Her zamanki gibi sıkıcı geçen bir akşam yemeğinden sonra diğer melezlerin hemen dağılmayıp da zırhlarını giymeye başlaması beni şaşırtmıştı. Bir yerlerde mücadele olacaktı da ben mi bilmiyordum? Cevap arıyormuş gibi ona baktığımı görünce gözlerini devirdi Zack. 'Daha önce söylemiştim sana. Bugün bayrak kapmaca yarışı var.' Sanki onun dediklerini her zaman dinlermişim gibi davranması biraz garibime gitmişti doğrusu. Sonra da bana, mavi tüyleri olan bir miğfer uzattı. 'Mavi takımdayız. Ares, Hypnos, Zeus, Demeter ve Amphitrite kulübeleriyle birlikte.' Miğferi kafama geçirirken, suratımı buruşturmamak için kendimi tutmam gerekti. Yine takım oyunu yapacaktık demek. Bu kokuşmuş kampta zaten her şey takım oyunu üzerineydi. Bazı insanlar kişisel mesafelerden anlamıyordu anlaşılan. Mavi takımın lideri olan Zeus kulübesinin (buna neden hiç şaşırmamıştım acaba) danışmanı Leon, kolunun altında miğferiyle öne çıktı. 'Pekala çocuklar, plan şu. Ares kulübesi düşmanın dikkatini dağıtmak için doğrudan saldırıya geçecek. Nyks ve Hypnos kulübesi bayrağı korumak için burada kalacak. Zeus ve Demeter kulübesi sağdan, Amphitrite kulübesi de sol taraftan saldıracak. Herkese başarılar.' Demek ki en sıkıcı işi biz yapacaktık ha. Suratımı astım ve oflayarak kısa kılıcımı çıkardım. Diğer kulübeler uzaklaşırken, biz de Zeus yumruğunun etrafında dizilmeye başladık. Ben herkesten biraz uzakta, kayanın biraz açığında duruyordum ve geniş bir daire içinde etrafında dolanıyordum. Buraya bir düşman gelince ilk önce benle ve Hypnos kulübesinden Alexis'le karşılaşırdı. Onunla göz göze geldiğimizde, onun da bunu düşündüğünü fark ettim ve kılıcımı biraz daha sıkı kavradım. Her kim gelirse gelsin, hazırlıksız yakalanmayacaktık.
Bu sırada ormanın diğer tarafından kapışma sesleri gelmeye başlamıştı. Birbirine çarpan metal sesleri, kanımın hızlanmasına, içimdeki savaşma hissinin kuvvetlenmesine neden oldu. Gözlerimle hızlı bir şekilde karanlığı taradım ve bize yaklaşan bir düşman olup olmadığına baktım. Gece tanrıçası çocuğu olmanın belki de tek iyi yönü, size karanlıkta görme gücünü vermesiydi. Bu yüzden olsa gerek, sırtı o tarafa dönük olan Alexis'in arkasından yaklaşan melezi önce ben fark ettim. Alexis'i uyarmak için zamanım yoktu. Hançerimi gömleğimin yeninden çektiğim gibi melezin kılıcı tutan eline fırlattım. Hançer suratının dibinden geçerken Alexis'in gözlerinin büyüdüğünü gördüm. O sırada hançerim, ustalıkla çocuğun kılıcının kabzasına çarptı ve onu yere düşürmesine neden oldu. Çocuğun kısa bir anlığına şaşkınlıkla bağırmasını fırsat bilen Alexis de kılıcını çekip onunla dövüşmeye başladı. O sırada ben de arkama döndüm ve tam bana kılıcını savurmak üzere olan bir Athena çocuğunun hamlesini önledim. Savaşın buraya gelmesi çok uzun bir süre almamıştı. Kendileriyle pek bir övünen Zeus çocuklarının bir şey yapamadığını düşündüm o anda. Rakibim olan kıza dikkatli bir biçimde ayak uydurmaya çalışıyordum, annesi strateji ve bilgelik tanrıçası olan birine asla güvenemezdiniz. O sırada, büyük ihtimalle Zack'in de fark etmiş olduğu kalabalık bir grubun (ki kalabalıktan kastım en azından on tane melezdi) arkadan dolaşarak hızla tepeye doğru ilerlediklerini gördüm. Bunlar, bayrağı almak için gelen grup olmalıydı. Sadece bir an kadar düşünüp, yarışta kullanmaya karar verdiğimiz görünmezlik gücümü uygulamaya karar verdim ve kısa bir süre düşündükten sonra, içimde, kalbime yakın bir yerde büyümeye başlamış olan kalkanı dışıma da, yani Zack'e ve tepeyi savunan melezlere de yansıtmaya çalıştım. İşe yarayıp yaramadığını görmek için bakmadım. Athena kızının bir saldırısından kaçınmak için eğildim ve bacağımı savurarak kızı yere düşürdüm. Hemen üzerine dikilerek kılıcını elinden kaptım. Onu etkisiz hale getirince, yardımına koşmuş olan melezleri de hallettik. Bu sırada tepedeki Nyks ve Hypnos çocukları da, bayrak hırsızlığı yapmaya gelmiş olan diğer melezleri halletmişti.
Bu kadar hareketli bir ortamda yaklaşan diğer ayak seslerini duyunca hepimiz ister istemez o yöne baktık. Yaklaşanların mavi tüylü miğferler giymiş olan kampçılar olması, ruh halimin biraz düzelmesine olanak sağladı. Hiçbir işe yaramıyor değillerdi demek ki. Ellerinde rakip tarafın bayrağıyla bize gelen grup, Demeter kulübesi melezlerinden oluşuyordu.Önümdeki melezi yere yıktım ve diğerlerini halletmesi için Alexis'e yardım etmeye başladım. Mavi gruptaki yandaşlarımızın çabucak gelebilmesi için yolu hemen temizlemiştik. Bayrak bizim tarafımıza geçip en sonunda Zeus yumruğunun tepesine dikildiğinde, kırmızı takım savaşmayı bıraktı ve bizim grubumuzdan neşeli bağrışlar yükselmeye başladı. Aslında kolay ve kısa süreli bir yarış olduğundan dolayı, biraz sıkıldığım bile söylenebilirdi. Miğferimi çıkarıp yere fırlattıktan sonra diğer melezleri kamp meydanına kadar takip ettim ve altın yapraklı defne tacı, grubumuzun lideri olan Leon'un başına konulurken, onu belirgin bir garezle izledim.