Savaş ... Yalnızlığa karşı savaşıyorum . Sokakların soğuk ve ruhsuz yalnızlığına karşı . Tek dostum ölmüş olan beni sokaklarda bulup bu korkunç dünyada yaşayabilmem için eğiten ustamın yanına gidiyorum ... Yazıyordu ölmeden önce son mektubumda . En sonunda ustamın mezarının yanındaki ağaca bağladığım ipe doğru ağır adımlarla ilerlemeye başladım . Sadece birkaç dakika sonra hayata veda edecektim . Bütün bu acılar , bütün bu keder son bulacaktı . " DUR ! " diye bir ses duydum . Korku içinde etrafa bakındım . Ses ustamın mezarından geliyordu sanırım . " Kimsin sen ! " diye tehditkar bir sesle bağırdım . Birden hayaletimsi bir cisim gördüm daha dikkatli bakınca ustama benzediğini fark ettim . " Benim ! " dedi her zamanki sevecen ses tonuyla . Şaşkınlığım ve korkum yüzünden ses çıkaramıyordum . Sanırım bu ölmeden önce hayatın bana oynadığı delice oyunlardan biriydi bu . Hayalet görüyordum olacak şey değil ! Sanırım yine istemsizce o saçma hayallerimden birini görüyordum . Bu biraz daha farklı , daha gerçekçiydi ...
Birden ustama benzeyen hayalet konuşmaya başladı " Evlat ! Bunca yıl seni bu kadar basit bir ölüm için mi hazırladım ? Neden en büyük öğretime yani umudunu asla kaybetme öğretisine karşı geliyorsun ? " dedi . Ustamın hayaletine bir şeyler söylemek istiyordum ona artık bunca şeyden sonra dünyada uğruna yaşanacak ne var diye sormak istiyordum . Ustam bana normal sesinden farklı bir tonda " Elveda melez dostum ve öğrencim . " dedikten sonra görüntü kayboldu . Şaşkınlık içerisinde bana doğru yaklaşan kıpkırmızı gözleri ve birazcık(!) iri olan tazının farkına vardım . Önce ustamın hayaleti şimdide bu garip tazı !
Kanlı dişlerini göstere göstere üzerime geliyordu . Ustamı dinlemek zorundaydım " Asla umudunu kaybetme ! " Bu yaratığa karşı koymak zorundaydım . Elimle yeri yokladıktan sonra büyükçe bir taş parçası bulup yaratığın tükürük ve kan dolu ağzına fırlattım . Ön dişlerinden birine isabet etti . Yaratık sinirlenmişti . İçindeki beni öldürme isteğinin kat kat arttığı çok belli oluyordu . Kıpkırmızı gözlerinden nefret okunuyordu . Delirmiş gibi uzunca bir uludu . Sonrada bana saf öldürme isteğiyle hücum etti . Artık ölecektim . Evet ! İşte bitiyordu her şey . Ölümüm bu tazının elinden olacaktı . Tam yaratıkla göz göze geldiğim anda . Yaratığın kafasına jet hızında bir ok saplandı . Okun şiddetinden dolayı yaratık felç olmuştu sanırım . Yaratığın karnını iki ok deşmişti . Kafasındaki ve karnındaki okların acısı ile kıvranmaya başladı .
Ben bu seslerin arasından dört nala koşan bir at sesi fark ettim . Daha kendime gelemeden üzerinde eski yunan zırhı elinde de ok ve yay bulunan ata binmiş orta yaşlı bir adam geldi yanıma . Dikkatli bir şekilde adamı süzdükten sonra adamın ata binmemiş olduğunu belden aşağısının at olduğunu gördüm . Bana adının Blade olduğunu söyledi yaşlı adam . Delirmiştim herhalde bütün bunları bilerek nasıl yaşardım !? Doğruca kendimi öldürmek için ipe doğru koşarken bana " İkinci bir şans , farklı bir yaşam istemez misin melez ? " dedi sakin ve kendinden emin bir tavırla . Melez mi !? Ustam da bana bu şekilde seslenmişti bana . Olduğum yerde kaldım . İkinci bir şans , farklı bir yaşam bu sefil hayattan kurtulabilirdim . Sakin olmaya çalışıp yaklaştım Blade isimli bu yaşlı ve belden aşağısı at olan adama . " Pekala teklifin nedir ? " diye sordum çocuksu bir mutlulukla . " Atla ! " dedi sırtını işaret ederek . Sırtına bindiğimde hızlı bir şekilde uzaklaştık mezarlıktan .
Yaklaşık yarım saat daha gittik . Karşımda daha birkaç saat önce kendini öldürmek üzere olan bir gencin - yani benim - umudu , ikinci şansı duruyordu . MELEZ KAMPI ...