Long ısland kıyısında kendi kendime bin ruh üzerinde hakimiyet kurma çalışması yaparken -bileklik formundan kılıç formuna geçirme - . Etraftaki güzel sessizlik muhteşem bir ışık patlamasıya bölündü . Üzerinde eski savaş zırhı , muhteşem güçlü silahları olan biri belirdi . Bu olsa olsa bir tanrı olurdu . " Ares ! " dedim . " Sanırım okçuluk tanrısıydın . " Ares beni her an buharlaştırabilecek bir ifadeyle baktı . " Benim gibi kudretli bir tanrının görevini nasıl bilmezsin ! " diye kükredi . " Ben ! Ares Savaş Tanrısı !!! " " Sana annenin ricası üzerine bir silah getirdim . " dedi ama bu bir ricadan çok tehdit gibiydi . Ben bir hançer beklerken eski model simsiyah bir revolver çıkardı . " Bu silah benim tarafımdan kutsandı . Artık tüm mermileri sonsuz ve ilahi bronzdan !!! " . Bunun anlamı bu silahla sadece canavar öldürebilirdim . " Bu silah artık senin şapşal ! " dedi ve silahı oracıkta bırakıp kayboldu . Yerde duran simsiyah silahı aldım ve incelemeye koyuldum . Üzerinde Yunanca bir yazı işlenmişti yazıyı Gecegölgesi diye çevirdim . ( Nasıl yaptığımı sormayın , sadece iç güdü . ) Neyse ki eskiden atış poligonunda çalışıyordum . Silah kullanmak kolaydı benim için . Silahın bir bilekliğe yada herhangi bir şeye dönüşmesi için bekledim ama hiçbir şey olmadı . Silahı belime taktım düşünceli düşünceli kulübeme yöneldim .