Olimpos Rpg Percy Jackson ve Olimposlular ile Olimpos Kahramanları serilerinden esinlenilerek oluşturulmuş, zirvedeki rpg forum sitesi. |
|
| Zeus Çocuklarının Macerası [74/2] | |
| | Yazar | Mesaj |
---|
Marcus L. Stanislaus Zeus'un Çocuğu/Kulübe Lideri/Canavarlara Karşı Korunma Eğitmeni
Mesaj Sayısı : 2117 Kayıt tarihi : 07/02/11
| Konu: Zeus Çocuklarının Macerası [74/2] Perş. Haz. 23, 2011 1:22 pm | |
| Nemea Aslanı'nı öldürdüğümüz zaman Drake'in, Adya'yı nasıl taşıdığına hala hayret ediyordum. Sonuçta Drake dev bir ejderhaya değil, bir kartala dönüşüyordu. Aslan öldüğünde hepimiz rahat bir nefes almıştık. En azından şu anlık tehlikede değildik. Pegasuslarımızla beraber havadayken Adya ve Drake'e dönüp "Ne oldu süt çocukları, o küçücük aslan zorladı mı yoksa sizi?!" diye bağırdım ve yüksek sesle bir kahkaha attım. O an ağız hareketlerinden Drake'in bir şeyler söylediğini anlayabiliyordum fakat ne dediği hakkında hiçbir fikrim yoktu. "Üzgünüm Drake, duyamıyorum seni!" Pegasuslarımızla havada uçarken bu maceranın, bugünün son macerası olmayacağının farkındaydım. Evet, en çok canavarı biz, yani Zeus çocukları, çekiyorduk. Tabii sis konusunda da diğer tüm melezlerden daha iyiydik. Hayatım boyunca hiç ailem olmamıştı. Drake, Adya ve kulübedeki diğer tüm kardeşlerim benim ailem olmuşlardı. Onlarla birlikte canavarlara karşı savaşmak bile benim için bir eğlenceydi aslında. Çünkü şu dünyada uğruna ölünebilecek o kadar az insan vardı ki!
Baraja vardığımızda pegasuslarımızdan indik. Adya biraz tedirgin gibiydi fakat ben ve Drake işin hala eğlencesindeydik. "Hey, Drake! Adya'yı taşırken eminim çok zorlanmışsındır. Yani..." Sözlerimin devamını getiremiyordum çünkü gülmekten adeta kriz geçirecek bir durumdaydım. Adya bana tehdit dolu bakışlar atıyordu fakat bu bakışların hiçbirini ciddiye almıyordum. "Drake, senin her zaman güçlü olduğunu düşünmüşümdür fakat bugünkü yaptıklarından sonra artık senin Herkül kadar güçlü olabileceğinden şüpheleniyorum! Yani Adya'yı taşımak!..." Laflarımı yine kahkaha nöbetleri bölmüştü. Benim bu kadar gülmeme rağmen Drake sadece arkasını dönüp birkaç saniye gülümsedi. Bunu olayı komik bulmadığı için mi, yoksa Adya'yı üzmemek için mi yaptığını anlayamamıştım. Açıkçası umurumda da değildi. Ailemle birlikteydim ve gün hala bitmemişti. Kollarımı Drake ve Adya'nın omzuna attım. "Adya, söylediklerimde ciddi değildim biliyorsun. Savaşırken gerçekten... Çok asil görünüyordun! Eh kardeşlerim, eğer Nemea Aslanı sizi zorlamadıysa ben biraz yürüyelim derim. Tabii buralar süt çocuklarının genelde uğramayacağı yerlerdir. Bilmem anlatabildim mi? Aslında aslan beni zorlamadı fakat biraz yoruldum. Burada biraz otursak ve muhabbet etsek, sorun olur mu sizce? " | |
| | | Drake Tyrell Stanislaus Zeus'un Çocuğu
Mesaj Sayısı : 1178 Kayıt tarihi : 15/04/11
| Konu: Geri: Zeus Çocuklarının Macerası [74/2] Perş. Haz. 23, 2011 1:39 pm | |
| Pegasuslarımızla uçarken Marcus'un keyfi fazlasıyla yerindeydi. Öyle ki,Adya'ya ve bana laf atmaktan geri kalmamıştı. Aslında, bana 'süt çocuğu' denilmesine pek de bozulmaya fırsatım olmamıştı çünkü Adya'nın kilosuyla ilgili esprilere gülmekten, gözümden yaşlar geliyordu. Tabii ki kız kardeşimizin çöp gibi olmasına rağmen kilo konusunda takıntılı olduğu bir gerçekti. Bu nedenle Marc gibi açık açık kahkaha atmak yerine, aldığım zevki gizlemek için kendimi tutmaya çabalıyordum. Adya'nın suratında kesinlikle cehennemden çıkma bir ifade oluşmaya başlamıştı, şansımızı daha fazla zorlamamamız yararımıza olurdu fakat Marc hiç de duracak gibi görünmüyordu. Onun "Drake, senin her zaman güçlü olduğunu düşünmüşümdür fakat bugünkü yaptıklarından sonra artık senin Herkül kadar güçlü olabileceğinden şüpheleniyorum! Yani Adya'yı taşımak!..." sözlerinin ardından arkamı Adya'ya dönüp bir süre kendimi kontrol etmeye çabaladım ve sonra tekrar ona dönüp kulağına doğru eğilerek ''Tüy gibi hafiftin." dedim ve yüzümü uzaklaştırdıktan sonra tatmin edici bir şekilde göz kırptım. Bunun üzerine bana gülümseyen Adya'nın suratına bakarken, aslında şu anda belimin ağrısından yürümekte bile zorlandığım gerçeğini ondan hayatım boyunca saklamam gerektiğini düşündüm. Marc'ın oturmamızı teklif etmesi üzerine, neredeyse sevinçten ağlayacaktım. Adya ''Bana uyar." dedikten sonra yakınlarımızdaki büyük bir ağaca doğru ilerlemeye başladık. Ağaca doğru yürürken Marc'ın omzuna şakasına bir yumruk atıp ''Biz süt çocukları için problem yok ama Bay Yorulmaz'ın biraz dinlenmeye ihtiyacı var sanırım." diyerek ona takıldım. Sözlerim üzerine üç kardeş de bir süre güldük, o sırada da yaşlı ağaca varmayı başardık. Üçümüz de ağacın gölgesindeki çimlere çöküp yan yana dizildik ve bu güzel günün tadını çıkarmaya koyulduk. Hayatta en çok değer verdiğim sayılı birkaç kişiden ikisi yanımdaydı, hafif esintili güzel bir hava etrafımızda yelleniyordu ve karşımızda en bilindik ve güzel yapılardan biri olan Hoover Barajı uzanıyordu. Eh, Gateway Kemeri'nde yaşadığımız maceraların yorgunluğuna rağmen, üçümüz de kesinlikle harika vakit geçiriyorduk. ''O çirkin kuşların bir ara beni öldüreceğini sandm." diye mırıldandım, orada yaşadığımız bir macera aklıma geldiğinde. Marc ve Adya aylardır, belki de yıllardır Melez Kampı'ndaydılar fakat ben aralarında daha yeniydim ve böyle şeylere pek de alışık değildim. Kardeşlerimle 3-4 gezme daha yaptıktan sonra bu düşüncelerimi hatırlayıp kahkahalarla güleceğim de bir gerçekti. Yine de, ortamdaki en tecrübesiz kişi olmak, fazlasıyla rahatsız edici geliyordu.
| |
| | | Marcus L. Stanislaus Zeus'un Çocuğu/Kulübe Lideri/Canavarlara Karşı Korunma Eğitmeni
Mesaj Sayısı : 2117 Kayıt tarihi : 07/02/11
| Konu: Geri: Zeus Çocuklarının Macerası [74/2] Perş. Haz. 23, 2011 2:00 pm | |
| "Biz süt çocukları için problem yok ama Bay Yorulmaz'ın biraz dinlenmeye ihtiyacı var sanırım." Drake bana takılıyordu fakat bunun dert edecek bir durumda değildim. İki kardeşimle beraberdim ve gülüp eğleniyorduk. Ne kadar ölüm tehlikesi atlatsak da, asıl önemli olan buydu. Kampa geleli on yıllar olmamasına rağmen hangi canavarla karşılaşırsam karşılaşayım hiçbir zaman neşemi yitirmemem gerektiğini öğrenmiştim. Çünkü bir melezin içindeki neşe kaybolduğunda, geriye hiçbir şey kalmazdı bana göre. Tabii yerine göre ciddi olmak da gerekiyordu fakat bunu abartanlar her zaman erken ölürlerdi. "O çirkin kuşların bir ara beni öldüreceğini sandım." Evet, o an hepimiz tedirgin olmuştuk fakat bunu dışarıya yansıtmaya pek gerek yoktu. "Drake, bizler Zeus çocuğuyuz ve diğer melezlere göre sorumluluklarımız biraz daha farklı. Hepimizin hayatı normal bir melezinkine göre çok daha hareketli ve tehlikeli. Hepimiz zorlu yollardan geçiyoruz ve korkuyoruz. Şu an eğleniyoruz fakat o an ne kadar korktuğumu bilmek bile istemezsin. Yine de böyle şeyleri kendi aramızda bile dile getirmesen iyi olur. Bana göre bu bir Zeus çocuğu için zayıflık göstergesidir. Öyle bir konumdayız ki, en ufak bir zayıflığımızda Tartarus'un dibini boylarız. Hem neden korkuyorsun ki? Sen o kuşların hepsini aynı anda sırtında taşırdın. Sen ki, Adya'yı bile sırtında taşımış yüce insan, iki sıska kuştan mı korkacaksın?" Eh, birkaç ciddi konuşmadan sonra biraz da ortamın yumuşaması gerekiyordu aslında. Hepimiz çimlere uzandık ve günün tadını çıkarmaya başladık. O anda aklıma bir soru takıldı ve Adya'ya döndüm. "Adya, senin elinde bugün savaşırken bir kırbaç vardı. Zeus aşkına söyler misin, o kırbacı nereden buldun?!" | |
| | | Drake Tyrell Stanislaus Zeus'un Çocuğu
Mesaj Sayısı : 1178 Kayıt tarihi : 15/04/11
| Konu: Geri: Zeus Çocuklarının Macerası [74/2] Perş. Haz. 23, 2011 2:20 pm | |
| Tam Marcus'un yaptığı ciddi konuşmayı takdir edeceğim sırada o işi yine Adya'nın kilosuna bağlayınca, bu sefer kendimi tutamayarak kahkaha attım. Kız kardeşimiz artık bu duruma iyiden iyiye bozulmaya başlamıştı fakat, böyle güzel bir günde o da birkaç ileri gitmiş espriyi dert edecek değildi. Üç kardeş ağacın gölgesinde yere uzandığımız sırada, Marc'ın sonradan şakaya bağladığı sözlerini düşünüyordum. Aslında tam da o anda, mensubu olduğum kulübenin ciddiyetinin omuzlarıma çökmüş olduğunu hissetmiştim. Bu benim gibi zaten normalde de ciddi bir üsluba sahip olan biri için gerçekten de can sıkıcı bir durumdu ama kardeşimin dediklerine harfi harfine katılıyordum. Jüpiter, yani Yunan Kampı'ndaki ismiyle Zeus, Tanrıların Tanrısı'ydı ve biz de onun çocukları olarak diğerlerinden farklı birtakım sorumluluklara sahiptik. Ortada bir mesele olduğunda, bir şeyler ters gittiğinde, herkes duruma el koyacak bir Jüpiter çocuğunun liderliğini beklerdi. Bizler doğuştan yönetici ve yönlendiriciydik, bu da her zaman daha fazla sorumluluk anlamına gelirdi. Düşüncelerim Marc'ın "Adya, senin elinde bugün savaşırken bir kırbaç vardı. Zeus aşkına söyler misin, o kırbacı nereden buldun?!" sorusu üzerine dağıldı. Sahiden, o esnada bu benim de aklımı kurcalamıştı fakat Nemea Aslanı'yla uğraşmaktan onu sormaya fırsat bulamamıştım. Kafamı çevirip merakla Adya'ya bakmaya başladığım sırada o da cevap vermeye hazırlanıyordu. Avcılığı bırakıp tekrar Zeus kulübesine dönmüş olmak, onun için hala hassas bir konuydu. Büyük ihtimalle ok ve yay kullanmaya son vermiş olması da henüz çok yeni olduğundan içini acıtıyordu. Fazla aldırış etmemeye çalışır bir tonla ''Zeus gönderdi. Şey... Artık başka silahım olmadığı için." cevabını verdi. Bunlardan bahsetmenin onun için tahmin ettiğimden de zor olduğunu fark edince hemen konuyu değiştirme çabasıyla ''Ama orada çok artist görünüyordun." dedim. Marc da bunu yapmasa onu yadırgayacakmışız gibi "Kilolu bir artist gibi." eklemesini yaptı. Bunun üzerine üç kardeş yine kahkahalarla gülmeye başladık. Adya'nın sınırda olduğunu ve birkaç kilo esprisine daha dayanamayacağını fark ediyordum fakat aslında o patladığında yaşanacakları görmek istediğim de bir gerçekti. Pekala, bunun ne kadar yanlış olduğunu bilsem de iki kardeşimin tatlı atışmalarını izlemek her zaman hoşuma gitmişti ve bundan sonra da beni eğlendirmeye devam edecekti. Tabii Adya'yı kendime yönlendirmemek için kiloyla ilgili hiçbir espriye karışmama politikamı hala istikrarla sürdürüyordum. Eh, minik cadaloz sinirlendiği zaman gerçekten de tehlikeli olabiliyordu doğrusu.
| |
| | | Marcus L. Stanislaus Zeus'un Çocuğu/Kulübe Lideri/Canavarlara Karşı Korunma Eğitmeni
Mesaj Sayısı : 2117 Kayıt tarihi : 07/02/11
| Konu: Geri: Zeus Çocuklarının Macerası [74/2] Cuma Haz. 24, 2011 1:21 pm | |
| "Zeus gönderdi. Şey... Artık başka silahım olmadığı için." Aslında bu anda Adya ile dalga geçmek için onlarca şey uydurabilirdim fakat yapmadım. Kardeşime arada takılıyordum; fakat onu asla küçümseyecek bir davranışta da bulunmazdım. Birkaç saniye sessizlikten sonra Drake durumu kurtardı. İşte, Drake'in bu yönüne gerçekten hayrandım. Nerede ne söyleyeceğini bilmek, gerçekten çok iyi bir özellikti sanırım. "Ama orada çok artist görünüyordun." dedi Drake, konuyu başka bir yere çekmeye çalışarak. Adya dalgın bakışlarla etrafı süzüyordu. Her ne kadar umursamaz biri gibi gözüksem de aslında kardeşlerimin yaptıkları her hareketi dikkatlice izleyip kafamda tartıyordum. Onları üzen veya canlarını sıkan herhangi bir şey varsa da genelde anlıyordum zaten. "Kilolu bir artist gibi." dedim ve kahkahalarla gülmeye başladım. Evet, bazen bir ortamı yumuşatmak biraz dalga geçme ile de olabilirdi. Üçümüz de kahkahalarla gülüyorduk ve bu anı yıllarca yaşayabilirdim. Drake'in de Adya ile her dalga geçtiğimde gülmesi, fakat hiçbir sefer de bana katılmaması dikkatimi çekiyordu fakat Drake ciddi ve korumacı ağabey rolünü oynadığı için bunu yapmıyor olabilirdi. Eh, benim de pek ciddi olduğum söylenemezdi. Aslında hiçbir Zeus çocuğu ciddi değildi fakat başkalarına karşı genelde her zaman sert ve laubali olabiliyorduk. "Marc, sen benimle dalga geçmeyi ne zaman bırakacaksın? Belirli bir zaman söyle de, ona göre kutlama yapacağım." Üç kardeş yine gülmeye başladık. "Gerçekten bilmiyorum. Drake daha büyük bir kartala dönüştüğünde veya sen kilo verdiğinde olabilir. Ben ilk ihtimali daha kuvvetli buluyorum çünkü ikincisi neredeyse imkansız." Birkaç dakika daha oyalandıktan sonra hepimiz dinlenmiştik. Evet, sadece bedensel olarak değil zihinsel olarak da yoruluyorduk. Sürekli savaşı düşünmek ve beynini savaş stratejileri için çalıştırmak insanı bayağı yoruyordu. "Evet süt çocukları, yeterince dinlendiğimize göre baraja biraz daha yaklaşabiliriz. Burası süt çocuklarına göre olmadığını daha önceden de belirtmiştim. İsterseniz gelmeyebilirsiniz." Kahkaha attıktan sonra ayağa kalktım ve baraja doğru yürümeye başladım. | |
| | | Drake Tyrell Stanislaus Zeus'un Çocuğu
Mesaj Sayısı : 1178 Kayıt tarihi : 15/04/11
| Konu: Geri: Zeus Çocuklarının Macerası [74/2] Cuma Haz. 24, 2011 2:01 pm | |
| Marc'ın Adya'ya takılmaya ısrarla devam etmesi yüzünden gülmekten düşüp bayılabilirdim. Aslında kız kardeşimiz bugün mutlu ve espri kaldırır bir gününde olduğu için oldukça şanslıydık, yoksa bu ufak şakalar günümüzü çok başarılı bir şekilde berbat edebilirdi. Bir süre daha ağacın gölgesinin altında dinlenip şakalaşmaya devam ettikten sonra Marc "Evet süt çocukları, yeterince dinlendiğimize göre baraja biraz daha yaklaşabiliriz. Burası süt çocuklarına göre olmadığını daha önceden de belirtmiştim. İsterseniz gelmeyebilirsiniz." dedi ve yeni bir kahkaha nöbetini atlatmamızın ardından ayağa kalkarak baraja doğru ilerlemeye başladı. Adya'yla birbirimize 'hiç şansı yok' bakışları attıktan sonra biz de ayağa fırlayıp kardeşimizi takip etmeye başladık. Kısa bir süre sonra Marc arkasında olduğumuzu fark ederek bize doğru döndü ve "Siz süt çocukları için büyük bir adım." dedi, ardından da yine kahkaha attı. Kendimi oldukça ciddiymiş gibi göstermeye zorladıktan sonra ''Bir kere sütün içinde demir ve kalsiyum var." dedim sertçe. Bir süre üçümüz de ters ters birbirimize baktıktan sonra Marc benim surat ifademden dalga geçmekte olduğumu anladı ve "O zaman bol bol süt iç ki, Adya'yı taşımayı başarabilesin!" dedi coşkuyla. Bunun üzerine ben de ciddi ifademi daha fazla koruyamayarak kahkaha atmaya başladım, son olarak Adya'nın gülüşü de bizim seslerimizin arasına karıştı. Nihayetinde tekrar baraja doğru ilerlemeye başladığımız sırada, Adya bize barajın tarihiyle ilgili gereksiz bilgiler aktarmaya koyuldu. Gözlerimi devirdikten sonra ''Tüm bunları nereden biliyorsun?" diye sordum. Marc bana tam önümüzde duran bilgilendirme tabelasını işaret ettiğindeyse, yüz rengimin mora çalmaya başladığını hissettim. Elbette bu durum yeni bir kahkaha krizinin baş göstermesine neden oldu. Artık gülmek bana acı veriyordu çünkü çene ve karın kaslarım iflas etmişti. Kısa bir yürüyüşün ardından barajı rahat bir şekilde görebileceğimiz bir yere vardık. Marc bize artist birer bakış attıktan sonra "Siz süt çocukları sakın peşimden gelmeyin." dedi ve önümüze koruma amaçlı çekilmiş olan duvara tırmanmaya başladı. Pekala... O artistliğin nasıl olduğunu şimdi görecekti! ''Uçamayanlar gelmesin!" diye bağırdıktan sonra insanlara etki eden sisin gücüne güvenerek kartala dönüştüm ve baraja doğru hızla fırladım. Düşüş hissinin keyfini uzunca bir süre yaşadıktan sonra, suya çakılmama az kaldığını fark ederek kanatlarımı kullanmaya başladım ve tekrar yükselişe geçtim. Bu hareketimin iki kardeşimin de ödünü kopardığından ve Marc'a güzel bir ders olduğundan fazlasıyla emindim. Devasa barajın üzerinde özgürce uçmak gerçekten de harika bir duyguydu. En sevdiğim hissi yani özgürlük hissini, doruklarında yaşıyordum ve bu beni çok mutlu ediyordu. Kartal dilinde mutlu olduğumu haykırmak için neşeyle öttüm ve havada süzülmeye devam ettim. Bunu sonsuza kadar yapabileceğimi düşünüyordum.
| |
| | | Adyali Beckett Zeus'un Çocuğu
Mesaj Sayısı : 1657 Kayıt tarihi : 21/10/10
| Konu: Geri: Zeus Çocuklarının Macerası [74/2] C.tesi Haz. 25, 2011 10:02 am | |
| Zaten ağaç altında rahat rahat yatmama izin vermezlerdi! Kilomla ilgili berbat yorumlarının ardından bir rahat duramayarak baraja tırmanmaya başlamışlardı. Tabii Drake şanslıydı, hemen kartala dönüşüp barajın üstünde süzülmeye başlamıştı. Her ne kadar barajı incelemeyi tercih etsem de, ben her Zeus çocuğun sahip olduğu bir şeye sahiptim: Kibir. Buna sadece ben değil onlar da sahipti, o yüzden onların övünmelerini dinleyecek değildim. Hızla Marcus'un yanına koştum. O tırmana dursun -aslında gayet de hızlıydı- ben farklı bir yöntem deneyecektim. Şimdi göreceksin Drake, diye düşündüm. Belime doladığım kırbacımı çıkardım. Biraz geri çekilip birkaç kere deneme için şaklattım. Drake ve Marcus ne yaptığımın farkında değildi. Birazdan onları çok şaşırtacağımın farkındaydım. Bütün gücümle kırbaça asıldım. Havayı yırtan bir ses duyuldu ve bütün vücudumu alacak kadar büyük bir hortum oluşmuştu. Marcus sonunda farkıma varmıştı. Tek söyleyebildiği, minik bir 'vay' oldu. Yüzümde kibirli bir gülümseme oluştu. Kırbaçı ayaklarımın altında bir kere şaklattım. Minik bir hortum beni havaya kaldırdı. Ondan atlayarak dev hortuma geçtim. Bana hiç zarar vermiyordu. Gülümseyerek göğe yükselmeye başladım. Drake kadar yukarı çıkamasam da, Marcus'u geçmiştim. Drake'in kartala dönüşebildiğini varsayarak, bayağı iyi bir iş çıkardığımı düşündüm. Tam, bakalım şimdi nasıl hava atacaklar, diye düşünürken birden gözüm altıma kaydı ve aniden başım döndü. Ne kadar yüksekteydim ben böyle? Başım deli gibi dönerken sakin kalmaya çalıştım. Çünkü eğer dikkatim dağılırsa hortumun üzerindeki kontrolümü yitirebilirdim. Nitekim bir dakika sonra tam da düşündüğüm gibi oldu. Beni saran o sıkı tabaka rüzgarda kayboldu ve ayaklarım boşlukta çırpınmaya başladı. Öyle çok korkmuştum ki çığlık bile atamıyordum. Sesim boğazımda düğümlenmişti. Düşüyordum. | |
| | | | Zeus Çocuklarının Macerası [74/2] | |
|
Similar topics | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |
|