Koşturarak evin arkasına,terasa gitti.Kapı kilitli olduğu için terastan girmeye karar vermişti.Terasa çıkmasını sağlayan tahtalara sıkıcı tutundu ve kendini yukarı çekti.Terasa adımını attığı anda,aşağıya düşmemek için tahtalara tutunması gerekmişti.Camlar kırılmış,terasta oturmak için konulan masa ve sandalyeler etrafa saçılmış ve kırılmıştı.Bilincinde olmadan çığlık koyuverdi karanlığa...Geri gitmeliydi,neden gelmişti ki buraya?Ama bilinmedik bir şekilde onu çağırıyordu ev.Karşıkoyamadı yine ve içeri girdi kırılan pencerenin arasından...Gözlerinin içerdeki loş ışığa alışmasını bekledi.Açık terasta rüzgar esiyor,perdeler etrafında dans ediyordu.Bir oturma odasındaydı.Kimindi bu ev? hiç bir fikri yoktu.Ama oturma odası bilinmedik bir şekilde tanıdık gelmişti.Herşey erli yerindeydi;televizyon,kanapeler,sallanan koltuk...
Ve bir ceset.
Küçük bir kız çocuğu.Saçları etrafına yayılmış,suratı şaşkınlıkla açılmış,televizyonun önünde sırt üstü yatıyordu.Koyu siyah gözleri boş bakışlarla tavana dikilmiş ve suratı bembeyazdı.Uzun düz siyah saçları boynunu örtüyordu.Belki 10 belki 11 yaşındaydı ama daha büyük değildi.Kim olduğunu bilmediği bu kız için içinde ağlama istediği uyanmıştı.Bu kadar yeter! diye düşündü.Bu kız ölmüştü,buna emindi artık.Tam arkasını dönüp içerden adımı terasa indireccekti ki küçük kızın boynundaki kırmızı leke dikkatini çekti.Ama onun eğilip saçı boynundan çekmesine gerek kalmamıştı.İçeri giren asi rüzgar kızın boynunu örten saçlarını havaya kaldırdı.Gördükleri karşında,şok olmuştu.Eli ağzına gitti,çığlık atmak istiyor ama ses telleri buna izin vermiyordu.Kızın boynu boydan boya kesilmiş,arasından kan çıkıyordu.Ama bir fark vardı kan kurumuştu.Gözlerinden aşağıya bir kaç damla yaş indi.Bu gerçek olamazdı,gerçek dışıydı bu...Sonra diğer cesedi gördü.Bir kaç metre ötede,kanapenin üstünde arkası dönük şekilde uzanmış bir erkek cesediydi.Hayır,bunu da tanımıyordu.Etrafa göz gezdirdi.Her yerde ceset vardı,ceset ve kan.
''Burdan çıkmalıyım!''
bu sefer kararlıkla arkasına döndü.Terasa admını atıp aşağıya inecekti ki arkadan gelen bir sesle titreyerek arkasına döndü.Bir yaratıktı,hey bu furiaydı. onu siyah deriye benzeyen kanatları;genç gibi görünen ama yaşlılar gibi kırışmış suratı,öfke ve alayla aydınlanmıştı.Arkasına dönmek ve koşmak istiyordu.Ama ayaklarını hissetmiyordu sonra furia konuşmaya başladı.
-Gitmek istemiyorsun. Amacın ne intikam mı? Beni yenebileceğini mi düşünüyorsun?
O söyleyene kadar amacının intikam olduğunu bile bilmiyordu.Öfkelenmişti, ama onu yenemeyeceğini de biliyordu.Ağzını tam açmıştı ani gelen dürtüyle kapttı.Zorda olsa ayaklarını emrine soktu ve terastan aşağıya atladı.Hiçbir şey olmamıştı.Aksine kendisini daha iyi hissiediyordu.Ama şimdi sevinecek zaman değildi.Koşmaya başladı.Arkasında şiddetli bir kahkahayı bırakarak koşuyordu...
*******
Şiddetle yatağımdan fırladım.Terden sırılsıklam olmuş alnımı elleyerek yutkundum.Hayır,onu bile yapamıyordum,buğazım kurumuştu.Hemen kulübemde karşımda duran çeşmeden kana kana su içtim.Etrafı inceliyordum.Kendi kulübemdeydim.Apollon kulübesi... gördüğüm rüyadaki cesetler gözlerimin önünden geçiyordu.Başımı salladım ve yüzümü yıkamak için lavabonun yanına gittim.Yine bendim,sarı saçlarım biraz dağılmıştı.Hemen saçlarımı taradım ve topladım.Rüyamı kimseye söylemeyecektim.Bir daha hatırlamak istediğimden bile emin değildim.Başımı salladım.Üstüme spor kıyafetlerimi geçirdim ve kendimi temiz havaya kulübemden dışarı attım...