Uzun bir gündü. Ve ertesi gün klübeler denetlenicekti. Benim klübemse, eh, pek düzenli olduğu söylenemezdi. Kulübeye bir göz attım. Her taraf toz içinde kalmıştı. Etrafta iş aletleri cirit atıyordu. Çok yorgun olmama rağmen işe koyuldum. Alexander ile birlikte işe koyulduk. Neler yapabildiğimizi göstermeliydik.
Elbiselerimi katlayıp ya da askıya asıp dolabıma yerleştirdim. Dolabım demirden yapılmaydı.
Üstündeki tozları sildim. Şimdi çok daha güzel gözüküyordu. Parıl parıl parlıyordu. Ardından yatağıma yöneldim. Onu da toparladıktan sonra Alexander’a nasıl gittiğini sordum.
-‘Makine ile yerlerin tozunu aldım.’dedi.
-‘E iyi ‘dedim.
Ama bir şeyi unutuyordum. Peki ya dışarısı ne olacaktı? Hemen çıkıp dışarıya bir göz attım. Eh pek kötü değildi. Ama duvarların yıkanması gerekiyordu. Göle gidip birkaç kova su aldım.
Daha sonrada Alexander’dan kurutucu hortumu aldım. Hortumun bir ucunu ilk kovaya sabitledikten sonra suyu fışkırttım. Tam hesapladığım gibi hortum duvarın her yerine eşit derecede su fışkırtmayı başarmıştı. Diğer duvarlarıda aynı şekilde yıkadıktan sonra sıra kurutmadaydı. İşte bu hortumun asıl özelliği bu. Hortumun su fışkırtan yerini tutup bir kere çevirdim ve ateşleme tuşuna bastım. Şimdi duvara kırk derece sıcak hava üflüyordu hortum.
Bu işte bitince artık uyumaya karar verdim.