Bir gün daha bitiyor. Güneş tekrardan batıyor ve Ay tekrardan yüzünü gösteriyor. Fakat bugün sıradan bir gün değil. Yani benim açımdan bakarsak sıradan değil. Düşünsenize dünyanın en büyük çilek tarlalarında geziyor. Birbirinden farklı güçlerle doğmuş çocuklarla konuşuyor. Kanatlı atları seviyorum. Sanırım bana garip gelen bir şey bu. Çünkü burdaki çoğunluk alışmış bunlara. İlk günden bir arkadaş edinemedim. Eh fazlasınıda beklemiyordum zaten. Kimseyle konuşmamıştım kimsenin yanına bile yaklaşmamıştım. Hatta yanıma gelmeye çalışan bir kaç kişiden kaçmış bile olabilirdim. Bir kaç gün böyle olacağım sanırım. Aslında burası yeni bir okul gibi. Fakat her şeyi farklı olan bir okul. Okulunuzda size kelimeleri doğru kullanmayı öğretirler burda bir kılıcı nasıl kullanacağınızı öğreniyorsunuz. Kulübem sahibi olan Hera gibi güzel bir kulübe. Ancak buraya ait olmadığımı hissediyorum. Benim annem başka bir tanrıça ama beni kabullenmiyor. Düşüncelerim biraz karışık. Annem beni izliyor bundan eminim ve kendimi ona kanıtlamak istiyorum güçlenip onu gururlandırmak istiyorum. Fakat..fakat başka bir şeyler daha var. İçten içe nefret ediyorum ondan. Benimle bir kez olsun bile konuşmadı. Neyse böyle biriyim işte. Akşam olduğu için kulübe sabahki kadar boş değil aslında tamamen dolu. Ancak şu sıralar biraz çekingen davransam iyi olacak. Neden bilmiyorum ama utanıyorum biraz. Liseye başlamak gibi bir şey bu. Herkesin arasında yabancı oluyorsun. Ama burası daha sıcak..İnsanlar size gerçekten iyi davranıyor. Sanki yakın bir akrabasıymışsınız gibi. Bir dakika ben zaten akrabalarıyım. Her tanrı ve tanrıçanın kan bağı var. Bunun anlamıda bu kamptaki her melez benim ama yakın ama uzak akrabam. İşte işler şimdi gerçekten tuhaflaştı. Gözlerim yavaş yavaş kapanıyor. Uyumamak için kendimi zorlamıycam uyumak istiyorum çünkü. Ama kimseyi tanımadığım bir yerdede uyumak...mmm rahatsız edici bir durum. Ancak dayanamıyorum ve kendimi deriiin ve baya güzel bir uykuya bırakıyorum...