Kahkahalarla kulübeden çıktık. El işleri alanına da aynı şekilde gittik. Ama asıl merak ettiğiim şuydu: Sanat Akademisine çoğu dersten kaçıp buraya gelmiştim. Acaba, burslu olarak girdiğiim bu akademiye nasıl girmiştim? Resmimin güzel olduğunu biliyordum; ama diğer konularda hiç bir fikrim yoktu! Yine de bu alan çok eğlenceli görünüyordu. Theodor kolumdan çekiştirip çömlek tezgâhlarının orayı gösterdi bana. Ben de karşılık olarak ona sırıtarak baktım. Aniden fırladık ve oraya ilk varan ben oldum. Yani, parmak farkıyla... Karşılıklı olarak oturduk ve bana seslendi. "Hey, nasıl yapacağını biliyor muydun bu arada?" Kafamı hayır anlamında salladım. "Ne gerek var ki?" dercesine ona baktım. "Başka bir şey yapmak istemezsin, değil mi?" dedim onun yerine. O da omuz silkti ve gülmeye başladı.
Elime bir parça kile benzeyen şeyden aldım ve dönen yerin üzerinde şekillendirmeye çalıştım. Ama maalesef tek sorun bu vıcık vıcık şeyin elimden kayıp Theodor'un yüzünün ortasına fırlamasıyla onun da kendi tezgahından ellerini çekmesiyle birlikte aynı şeyin bana da olmuş olmasıydı. El yordamıyla kendime bir bez parçası aradım. Sanırım Theodor da aynı şeyi yapıyordu çünkü yüzünü şildiği şey bez değil, benim elimdi. Ben kendime bez parçası bulup etrafımı görebildiğimde gülmeye başladım. Bir başka bez parçasıyla Theodor'un eline verdim. Yüzünü sildi ve "Sağol." diye mırıldandı...
1*=(bilmem aklıma bu geldi. Okula gitmedim, bunu yazdım, şimdi de dersaneye gidicem. Çaktırma, annemler 8 test ödevimi tamamlamak için gitmediğimi biliyorlar ki o da doğru
)
2*=(Bu arada renklendirme çıkmıyor bende renksiz yazdım. ^^)