Artık taratarus'un girişindeydik ve geri dönmemiz için tek şansımız buydu. Hermia'ya baktımve bunu ona sormanın aşırı saçma olacağını düşündüğümden sorumu kendime sakladım. Tartarus'un içi çeşit çeşit canvarlarla doluydu ve bu yüzden tetikte olmak zorundaydık. Katanamı çektim ve dikkatli bir şekilde ilerlemeye başladım. Karanlığın içinde ilerlerken etrafımı düşünce ve duygu seli sarmıştı sanki. Hissettğim duygular endişe,heyecan,istek vb. duygulardı. İlerledikçe karanlık görüş açımızı dahada kapatmaya başlamıştı. Hermia 'ya baktığımda konuşmama izin vermeden elinde bir ateş belirdiğini gördüm. Hermia'ya gülümseyip yoluma devam ettim. Ateşin ışığında karanlıkta ilerlerken bir kanıya vardım. Bu yolun sonu yoktu! Ne kadar ilerlersek ilerleyelim hiç bir değişiklik olmuyordu. Heralde kronos'un saatini böyle yürüyerek ararsak yıllarımız kaybolup giderdi. Düşüncelerimi yoğunlaştırdım. Ne demişti tanrı Hermes? Tanrılar yanımızda olacaktı. Düşüncelerimi tek bir şeye yoğunlaştırdım ve 'yardım edin' diye geçirdim içimden. Bir süre bekleyip hırsızların tanrısına güvenilmeyeceğini söylerken bir anda bir ışık etrafımızda dolanmaya başladı. Sanki yavru bir köpekmiş gibi onu takip etmemizi istiyordu. Neden yaptığımı anlamasamda köpeği takip ettim. Köpekmi? Dha doğrusu ışığıtakip ettim.Bizi asla cesaret edip gidemeyeceğimiz yoldan geçirip bir mağara tarzı bir yere getirdi ve durdu. ''Saat burada mı?'' diye sordum ışık köpeğine ve cevap almayı bekledim bir salak gibi. Işık köpeği yavaş yavaşışığını kaybedip yok olduktan sonra ''Teşşkkür ederim.Köpekcik'' dedim ve mağaranın içine girdim ve Hermia'ya göz ucuyla baktım.