"Eee? Kampı sevdin mi?"
Kahvemden başımı kaldırıp Nicole'e baktım. O kadar ani olmuştu ki. Yanlış anlamayın olağandışı bir soru değildi, dürütçe cevaplanabilirdi. Ayrıca neden olduğunu bilmiyordum ama Nicole'e güveniyordum.
Saçlarımı geriye atıp Nicole'ün sorusunu cevapladım. "Kamp bence çok havalı bir yer. O sıkıcı okuldan bin kat daha iyi. Bir de disleksi ve DEHB belaları olmasaydı... Kulübeyi de sevdim." Bu arada durup esnedim. Hypnos kulübesinin insanın uykusunu getiren dekorunu düşününce esnememek elde değildi. Tabii bunda Hypnos kızı olmanın da getirdiği pay büyük. "Bizim kulübeye bir girsen... Bakmak bile insanın uykusunu getiriyor. Ay, uykudan bahsedince uykum geldi ha... Bir de kulübenin her yanında yasık yok mu? Bütün kardeşlerimin yatağı da iki kişilik ve yatağın yarısını yastıklar kaplıyor. Anlatmakla olmaz, görmen lazım. Ares kızı olmak nasıl bir şey?"
Çenem mi açılmıştı ne? Kız bana kampı beğendin mi diye sormuştu, bense bizim kulübeyi anlatmıştım.