Ben Jack Dagwood.
13 yaşındayım ve bir kaç ay önce Manhattan’a taşındık. Öğretmenlerim benim sorunlu bir çocuk olduğumu düşünüyor. Eh, biraz öyleyim. Sorunlu olduğumuda kanıtlayabilirim. Hiç kimsenin göremediği canavarlarda cabası.
Herşey Nisan ayının 15 inde başladı.Ceza alan tek öğrenci olduğum için Bay Josef ile tekbaşıma iki saat geçirecektim. Sınıfa girdim.Karşımda Bay Josef duruyordu. Bay Josef ‘’ Hoş geldin Jack Dagwood. Biraz sonra büyük bir ziyafet çekeceğim.’’ Dedi ve kıs kıs gülmeye başladı. ‘’ Ne demek istiyorsunuz? ‘’ dedim. Kapıya doğru yürüdü. Kapıyı kilitledi ve anahtarı ikiye böldü. Bir dakika ikiyemi böldü? Bu adam Süperman mi? Kekeleyerek ‘’Bunu nasıl yaptınız? ‘’ dedim. ‘’İşte böyle’’ dedi ve kıs kıs gülmeye başladı. Sonra birden gözleri büyüdü. Vücudu şişmeye başladı ve kolları iyice kıllandı. İncecik bir adam birden Ürkütücü bir canavara dönüşmüştü. Kocaman ağızını açmış bana doğru geliyordu. Kullanacak en ufak bir silahım bile yoktu. Elimi cebime soktum.Cebimde bir anahtar vardı cebimen çıkardım.Birden kılıca dönüştü. Kılıcımı ona doğru savurdum. Tabii oda geriye atladı. Birden arkama geçti ve pençeleri ile sırtımı çizdi. Avazım çıktığı kadar bağırdım. Kılıcı canavara savurdum. Toz oldu gitti. Etrafı çok iğrenç bir koku sardı.
Cep telefonumu açtım. Annemi ararsam çıldırır diye düşündüğüm için arkadaşım Joe’yu aradım. Bütün olanları anlattım. Bay Josef ‘in bir canavara dönüşmesinden onu yok etmeme kadar.
Birkaç dakika içinde Joe geldi. Yanında bir çocukda vardı. Kapıyı kırıp içeri girdiler. Çocuk ‘’ Joe vakit geldi. Onu kampa götürelim. ‘’ dedi. ‘’Ne vakti? Ne kampı? ‘’ dedim. ‘’Jack , yunan mitolojisi biliyormusun?’’ dedi Joe. ‘’ Minotor ve Hidra mı?’’ ‘’Evet. Onlar gerçek. Onları isimlerini söylememen senin için daha hayırlı olur. ’’ dedi Joe. ‘’ Biliyordum!...Tamam söylemem ama bir sorum var o da kim?'' dedim. ''Ben Luis. Bende senin gibi bir melezim.'' dedi ve saatine baktı. '' Gitmem gerekiyor.'' dedi.
Joe ve ben evime gittik. Olanları anneme anlattık. Annem başıma gelecekleri öncedende biliyormuş. Sinirlendim. Söylese ölürmüydü? Kaç sene boyunca herkes bana sorunlu dedi. Ama o gerçekleri söylemedi!
Annem ile vedalaştıktan sonra taksi ile Long Island’a gittik. Biraz yürüdükten sonra Kampa vardık.Önümüzde bir ejderha vardı. Ödüm bokuma karışmıştı. ‘’ Bu da ne?’’ dedim. Cesur gözükmeye çalışıyordum.Ama pek başarılı olamamıştım. ‘’ Adı peleus. Korkma sana zarar vermez. ‘’ Evet kocaman bir ejderha bana zarar vermez.
Kamp çok güzeldi. Joe Pantolonunu çıkardı. ‘’ Ne yapıyorsun sen? ‘’ dedim. Sonra bacaklarına baktım. Ayakları yerine toynakları vardı. ‘’ Sen satirsin! ama ama nasıl olur? ‘’ dedim. ‘’Ne yani satirleri sevmezmisin? ‘’ ‘’Pek sayılmaz.’’
Benim Ebeveyinimin kim olduğu belirlenmemişti. O yüzden Hermes kulübesinde kaldım. Akşam kamp ateşinde şarkılar söylendi hikayeler anlatıldı. Ateşin rengi ikide bir değişiyordu. Kendimi evimde gibi hissediyordum.