Erin hayatının neredeyse tumunu kucuk,mutevazı bi kasabada gecirmistir. Bu kasabada kend yasıtlarının azlıgından ve yaslıların kasabanın buyuk bir kısmısnı lusturmasından hic bir zaman sikayetci olmamıstır. Aksine hayatta her zaman elindekilerle yetinmeyi bilmiş veya elindekilerin uzerine kendince birseyler katabilmeye calısmıstır. Bir gun kopegi Samantha ile ormanda dolasırken babası ona hemen eve gelmesini soylemis, kendisi icin gurur ve mutluluk verici onun icinse uzucu haberi vermisti. Babası Los Angeles 'ta iş bulmustu.
Bu haberi duydugunda Erin'in tum dunyası basına yıkılmıstı adeta. Bir kac gun boyunca odasından cıkmamıs, kucuk kopegi Samantha'yı bile gormemisti. Yatagında yatarak hungur hungur aglamıstı sadece... Fakat onun bu davranıslarının gidislerine hic bir etkisi olmamıstı. En sonunda acı gercegi kabullenmis kıyafetlerinden baslayarak esyalarını toparlamaya baslamıstı bile.
En arkadaki koltuguna -tabi ki Samantha ile birlikte- gomulmuslerdi. Ve L.A'ya dogru yol aldılar. Vardıklarında Erin karsısındaki manzara karsısında buyulenmisti adeta. Kucuk kasabalarındaki evlerinden kadar farklıydı ki. Kosa kosa merdivenlerden cıktı ve iceri girdi. Tum odaları gezmeye basladı. Hepsi birbirinden guzeldi. Altı yatak odası,3 oturma odası ve arka bahce tarafında alt katta da 1 studyo vardı. Butun odalar buyuk,yuksek tabanlı ve aydınlık; hepsinin kocaman pencereleri vardı, yerler de ahsaptı. Alt katı bitirdi ve ust kata cıktı son olarak catı katındaki oda denize manzarasından onu cok etkiledi ve burada karar kıldı. Odasını nasıl guzellestiriebilecegi konusunda kafa yordu ve en sonunda ortaya sevimli,sade,deniz renklerinde dosenmis,gok mavisi ve kum sarısı ic aydınlatıcı bir oda cıkmıstı ortaya. Ve duvara da tabiki en yakın arkadası Stella ile cektirdikleri tek dogru duzgun resmi asmıstı. Bu resim onların tasınma haberlerini almadan bir kac hafta once bir okul gezisinde cekilmisti. Dublin'de bir tren istasyonunda...Fotografı Buyukanne Seton'un cercevesine uyacak sekilde yaptırmıstı. Resimde Stella gozlerini sası yaparak zombi gibi durmus,Erin ise gozlerini devirip dilini cıkarmıstı. En sahane fotografları sayılmazdı. fakat yinede birlikte ne kadar eglendiklerini ve mutlu olduklarını hatırlatıyordu ona. Aslında Stella'nın tipi biraz oglan cocugu gibiydi, ince uzun bir suratı vardı ve saclarıda bal sarısı ve kısacıktı. Uzerine kot pantolon ve all star converseden basla bir sey giymezdi. Ah Stella'nın suan yanında olmaması ne kadar uzucuydu.
Ve Erin kutusundan cıkarıp astıgı resimle birlikte tum esyalarını bosaltıp terlestirmisti ki annesi alt kattan seslendii. Erin asagı indi.
-Erin,hemen bakkala gidip 2 kutu visneli meyve suyu al!
-Ama anne ben daha marketi nerede oldugunu bilmiyorum.
-Olsun,sorarak bulabilirsin. Hem tasındıgımızdan beri dısarı cıkmadın buda senin icin hem bir etrafı tanıma gezintisi olabilir(Goz kırpıp gulumsedi.)
Ama diyecek oldu fakat bunun annesine karsı hicbir faydası olmayacagını farketti. Hep boyle davranırdı annesi onu hic tanımadıgı yerlerde yolunu bulması icin dısarı gonderirdi.
O sırada babası da geldi.
-James,Erin nereden meyve suyu alabilir?
-Caddeye cıksın,ısıklardan saga donsun, yolun ustunde Starbucks'ın yanında kucuk bir market var.
-Harika, Erin bulabilirsin degil mi?
Verecegi cevabın hicbir seyi degistirmeyecegini biliyordu. Annesinin uzattıgı parayı aldı ve ayakkabılarını giymek icin ust kata fırladı fakat hazırlanması bir kac dakika surdu. Ne de olsa bu onun ilk kesif gezisiydi. Tum kıyafetlerini elden gecirdi ve en son pembe hafif tullu bir askılı kısa bir elbise altınada kotu renk kot etegini ve elbisesinin uzerinede siyah kemerini taktı. Ve tabi ki kemeriyle aynı renkte olan file corabınıda giydi. Odasının solundaki boy aynasında nasıl gorundugune baktı. Karsısında gri gozlu, bakır golgeli kahverengi sacları olan ince uzun bir kız duruyordu. Uzun saclarını her zamanki gibi dagınık bir bicimde yandan ordu ve siyah tokasını ucuna bagladı. Birazda acık pembe ruj surup evden sokaga attı kendini...
Babasının tarif ettigi yola dogru yurudu ve cok gecmeden gidecegi dukkanı buldu.
Boylesine guzel bir gunde dısarıda olmak, tenini yakan gunesi hissetmek cok hostu.
Ve marketin yanındaki Starbucks'ın yanından gecerken birden cep telefonuyla konusarak dısarı cıkan bir cocuk gordu. Buyulenmisti adeta. Fark ettirmeden bakmaya calıstı fakat gozlerini ondan alamadıgı icin farkettigine neredeyse emindi. Tam da onun tipiydi bu cocuk,harikaydı... Sadece filmlerde ve dergilerde olurdu bu tip. Uzerinde siyah bol kotu ve uzerindede gri tisortu ve onun uzerindede kısa kollu siyah gomlegi vardı, telefonun oteki ucundaki kisiyle hararetli hararetli birseyler konusuyordu. Bakıslarını onda odakladı. Orta boylu,zayıf omuzlarına kadar ınen hafif dalgalı koyu renk sacları ve masmavi buyuleyici gozler ...
Bir anda cocugunda ona baktıgını farketti ve gozleri bulustu, sanki karnının icinde bir kelebek kanat cırpıyormus gibi ici pır pır etti. Anında donup markete dogru yurudu.
Markete varında meyve suyu aldı ve sıraya gecti.
Dukkanın kapısı acılıverdi ve iceriye 'o' girdi. Hemen basını baska yone cevirdi. Onu gozetledigini anlamaması icin arkasını donmus onunde duran urunleri inceliyormus gibi yapıyordu.
Kasadaki kadın onu gorunce basıyla selam verdi.
-Selam Tom.
-Merhaba Bayan Pearl
Sıraya gecti.
-Seey...bu kız benim onumddeydi galiba,ondeydiniz degil mi?
-Sey...Evet,hayır...hayır siz buyurun. Benim acelem yok.
-Emin misiniz? (Sorgulayan bakıslarla)
-Gayet eminim.
-Hayır hayır,siz buyurun. Siz benim onumdeydiniz.
Kasaya meyve suyunu uzattı parayı verdi ve kosar adımlarda marketten cıktı.
Bolum 2
Bir anda stres basmıstı. Bir haftadır odasıyla ve baska seylerle ugrasmaktan unutmustu. Yarın okul vardı. Ne yapacagını bilmiyordu. Kimseyi de tanımıyordu. O gece yarını dusunerek streslenirken sonunda uykuya yeni dustu.
Sabah erken kalktı ve uzun kahverengi saclarını duzlestirdi. Sonra dolabındaki tum kıyafetlerini yatagının uzerine serdi. İlk eline beyaz gomelgini aldı:
-Fazla resmi.
Geri bıraktı. En sonunda uzun bir secim surecinden sonra gece mavisi saten uzerinden tul uzanan tek askılı kısa elbisesini altınada vazgecilmezi koyu mavi converselerini giymisti.
Saclarını da yanlarından dolayarak arkada ugurlu kelebek tokasıyla birlestirdi. Gulkurusu rujunu rudu ve deri ceketini aldı artık cıkmaya hazırdı.
Servise binci ve en arkadaki tek bos yere oturdu. Kulaklıklarını taktı ve dısarıyı izlemeye basladı. Bir ara koluna birinin degdigini hissetti. Basını dondurdu. Yanında Tom oturuyordu. Ama acıkcası o kimin yanına oturdugunu pekte onemsemiyormus gibi gorunuyordu. Sonunda peri masalı sona erdi ve okula vardılar. Okuldan iceri girerken arkasını dondu ve ona bakıp gulumseyerek ''Sonra gorusuruz'' dedi.
O anda o kadar heyecanlıydı ki mantıklı birseyler dusunmeye calısıyordu ve o diyecek bir seyler buluncaya kadar Tom coktan uzaklasmıstı gulumsedi sadece.
Tom'un arkasından okula girerken tum bakısların one cevrildigini ve bastan asagı onu suzduklerini farketti. Heyecanla bacaklarının bir an titredigini hissetti. Fakat cesaretini topladı ve havalı bir yuz ifadesi takınmaya calısarak(o anda gozlerinin onune Eleanor'u getirdi.) yeni sınıfına dogru yurudu.
Zayıflık
Okul bitmisti sonunda tam dısarı cıkarken kapıda bir duyuru gordu ''yeni kurulacak yeni havuz voleyboluna katılacak sporcular aranıyor''...
Erin bunu denemeyi gercekten istiyordu. Hem bu yolla sosyal olabilecegini ve arkadas edinebilecegini dusundu.
Servisten inince kosarak eve girdi. Ve yeni bir gune gulumseyerek basladı. Her zaman oldugu bigib elbiselerini elden gecirdi ve iclerinden beyaz kısa elbisesini ve beyaz converselerini secti.
Ve serviste yine yanına Tom oturdu. Onun bir sevgilisi oldugunu duymustu sınıftaki kızlar konusurken artık onu cok sevmesine ragmen unutmaya calısıyordu. Tek dusundugu sey havuz voleybolu macıydı. Ve okul bugunde Tom'un sevgiliseyle ayrıldıgı haberiyle calkalanıyordu. Sonunda vakit geldi mac basladı tom ile aynı gruptaydı. Mac kıran kırana devam ediyordu. Top bir an havada asılı kaldı ve Erin'e dogru dustu. Erin vurmak icin one fırladı ve bir an Tom'un karsılamak icin one dogru gelirken omzuna carptıgını hissetti.
Tom topa vurmustu ama cok uzaga gitmemisti. Onların tarafına dusecekti. Erin ileri dogru daldı ve yumrugu suya degmesine fırsat vermeden topa temas etti. Erin kabarcıklar fıskırtarak dibe daldı ve su yuzune cıkınca takım arkadasları bagırıyordu.
Hayretle etrafa bakıncı ve topun filenin karsısında oldugunu gordu topu asırtmıstı.
''Basardık'' diye bagırdı Tom ona yuzerek ''Sen basrdın Erin'' kollarını ona doladı ve onu etrafında dondurdu. Erinde cıglıklar atıp gulerek ona sarıldı. Kazanmanın coskusunu icinde hissediyordu. Tom'un sıcak nefesini hissediyordu ve neredeyse bayılacaktı. Bir anada ne kadar yakınında oldugunu fark etti ve gozleri masmaviydi. Sonra Tom onu dahada yakınına cekti ve dıdaklarını onunkilere bastırdı.
Onu opuyordu.
O an butun evren sanki tek bir noktanın etrafında donuyordu. Bir an icin tek hissedebildigi sey o nokta oldu ve sonra birden havuzda olduklarını tum okulun onları izledigini hatırladı sonra sihninde bir patlama oldu. Bunun gercek olmadıgı Stefan'ın sadece sevgilisini kıskandırmak icin onu optugu ve bu, ilk opucugunun, hicbirsey ifade etmdigi anlamına geliyordu.
Erin kendinin oyle bir hızla cekti ki ayakları havuzun dibinde kaydı ve sendeledi. Tom yardım icin elini uzattı ama Erin aceleyle uzaklastı ve olabildigince kendini cabuk dısarı attı. Nihayet yuzunu kaldırmak icin cesaret topladıgında onu gordu. Kac yıl olmustu kısa sacları uzamıstı ve cok guzellesmisti(bunu soylemekten nefret ediyordu). ve en kotusu acınacak halina yuzundeki acıma dolu ifadeyle ona bakıyordu. Anlıyordu bu bakısın anlamı (Zayıflar hicbir zaman kazanamaz ve sen hala aynısın...). Bu olayların hepsini birden kaldıramıyordu. Hemen ok gibi soyunma odasına fırladı kimse agladıgını gormemeliydi hemen hazırlanıp kosarak ordan uzaklasmaya basladı
-Bekle!
-Eve gitmem gerek.
-Uzgunum. Seni uzmek istemedim,Ben , ben yalnızca...
-Biliyorum.Sen yalnızca onu kıskandırmak istedin.Ama ben...
Gozyaslarının yanaklarından suzuldugunu fark edip dehsete kapıldı.
-Ben yalnızca ilk opucugumuzun gercek olmasını istemistim...
Ve kosarak ordan uzaklastı.
ARAYIS
Ben kim miyim? Hikayeyi anlatan 3. sahıs. Erin'in uvey ablası. İlk baslarda anlayamaz kimse ama aslında olayların hepsi benim uzerime kurulu hersey benim yuzumden herseye ben neden oldum ve omur boyu bu vicdan azabından asla kurtulamayacagım ...
Erin oradan uzaklasırken gozunu kapatan gozyasları yuzunden onunu goremedi ve ona bir araba carptı ve hastaneye kaldırılırken hayatını kaybetti.
Baslangıc.
En gorkemli tanrı ailesi... Cyruslar... Onlar harikalardı. Ve kucuk kızları Eleanor onların gozbebekleriydi.
Ancak birgun Cyruslartitanlar tarafından kacırıldılar. Eleanor'un ise tek hatırladıgı evde salonun ortasında tek basına icini ceke ceke agladıgıydı.
Ve Eleanor tek kaldıgı icin yetimhaneye teslim edildi (tabi ki mugglelar tarafından) İnsanlar arasında melez olarak yasadı. Onlardan farklı olmak hatta tek farklı olmak gercekten zordu. Ve Eleanor'u insan ailesinden Summerslar evlat edindi. Cocukları olmuyordu. Eleanorun gri hayat dolu gozleri onları gercekten cok etkilemisti. Eleanor kucuk kasabada buyudu. Gercekten hırslıydı buyudukce daha fazlasını istiyordu. Ve birgun ona mektup geldi.''Melez Kampına'a isteniyordu''.Summerslar tereddut etselerde Eleanor'un ısarları karsısında daha fazla direnemediler. Zaten sonunda bir kız bebekleri olmustu. Ve Eleanor Melez Kampı'na gitti. Ve burada turlu planlar yaptı. Tek amacı anne ve babasını bulmaktı. Ve yanında biri daha vardı ''Tom''. Tom'un ailesi en kotu melezlerdendi. Ve Tom'da onlar gibi algılanıyordu her zaman. İnsanların onu asagılayan bakıslarına daha fazla dayanamayacaktı. Ona tek inanan Eleanor'du. Onun anne ve babasını bulmasına yardım ediyorudu fakat Melezz Kampın da okumuyordu. Sansa bak ki tek basına Summerların yeni oturdukları yerde oturuyordu. Bir gun Eleanor'un Tom'a olan inancı sarsıldı. Tom'Da bunu yediremedi ve Eleanor'dan intikamını aldı.
Eleanor Erin'i her ne kadar sevmesede zayıf biri oldugunu dusunse de kız kardesiydi sonucta. Erin Eleanor'a gore gercekten zayıftı. Ve ona her gorustuklerinde bunu hatırlatırdı.Zayıfların her zaman kaybedecegini soyler dururdu Eleanor ona. İki kız kardes kardesten cok dusman gibiydiler. Hep birbirleriyle rekabet halindeydiler. Ama cogunlukla Eleanor acık ara ondeydi. Cunku Erin hep mutlu bir hayat yasamıstı hayatın gercek yuzunu hic tatmamıstı daha. Fakat ilk hayat tecrubesi de gercekten kalbinin kaldıramayacagı kadar acı olmustu.
Eleanor u vicdan azabıyla nasıl yasayacagını dusunuyordu sadece. Uvey kız kardesi onun yuzunden can vermisti. İkinci bir amacı daha vardı artık. Tom'dan intikamını almak.