Burnuma harika bir koku geliyordu. Fesleğen kokusu gibiydi, ki bu kokuya bayılırdım. Sonra vazgeçtim ve bunun çağla kokusu olduğuna karar verdim. Hayır hayır, bu bir demet papatya kokusuydu. Sonunda karar verdiğimde bu kokunun birçok koku içerdiğini fark ettim. Sevdiğim bütün bitkilerin kokusu geliyordu. Ama bir sorun vardı: göğsümde çok büyük bir baskı hissediyordum. Birden öksürmeye başladım. Ölmek üzere olduğumu düşündüğüm bir anda ciğerlerimdeki bütün su boşaldı. Sonra yine uykuya daldım...
Uyandığım zaman karşımda dünyalar güzeli bir kız vardı. En fazla 25 gösteriyordu. Biraz baktıktan sonra onun 20 yaşında olduğuna karar kıldım. Ama saçlarının, gözlerinin rengini ayırt etmek daha zordu. Çünkü adeta gökkuşağı gibi, her rengi içeriyorlardı. Onu incelediğimi fark ettiğinde enseme kadar kızardım sanırım. Ama o sadece gülümsemekle yetindi. Cılız bir sesle "Beni sen mi kurtardın?" diye sordum. O da gülümsemesini sürdürerek kafasını evet anlamında salladı. "Teşekkürler. Bu kadar güzel bir insanın adını öğrenmek, beni daha çabuk iyileştirir eminim." dedim. O da "Birincisi ben bir insan değilim, Titan kızıyım. İkinci olaraksa, adım Kalipso, Atlas'ın kızıyım." dedi. Dişleri inci gibi parlıyordu. O parıltı arttı, arttı ve beni tekrar rüyalar alemine götürdü.
Rüyamda bir şekilde kulübeme dönmüştüm. Ama kimse yoktu, herkes antrenmanda olsa gerek, diye düşündüm ve odama gittim. Merak ettiğim bir hikaye vardı: Kalipso. Uzun uğraşlar sonucu kitabımı buldum ve ilgili bölümü açtım. Onun hikayesini okudukça, rüyalar aleminden o kadar çabuk çıkmak istedim. O da yaralıydı, tıpkı binlerce melez gibi. Onunla dertleşmek istiyordum, güzel yüzünü güldürmek... Bu yüzden kendimi zorladım ve Kalipso'nun yaşadığı, dahası hapsedildiği, Ogygia Adası'na geri döndüm.
"Kalipso, bir şekilde rüyamda hikayeni öğrendim. Senin de bizden hiçbir farkın yokmuş, tabi burada medeniyetten ve diğer her şeyden uzak olman dışında." dediğim zaman Kalipso'nun yüzünü derin bir keder kapladı. Kendime gelmeye başlayalı iki gün olmuştu. Bu süre içinde Kalipso beni meyve kokteylleriyle, hindistan cevizi sütüyle, daha bir çok harika yiyecek ve içecekle beslemişti. Damarlarımdaki kan bir farklı akıyordu, gözlerim daha çok şeyi görüyordu, kulaklarım daha güzel duyuyordu. Adeta Kalipso'nun ve Ogygia Adası'nın büyüsüne kapılmıştım. Kalipso konuştuğunda kendime geldim ve pür dikkat onu dinlemeye başladım. "Evet çok uzaktım Teo. Her şeyden ve herkesten o kadar uzaktım ki yalnızlık duygusu beni bitiriyordu. İçim içimi yiyordu, kendime zarar vermek üzereydim. Ama Tanrılar beni unutmadıklarını kanıtladılar. Seni bana gönderdiler." dedi ve harika gülümsemesiyle bana baktı. Onu kıracağım için kalbim parçalanıyordu, dilim zehir gibiydi, ama buna mecburdum. "Üzgünüm Kalipso, seninle yaşamayı o kadar çok isterdim ki... Ama malesef bu mümkün değil. Beni bekleyen kardeşlerim var, kurtarılması gereken bir dünya var. Üstelik sana anlattığım gibi, kızarkadaşımla kavga etmiştim. Beni çok merak ediyor olmalı." dedim. Kalipso'nun yüzünde birden çok garip bir ifade oluştu. Ama bu sadece bir anlıktı, daha sonra hemen sildi bu ifadeyi. "Seni kıskanan, seni herkesin içinde azarlayan bir kızarkadaş... Burada kalırsan seni kimseden kıskanmam, hiç azarlamam. Harika bahçemizde, Tanrıları kıskandıracak bir hayatımız olur." dediğinde içim parçalandı. Ama Amy'nin yüzü gözümün önüne geldiğinde "Hayır Kalipso, aşk bu değil. Gerçek aşkta bunların olması gerek, kıskanılmak gerek. Güzellik her zaman en önemli değildir. Sen Tanrıçalar tarafından bununla yüksek derecede ödüllendirilmiş olsan da, ben burada kendimi yalnız hissederim. Ayrıca sen daha birçok kaybolan kahramanı iyileştirmelisin. Ben buradayken onlarla ilgilenemezsin." dedim. Kalipso hiçbir şey söylemedi. Ama yüzünde milyonlarca defa başarısız olmuş birinin ifadesi vardı.
Kalipso'nun o güzel yüzünü ilk kez gördükten beş gün sonra veda vakti gelmişti. Nasıl olacağına dair hiçbir fikrim yoktu. Ama Kalipso her şeyi ona bırakmam gerektiğini onlarca kez tekrarlamıştı. Ben de ona güvendim ve gözlerimi kapattım. Veda olarak sadece ufak bir sarılma ve yanak tokuşturma ile yetinmek zorunda kalmıştım. Ama bana verdiği ipek şal, onu hep hatırlamamı sağlayacaktı. Tabi ki bunu Amy'ye verdim ve sevgilimin üzerinde hep Kalipso'yu aradım. Ama bu güzel kaçamağımı hiçbir zaman unutma olanağım olmadı.
Rp bitmiştir!