Odamda oturmuş bir şeyler çiziktiriyordum,ta ki bir ışık topu odama gelene kadar. 28-29 yaşlarında uzun sarı saçlı bir kadın odanın tap ortasında belirenceye dek. Üstünde Antik Yunan elbisesi vardı, ayaklarında da sandaletler. Karşıma bir sandalye çekip oturdu.
"Selam tatlım,nasılsın?" dedi. Sesi yumuşak ve canayakındı.
"İyiyim anne, teşekkürler. Sen nasılsın?"
"Ben de çok iyiyim, sağol. Buraya seninle gücün hakkında konuşmaya geldim."
"Gücüm mü?"
"Büyü gücün. Kendini çok geliştirdin. Hatta o kadar geliştirdin ki yeni büyüler keşfettin. Bu, kardeşlerinin hatta Kirke'nin bile yapamadığı bir şey. Bunu nasıl yaptığını merak ettin mi?"
"Evet. Kardeşlerimin yapamadığı büyüler yapabiliyorum ama bunun yaşımla ilgisi olduğunu düşünüyordum. Öyle değil mi yoksa?"
"Sen küçükken, çok küçükken senin boynuna adımı yazdım. Bu seni kötülüklerden koruyacak, şans getirecek, yaptığın büyüleri güçlendirecek ve yeni büyüler keşfetmeni sağlayacak bir mühür, bir tılsımdı. Zamanla tenin onu kapattı ama gücü kaldı. Buraya, o mührü görünür kılmaya geldim. " dedi ve ayağa kalktı. Elimden tutup beni de ayağa kaldırdı. Sonra ilahi bir ses ve kararlılıkla konuşmaya başladı. Hem konuşuyor ,hem de parmağını boynumda gezdiriyor,bir şey yazıyordu.
"Bu mühür; seni kötülüklerden korusun ve uyarsın, sana şans getirsin, yeni büyüler keşfetmende yardımcı olsun ama bu büyüleri başkasının kullanmasını önlesin. Yaptığın büyüleri güçlü kılsın, güçlü büyüleri yapmanı sağlasın. Seni diğerlerinden yetenekli ve güçlü yapsın. Bu mühür seni kutsasın." Parmağını boynumdan çekti. Etrafımızı güçlü bir rüzgar sardı. Rüzgar o kadar arttı ki gözlerim acımaya başladı. Gözlerimi kapattım. Açtığımda rüzgar dinmiş, uçuşan her şey yerine yerleşmişti. Annem de ortalıkta görünmüyordu. Gidip aynaya baktım. Boynumun sol tarafında siyah büyük bir Ε vardı. Onun yanında dahaküçük bir şekilde κάτη yazıyordu. Εκάτη. Annemin Yunanca'daki adı. Evet, karıncalanan dövmemi kardeşlerim görünce ne diyceklerdi acaba?