Bu sabah herkes işlerine dağılmıştı bense beni ilk uykumda rahatsız eden kişneme seslerinin kaynağını arıyordum . Athena kulübesi bilir dedim ve Athena kulübesine doğru yola çıktım . İhtişamlı bir kulübeydi içerisi parşömen , harita ve bilgisayar kaynıyordu hemen birisine sordum - --- Buralarda at var mı ?
- " At mı ? Pegasusları mı kastediyorsun yoksa ? "dedi küçümser bir tavırla.
- " Pegasus mu ?! " dedim şaşırmış bir tavırla onlar mitolojide en sevdiğim canlılardı muhteşem kanatları ile uçabilen atlar .
- "Evet ! Hemen şurada ahırları var" diyerek gösterdi bana pegasus ahırlarını .
Koştura koştura giderken arkamdan bir şeyler söyledi . Sanırım onlar ile sadece Poseidon çocukları konuşabilir dedi .
Ahıra vardığımda muhteşem güzellikteki bir pegasus ile göz göze geldik . Muhteşem bir pegasusdu Simsiyah yelesi ve vücudu muhteşem bir kombinasyondu . Fakat bütün bu siyahlığı bozan kar gibi gözleri vardı . Hemen onun yanına koştum . Boynunu ve kanatlarını okşadım sanırım benden hoşlanmıştı . Ona verebilecek birkaç karamelli draje vardı yanımda bir tane uzattım . Drajeyi tadınca mutluca kişnedi . O an aklıma geldi atlar küp şeker yerdi başka bir pegasusun yanında birkaç şeker vardı birini alıp ona uzattım . O an çok garip bir şey yaptı şekeri tükürdü . Ona bir karamelli draje daha verdim . Tekrar o mutluluk kişnemesini yaptı . Saat geç olmuştu neredeyse bir saattir ahırda idim gitmeden önce ona "Senin adın キャラメル olsun . " Dedim bu Japonca Karamel anlamına geliyordu . Sevdi sanırım yine o karamelli şekeri ilk verdiğimdeki gibi mutlu mutlu kişnedi . Sanırım artık benimde bir pegasusum olmuştu キャラメル...