı arkaya çevirip baktık ve devasa boyutlarda bir aslanla karşı karşıya gelmiş olduğumu anladık. Sonrasında her şey birkaç saniye içerisinde gelişti; Aslanın üzerimize doğru atladığı sırada son bir gayretle Adya'yı epeyce uzağa ittim, yere sert bir iniş yaptı ama durumu devasa bir aslanın altında kalmış olan benden çok daha iyiydi. Hızla mitoloji bilgilerimi aklımdan geçirdim ve bu yaratığın Nemea Aslanı olduğunu hatırladım. Pekala, gerçekten çok güzel parlak tüyleri vardı ama şu anda ilgimi en çok, devasa dişleri ve korkunç hırıltısı çekiyordu.
| |
| | | Marcus L. Stanislaus Zeus'un Çocuğu/Kulübe Lideri/Canavarlara Karşı Korunma Eğitmeni
Mesaj Sayısı : 2117 Kayıt tarihi : 07/02/11
| Konu: Geri: Zeus Çocuklarının Macerası [74/1] Cuma Mayıs 06, 2011 8:08 pm | |
| Ortalıkta neler olup bittiğini anlayamıyordum. Bize birkaç kuş saldırıyordu, gökyüzünde şimşekler çakıyordu, Adya ise bağırarak bir şey söyledi. Bunları anlayamıyordum çünkü başımdaki üç kuş ile uğraşıyordum. Göz ucu ile Adya'ya baktığımda yaratıklardan birinin onun üstüne çıktığını gördüm. Savaş naramı attıktan sonra hiç vakit kaybetmeden iblislerden birinin toza dönüşmesini izledim. Göz ucu ile tekrar Adya'ya baktığımda Drake'in, Adya'ya sarılmış olduğunu gördüm. Güzel, Adya güvendeydi demek ki. İblisler istediğim gibi beni iki yandan sıkıştırmaya çalışıyorlardı. Onları biraz daha Adya ve Drake'den uzaklaştırdıktan sonra "Artık gösteri zamanı." diye düşündüm. İblisler sonunda tam olarak iki yanımdaydılar. Bana saldırdıkları sırada havada bir parende attım ve kılıcı paralel bir biçimde iki iblise salladım. Sadece bir tanesi inlemeye vakit bulmuştu. Bir saniye içinde iki iblis de toz olmuş haldeydi. "İşte bu kada..." Lafım yarıda kesildi çünkü garip bir hırıltı duydum. Arkamı döndüğümde ise işlerin hiç de iyi gitmediğini gördüm. Drake'in üzerinde bir aslan vardı. Ne olduğuna dikkat edemiyordum çünkü sinirlerim o sırada oldukça yıpranmıştı. Adya... Adya neredeydi? Etrafıma biraz bakındıktan sonra biraz ileride Adya'nın yattığını gördüm. Drake'e mi yardım edecektim, yoksa Adya'nın nasıl olduğuna mı bakacaktım. Lanet olsun! Seçim yapmaktan nefret ediyordum. Fazla zamanım kalmamıştı. Yapmak istediğim şeyi başarabilirsem Drake "birkaç saniye" için güvende olacaktı ve ben de Adya'nın durumuna bakacaktım. "Drake, onu üzerinden it!" Drake bana "Sanki çok kolaydı!" der gibi baktı. Sonra hiçbir şansının olmadığını anladı. Drake bir yandan aslanla mücadele ederken bir yandan da konsantre oluyordu. En sonunda aslana biraz elektrik vermeyi başarmıştı. Drake'i takdir ediyordum çünkü ben öyle bir durumda olsaydım muhtemelen bunu yapamazdım. Hayvan böğürdü ve Drake de hiç vakit kaybetmeden hayvanı zor da olsa üzerinden attı. Şimdi benim sahneye çıkmam gerekiyordu. Etrafımdaki elektronlara yoğunlaştım ve derin bir nefes aldıktan sonra hayatımda "dönüştüğüm" en büyük şimşeklerden birini yaratmaya çalıştım. Bir patlama sesi duyuldu ve aslan acıyla haykırdı. Hemen Drake'i de birkaç metre sürükledikten sonra Adya'nın yanına koştum. "Lanet olsun, Adya iyi misin?!" Adya sessizce kafa salladı. Onu savaştan uzak tutmaya çalışıyorduk fakat artık böyle bir şansımız yoktu. Bu canavarı ancak beraber yenebilirdik. Koşa koşa tekrar Drake'in yanına gittik."Bakın kardeşlerim, bu aslan muhtemelen Nemea Aslanı ve bir dakika içinde bize saldıracak. Bir strateji kurmalıyız. Sadece bu canavarın derisinin bizim kılıçlarımız ile kesilemeyecek olduğunu biliyorum. Önerisi olan var mı?" İkisinden de bir ses çıkmayınca homurdanmaya başladım. "Lanet olsun, ikiniz de bilmiyor musunuz?" Drake ve Adya düşünmeye başladılar. "Tırnaklar!" Eski mitler şimdi aklımda tekrar canlanmaya başladı. "Evet, bunu daha önce nasıl düşünemedik?! Bu lanet canavarın derisi sadece kendi tırnakları ile kesilebiliyor. O tırnakları kullanmalıyız. Eh, aramızda bedensel olarak en güçlü olan da Drake olduğuna göre sanırım biz canavarı oyalarken tırnakları ile onu biçme görevi sana düşüyor. Bakın çocuklar, biraz daha taktik yapmak isterdim ama..." Cümlemi tekrar yarıda kesen vahşi bir hırıltı tam arkamdan geliyordu. İşte, asıl savaş şimdi başlayacaktı. | |
| | | Adyali Beckett Zeus'un Çocuğu
Mesaj Sayısı : 1657 Kayıt tarihi : 21/10/10
| Konu: Geri: Zeus Çocuklarının Macerası [74/1] Perş. Mayıs 12, 2011 9:12 am | |
| Marcus'la Drake aslanın tırnaklarını ele geçirmek için içgüdüsel olarak saldırdılar. Üzüntüyle iç çektim. Yapabileceğim bir şey yoktu ki! Silahsız bir hiçtim. Her ne kadar silah kullanmayı bilmesem de, onsuz yapamayacağımı da anlamıştım artık. Omuzlarımı düşürüp göğe baktım. Kuşlar çekilmiş gibiydi, içimden bir ses bu işte Zeus'un parmağı olduğunu söylüyordu, yine de hayati tehlikeyi atlatmamıştık. Kardeşlerim kılıçlarıyla aslanın dikkatini dağıtıp tırnaklarından birini yakalamaya çalışırken ben burada öylece duruyordum. İşe yaramazlık hissi üzerime çökmüştü. Birden havayı yaran bir sesle ilkildim. Tam ayaklarımın dibine bir kılıç saplanmıştı. Havaya baktım. Oradan gelmişti. Başımı indirip kılıca baktım. İncecik bir şeydi. Hiçbir işe yaramaz gibi görünüyordu. Tam da bunun ne işe yarayacağını düşünürken kabzasına sarılmış bir şey gördüm. Deri gibi bir şeydi sanki. Bir ip gibi incecikti. Siyaha yakın bir gri renkteydi. Onu çözmeye çalışırken bir tutma yeri olduğunu farkettim. Bir kabza gibi yani. Onu tamamen çözdüğümde onu tam olarak inceledim. Harika bir şeydi. İlk defa mutlu gözlerle göğe baktım. ''Teşekkür ederim.'' Kırbacımı bir kere şaklattım. Bu ilk denemem olduğu için oldukça güçsüzdü. Şıklattığım zaman ortaya çıkan minik hortuma baktım. ''İşte bu güzel bir silahmış.'' O sırada Nemea Aslanı'nın kükremesini duydum. Bir pençesiyle Drake'i bir köşeye atmıştı, Marcus güçlükle aslanın üzerine binmişti. Şimdi kendimde onlara yardım edecek gücü bulabiliyordum. Drake'in birazdan kalkacağını biliyordum zaten, onun durumu asla ağır olmazdı. Ama yine de göz ucuyla durumuna baktım ve aslana doğru yürüdüm. Bu kırbaç beni güçlü hissettiriyordu sanki. Kendimi kanıtlama duygum da perçinlenmişti. Drake gelene kadar en azından aslanı oyalayabileceğime inanıyordum. Tabii ki de yapabilirdim, kardeşlerime bunu gösterecektim. Ben sadece kendini koruyamayan bir kız değildim. | |
| | | Drake Tyrell Stanislaus Zeus'un Çocuğu
Mesaj Sayısı : 1178 Kayıt tarihi : 15/04/11
| Konu: Geri: Zeus Çocuklarının Macerası [74/1] C.tesi Haz. 11, 2011 10:22 am | |
| Büyük ihtimalle hayatım boyunca en çok bugün, Gateway Kemeri'nde itilip kakılmıştım. Bu aslan bende az önce toz bulutuna çevirdiğim kuşlara karşı hasret duygusu uyandıracak kadar zorlu bir rakipti. Her zaman zoru seven biri olmuştum elbette; Tek sorun her sevdiğim rakibi kolayca yenemiyor oluşumdu. Marc'ın yardımları sayesinde aslandan kurtulmayı başarmıştım, iki kardeşimin de iyi olduğunu görünce de biraz motive olmuştum. Marcus aramızdaki en güçlü kişinin ben olduğumu söylediğinde aksini iddia etmemek için kendimi zor tutmuştum. İkimiz birlikte Nemea Aslanı'na saldırmaya gittiğimizde, hiçbir silahı olmadığı için Adya geride kalmıştı. Kız kardeşime karşı belki olmam gerektiğinden daha korumacıydım ama bizimle birlikte aslanın karşısına çıkmadığı için daha rahat savaşabildiğimi fark etmiştim. Marcus'u daha önce pek çok kez savaşırken görmüştüm ve ne kadar iyi bir savaşçı olduğunu çok iyi biliyordum. Adya ise gözümde her zaman küçük kız kardeşti, bu durumu hiçbir şey değiştiremezdi. Marcus'la hızlıca bir plan yaptık ve uygulamaya başladık. O daha etkili olabilmek için aslanın sırtına çıkacaktı, ben de bu sırada onun dişlerini kardeşimden uzak tutmaya çalışacaktım. Elbette durum anlatılırken kolaydı ama uygulama aşamasında insanı epeyce zorluyordu. ''Koca diş, ben buradayım!" diye bağırarak aslanın dikkatini kendime yönlendirdim, böylece Marc da aradığı fırsatı bularak onun sırtına çıkabilmeyi başardı. Ne yazık ki sonrasında canavardan yediğim darbe ile birkaç dakikalığına olaydan koptum. Fırlatılmış olduğum yerden zor bela kalkıp gözlerimi açınca, Adya'nın aslanın karşısında kendinden emin bir şekilde dikildiğini gördüm. Elinde bir kırbaç vardı ve onu nereden bulmuş olduğunu fazlasıyla merak etmiştim. Kendimi fazla zorladığımı biliyordum ama kardeşlerime yardım etmeli ve plana bağlı kalmalıydım, kısa bir odaklanmanın ardından baş dönmesine aldırmadan ayağa kalktım. Başlarda sendeleyerek, sonrasında hızlı adımlarla tekrar bizimkilerin yanına döndüm. Adya ben yanlarına ulaşana kadar fazlasıyla iyi idare etmişti, Marcus da bulduğu her fırsatta aslanın tırnaklarına doğru dengesini bozmadan ilerlemeye çalışıyordu. Kısa bir süre düşündükten sonra Nemea Aslanı'nı nereden hatırladığım aklıma geldi. Kamp ateşinin başında meşhur Percy Jackson hakkında bir hikaye dinlerken, bu canavarın da ismi geçmişti. Percy onu, ağzının içine kılıç saplayarak öldürmüştü. Bu oldukça mantıklıydı; tabii Nemea Aslanı ağzına sinek kaçma ihtimalini pek sevmiyor olacak, ağzını açma konusunda fazla hevesli görünmüyordu. Aklıma dahice bir fikir gelince gururlu bir şekilde gülümsedim ve Marc'a ''Üç dediğimde atla!" diye bağırdım. Kardeşim neden ondan böyle bir şey istediğimi anlamamış olsa da onayladığını belirtmek için başını sallayınca, ''Üç!" diye bağırdım. Marc şaşkınca kendini aslanın üzerinden atarken ben iki elimi de havaya doğru kaldırdım, vücudumda bir elektrik akımının oluştuğunu hissedince de akımı doğrudan aslanın ağzına gönderdim. İşe yaramıştı, kulaklarımı sağır eden patlama sesi, aslanın birkaç dişinin kırılıp etrafına saçılmasını sağlamıştı. Üç kardeş de birlikte ileri atıldık; Ben onun ağzına kılıcımı saplamaya çalışacakken Adya ve Marc yerdeki dişlerini onun derisine geçirmekle uğraşacaktı ve birkaç dakika içinde Nemea Aslanı Tartarus'un derinliklerini boylayacaktı!
| |
| | | Marcus L. Stanislaus Zeus'un Çocuğu/Kulübe Lideri/Canavarlara Karşı Korunma Eğitmeni
Mesaj Sayısı : 2117 Kayıt tarihi : 07/02/11
| Konu: Geri: Zeus Çocuklarının Macerası [74/1] Perş. Haz. 23, 2011 12:44 pm | |
| Evet, tüm işler bizim planladığımız gibi gitseydi gerçekten güzel bir gün geçirebilirdim. Aslana hep beraber saldırıyorduk ve amacımız pençelerine ulaşmaktı. Drake aslana saldırdığında onun için gerçekten çok endişelenmiştim fakat kendimi toparlamam gerekiyordu. Bu üçümüz için de gerekli olan bir şeydi. Derin bir nefes aldım ve Drake aslana saldırdıktan hemen sonra ben de aslanın sırtına atladım. Ne yazık ki ağabeyim hiç dayanamamıştı ve aldığı darbeyle yere yığıldı. İçimden koşup ona yardım etmek geçiyordu fakat bu muhtemelen hepimizin sonu olurdu. Adya elinde bir kırbaçla canavarın karşısında duruyordu ve kendinden emin görünüyordu. Bir dakika, Adya o kırbacı nereden bulmuştu? "Lanet olsun, zaten başımda çok fazla dert var! Bir de bunu düşünemem!" Aslanın sırtındaydım ve bu iş hiç de kolay değildi. Nemea Aslanı debelendikçe uçacak gibi oluyordum. İşin kötü yanı; dakikalardır bu durumdaydım fakat hiçbir ilerleme kaydedememiştim. "Lanet olsun, Drake'e ihtiyacımız var!" Bu sırada Drake'in ayağa kalktığını gördüm. Fakat garip bir şekilde aslana saldırmak yerine onu inceliyordu. Bir şeyler düşünüyor gibiydi. Evet, plan yaptığını anlamıştım. "Umarım iyi bir plan yapmışsındır Drake! Hiçbirinizi burada bırakıp kaçmak istemiyorum!" Drake en sonunda kafasını kaldırdı ve bana üç deyince atlamamı söyledi. Ne yani, atlayacaktım da bir daha mı saldıracaktık. Bir daha aslanın sırtına çıkma şansı bulamayabilirdim fakat zaten hiç ilerleme kaydedemiyordum! Drake bağırdığında ise tereddütsüz bir şekilde kendimi yere bıraktım. Drake gözlerini kapattı ve konsantre olmaya başladı. Aslan şaşırmış gibiydi. Sırayla üçümüzü de süzdü. Tam saldırmaya hazırlanıyordu ki ne olduğunu ben bile anlayamadan aslanın dişlerinin bir kısmı paramparça oldu. Evet, Drake onun dişlerini kırmıştı. Aynı şeyi ünlü kuzenim Percy'nin de yaptığını biliyordum. Adya ve ben hemen aslanın kopan dişlerini toplamaya başladık. Dişleri topladıktan sonra Drake ve Adya'ya seslendim. "Aslanın tüm dişleri sivri fakat şanslıyız ki en keskin dişlerini, yani köpek dişlerini, kırmışsın Drake! Diş tabakaları tırnaklardan daha sağlamdır. Tek sorun ona ulaşmak. Hala pençeleri var ve bizi öldürebilir. Şimdi senden istediğim şey kartala dönüşüp Adya'yı sırtına alman. Bu sayede ben aslanı oyalarken siz de onu öldürebilirsiniz. Tek şansımız bu, haydi çabuk olun!" Sesimin ne kadar kararlı olduğuna kendim bile şaşmıştım. Göz göre göre kendimi kalkan yapıyordum fakat umurumda bile değildi. Onları riske atamazdım. Her ne kadar pek etkisi olmayacak olsa bile kılıcımı çektim ve diğer elime de keskin ve uzun dişlerden birini aldım. Yüksek sesli bir savaş narası attıktan sonra ise aslanın üzerine hücum ettim. Göz ucuyla baktığımda ise Drake kartala dönüşmüştü bile. | |
| | | Drake Tyrell Stanislaus Zeus'un Çocuğu
Mesaj Sayısı : 1178 Kayıt tarihi : 15/04/11
| Konu: Geri: Zeus Çocuklarının Macerası [74/1] Perş. Haz. 23, 2011 1:01 pm | |
| Nemea Aslanı, üç güçlü Zeus çocuğu için bile fazlasıyla zorlu bir rakipti. Dişlerini kırmayı başarmam bize biraz avantaj sağlamıştı ama ona yaklaşamadıktan sonra bunun pek de yararı olmuyordu. Bir süre ağzına ulaşmayı denedikten sonra, bunun pek işe yaramayacağını anladım. Canavar sürekli hareket ediyordu ve bazı dişleri kırıkken bile bizim için fazlasıyla büyük bir tehdit unsuruydu. Bir daha o koca cüsseli şeyin altında kalıp ezilme tehlikesi geçirmeyi kesinlikle istemiyordum. Adya ve Marc da bir süre daha dişleri kullanmaya çabaladıktan sonra, benim gibi pes ettiler. Marc'ın "Aslanın tüm dişleri sivri fakat şanslıyız ki en keskin dişlerini, yani köpek dişlerini, kırmışsın Drake! Diş tabakaları tırnaklardan daha sağlamdır. Tek sorun ona ulaşmak. Hala pençeleri var ve bizi öldürebilir. Şimdi senden istediğim şey kartala dönüşüp Adya'yı sırtına alman. Bu sayede ben aslanı oyalarken siz de onu öldürebilirsiniz. Tek şansımız bu, haydi çabuk olun!" sözleri üzerine ona minicik bir kartal olarak Adya'yı taşıyamayacağımı, Yüzüklerin Efendisi'ndeki kartalların gerçek olmadığını söylemek ve trip atmak için korkunç bir istek duydum fakat şimdi bunu yaparak hayatımızı daha fazla riske atmak istemiyordum. Başka şansımız yoktu ve bu da, sonuna kadar her şeyi denememiz gerektiği anlamına geliyordu. O daha sözlerini bitirmeden, kartala dönüşmeye başladım. Böyle stresli olduğum durumlarda değişim genellikle zor olurdu fakat bu sefer neyse ki başarmıştım. Adya'ya doğru uçtum ve onun önüne geldiğimde bir kartal için efkarlı sayılabilecek bir bakış attıktan sonra yere kondum. Bu iblisi öldürüp hayatta kalmayı başarırsak, sonrasında kız kardeşimle fazla kiloları hakkında epeyce dalga geçecektim. Zor olsa da sırtımdaki Adya'ya rağmen havalanabilmeyi başardım. Gözlerimle hızlıca etrafı taradığımda, şansını fazlasıyla zorlamakta olan Marc'ı gördüm. Fazla zamanımız yoktu, kardeşimiz birkaç saniye içinde yutulmuş olacaktı. Son sürat arslanın sırtına doğru uçtum, ona iyice yaklaştığım zaman Adya öne doğru atılıp sivri azı dişini onun sırtına tüm gücüyle batırdı. Korkunç bir feryat hırıltısının ardından, Nemea Aslanı toz bulutuna dönüştü. Ben de tekrar insan halimi aldım ve iki kardeşimin de iyi olduğuna kanaat getirdikten sonra, ''Ee, ben burada biraz sıkıldım. Başka bir yere gitmeye ne dersiniz?" diye sordum. Kafama sert bir darbe yiyeceğimi sanırken Adya ''Harika olur derim." cevabını verdi, Marc da "O zaman, ne duruyoruz?" diyerek sözlerimizi onayladı. Üç kardeş pegasuslara atlayıp tekrar yola çıktığımızda, ''Sıradaki durağımız, Hoover Barajı!" diye bağırdım.
Buradaki rp bitmiştir, devamı Hoover'da!
| |
| | | | Zeus Çocuklarının Macerası [74/1] | |
|
Similar topics | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |
|