Olimpos Rpg
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Olimpos Rpg

Percy Jackson ve Olimposlular ile Olimpos Kahramanları serilerinden esinlenilerek oluşturulmuş, zirvedeki rpg forum sitesi.
 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Silahım İçin Savaşıyorum./2

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Marcus L. Stanislaus
Zeus'un Çocuğu/Kulübe Lideri/Canavarlara Karşı Korunma Eğitmeni
Zeus'un Çocuğu/Kulübe Lideri/Canavarlara Karşı Korunma Eğitmeni
Marcus L. Stanislaus


Mesaj Sayısı : 2117
Kayıt tarihi : 07/02/11

Silahım İçin Savaşıyorum./2 Empty
MesajKonu: Silahım İçin Savaşıyorum./2   Silahım İçin Savaşıyorum./2 Icon_minitimeÇarş. Mart 16, 2011 8:20 am

Lura ile uçarken çok yorgun olduğumu anladım. Eğer bu yorgunlukla Kral Midas'ın malikanesine gidip Lit ile savaşırsam öleceğimden şüphem yoktu. Zaten Lura'da bir gariplik vardı. Saatlerdir yol almamıza rağmen hiç huysuzlanmamıştı. Hatta yorulmadığını düşünüyordum nefes alıp vermesinden. Lura'ya biraz daha dikkat ettiğimde Lura da uyuyordu. Bütün o yorgunluğun üstüne bir de bu gelince panikledim ve dengemi kaybettim. Aşağı düşmek üzereydim ama kollarım güçlüydü. Zor da olsa tekrar Lura'nın üzerine tırmandım. Lura ise otomatik pilottaymış gibi hareket ediyordu. Bir dakika ... otomatik pilot mu ? İşte bu ! Babam yine bana yardım etmişti. Bizi oraya ışınlamak istememişti. Bu çok kolay olurdu. Ama Lura'nın yorgunluğu ve benim yorgunluğum gibi etkenler birleşseydi belki de bir hafta varamazdık Omaha'ya. Babama güvenebileceğimi biliyordum ve Lura'ya sıkı sıkı tutunup uyumaya başladım. Fakat bir melezseniz uyumak pek iyi bir fikir olmayabilir. Yine bir rüya görüyordum. Hem de geleceğim için çok önemli bir rüya...

Rüyamda kapkaranlık bir odadaydım. Birkaç saniye sonra görüntü netleşti ve karşımda iki kişi vardı. Bir anda çığlık attım ! Aslında hayır , çığlık atamamıştım. Çünkü rüyadaydım ve karşımdaki iki kişiyi de gayet iyi tanımıştım. Bunlar Kral Midas ve oğlu İnsan Deşen Lit olmalıydı. Lit'e bakınca içimden "Aman tanrılarım , bu çocuk beni çiğ çiğ yer !" dedim. Adam çok kalıplıydı ve suratı yara bere doluydu. Kral Midas'a bakınca ise iğrenç bir çift kulaktı. Lit bence Midas'tan çok daha korkutucuydu. Sonra yükselmeye başladım. Yükseldim , yükseldim... En sonunda malikanenin dışına çıktım ve tavanında durdum. Tavan çok sağlam görünüyordu. Buradan nasıl geçecektim ki ben ? Neyse ki bu sorumun da cevabını öğrenecektim. Rüyam birden değişti ve kendimi bir depoda buldum. Burası gerçekten büyük bir depoydu. Aletler falan filan duruyordu masalarda. Ben bir Hephaistos çocuğu değildim ve bunlar ilgimi çekmezdi. Etraf biraz daha netleşince karşıma iğrenç bir "yaratık" çıkmıştı. Bir çığlık attım. Evet , bu sefer çığlığı atabilmiştim. Karşımda çirkin mi çirkin bir adam çıkmıştı. Burnu çok büyüktü ve suratı yara bereyle kaplıydı. "Keşke karşımda Lit olsaydı , bu adam ondan çok daha korkunç !" dedim içten içte. "Şansını fazla zorlama melez , neler düşündüğünü anlayabiliyorum. Sana yardım etmek için getirdim seni buraya fakat buna değeceğinden şüpheliyim şu anda." dedi. Saygı dolu bir sesle "Özür dilerim tanrı Hephaistos." dedim. Adam tekrar konuşmaya başladı. "Evin çatısını demin gördün. Orayı kırman mümkün değil. İşte sana bu hususta ancak ben yardımcı olabilirim." Şaşkın şaşkın Hephaistos'a bakıyordum."Çiviler ve civatalar aşkına ! Ah siz melezler , ne kadar da şaşkın olabiliyorsunuz ! Orayı açmanda sana yardım edeceğim. Neyse , öncelikle şunu çantana koyuyorum. Çatıyı açtıktan sonra hemen atacaksın bu testereyi."" dedi ve çantama bir testere koydu. Testere çok küçüktü ama bayağı keskin görünüyordu. "Benim yardımım bu kadar melez. Benden başka bir yardım bekleme. Eğer bu görevi başaramazsan da bir Zeus çocuğu eksilir. Babanın umursayacağını sanmıyorum evlat. Ha ha ha !" gülmeye devam ediyordu Hephaistos. Her taraf zangırdıyordu ve rüya böylece bitti. Çantamın içini açtığımda küçücük bir testere görünüyordu. Çok hafifti ama bunu çatıya inince ye kadar çalıştırmamaya kararlıydım. Sabah olmak üzereydi ve hava aydınlanmaya yeni yeni başlamıştı. Benim görevim de başlamak üzereydi. Omaha'daydım. Varmama yaklaşık on beş veya yirmi dakika vardı. O zamana kadar bir şeyler atıştırmalıydım. Çantamı açtım ve koyduğum erzakları tüketmeye başladım. Aşırı olmamasına dikkat ediyordum. Fakat ne yazık ki buradan alacağım birkaç kaloriyle hayatta kalacaktım belki de. En sonunda karşımda çok büyük ve saf altından bir malikane duruyordu. Heyecanlanmaya başlamıştı. Macera sonunda başlıyordu. Lura'ya sessizce evin çatısına inmesini söyledim. Yavaşça çatıya kondu. "Kızım , sen beni yakın bir yerlerde bekle. Tek bir ıslığımla son sürat buraya gel. Haydi git ! " dedim ve Lura'nın gidişini seyrettim. Şu pegasuslar gerçekten asil hayvanlardı... İşime dönmem gerektiğini hatırladım ve testereyi hatırladım. Testereyi çıkarttım ve çalıştırdım. Neyse ki elektrik ile çalışmıyordu bu. İşte o zaman hapı yutardım. Testereyle çatının buluşmasından müthiş bir gürültü çıkacağını düşünüyordum. Ama yanılmıştım. Hiçbir ses çıkmıyordu ve gayet iyi gidiyordum. Planı kafamda şekillendirdim. İçeri sessizce girerek ilk önce Lit'i öldürecektim. Sonraysa çantayı Midas'a dokundurup kaçacaktım. Gayet basit bir plandı. Fakat ben de Pandora gibi meraklı çıkmıştım. Dikkatim dağıldı ve ilahi bronz silahımın bu çatıyı parçalayıp parçalamayacağını düşündüm. Testereyle son hamleleri yaptım. Geriye küçücük bir yer kalmıştı. Orayı da ilahi bronzlar parçalamayı düşünüyordum. Keşke meraklı olmasaydım , keşke... Kılıcı çıkardım ve bütün gücümle çatının zeminine vurdum. İlk önce müthiş bir ses çıktı. Sonra da çatı çöktü. İçeriden bağırtılar geliyordu ve ben nasıl bir belaya sürüklendiğimi anlayabiliyordum. İşleri daha fazla berbat etmeden önce hemen içeri atladım ve koridorda ilerlemeye başladım. Etrafıma iyi bakıyordum çünkü bu ev çok büyüktü. Arkama doğru bakarken aniden göğsümde patlayan bir tekmeyle kendimi yerde buldum. Karşımda Lit duruyordu. Çarpık dişleriyle sırıtışını görmek ölüm kadar kötüydü. Lit hiç konuşmuyordu fakat Midas konuşmaya başladı. "Neden geldiğini çok iyi biliyoruz yabancı. O yüzden ya altın olursun , ya da Lit'in kollarında ölürsün." Aslında plana sadık kalacaktım. Ben suikastçi değildim ama savaşmayı bilirdim. "Lit ile savaşmayı seçiyorum. Hazırlan bakalım İnsan Deşen. Şimdi senin işin bitti." "Bu iş artık beni sıkıyor. Herkes Lit ile dövüşmek istiyor , ben ne güne kaldım yahu. Neyse oğlum Lit , şu lanet Zeus'un oğlunu öldür de koleksiyonuma yeni bir parça daha ekleyeyim." Lit savaş pozisyonu aldı ve kılıcını çıkardı. Bir anda üstüme atıldı ve hamlesinde son anda kaçtım. Ben de başıma bela olan ilahi bronz kılıcımı çıkarıp savaşmaya başladım. Lit iri yarı cüssesine rağmen çok hızlıydı. Onu yenemeyebilirdim. Görevim boşa giderdi ve babama layık olamadığımı ispatlardım. Lit üstüme doğru koştu. Sağ taraftan kılıç savurup hemen sol tarafıma geçti. Aynı kılıç tam kafamı biçeceği sırada eğildim ve bu darbeden kurtuldum. Fakat Lit hata yapmıştı çünkü kılıcı çok dengesizce sallamıştı bana. Çok ters bir açıda olduğu için kılıcı ona saplayamazdım. Ben de kabzasıyla tam burnunun üstüne vurdum. Lit bu sert darbeyle yere yığıldı. "İşte bu !" dedim kendi kendime. Bitirici darbeyi Lit yerdeyken yapabilirdim. Lit'e doğru koştum ve üzerine atladım. Fakat Lit maalesef bu hamlemi tahmin etmişti. Göğsüme o kadar sert bir tekme yemiştim ki nefesim kesildi ve gözlerim karardı. Lit ise gülüyordu. Sinsi bir gülümseme. Burnu kırılmıştı ve kan içindeydi. O kadar iğrenç bir şekilde gülümsüyordu ki eğer nefes alabilseydim onun suratına tükürürdüm. Bana doğru koştu. Ölümüme saniyeler kalmıştı. Bedenimdeki her sinir yanıyordu. Bütün ruhumla mücadele ediyordum hareket etmek için. Her şey sanki ağır çekimde oluyordu. Lit üstüme geliyordu , ben ise kendime gelmiş ve kılıcıma uzanmıştım. Zıpladı üstüme doğru , ben ise kılıcımı tutup yana çekildim. Lit'in kılıcı betona saplandı. Benim kılıcım ise ucundan kabzasına kadar Lit'in karnına. Lit sadece zayıf bir inleme çıkarabilmişti. Yere yığıldı. Kan ter içinde kalmıştım ama Midas köpürüyordu. "Oğlumu yaraladın ! Sen melez , seni altın edip çekiçle kıracağım. Seni Tartarus'a göndereceğim !" dedi ve üstüme doğru koştu. Midas çok sinirliydi ve mantıklı düşünemiyordu. Planımın en kolay kısmı buydu. Çantamı tuttum. Midas tam üstüme geldiği sırada yana çekildim ve çantayı yavaş bir biçimde Midas'ın suratına salladım. Midas bir refleks hareketiyle suratını korudu ve bingo ! Çanta altına dönüşmüştü ! "Sağol dostum , buradaki işim artık bitti ! " dedim ve son sürat kaçmaya başladım. Midas çevik olabilirdi fakat binlerce yaşında olmalıydı. Evin kapısına bir tekme savurup dışarı çıktım. Lura'yı çağırmak için ıslık çalmaya başladım. Midas yirmi metre arkamda kalmıştı. Lura bana doğru geliyordu. Hemen üstüne atladım ve uçmaya başladık. Uçuyorduk , özgürlüğe uçuyorduk !
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Silahım İçin Savaşıyorum./2
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Silahım İçin Savaşıyorum./3
» Silahım İçin Savaşıyorum./4
» Silahim İçin Savaşıyorum.
» Benim için müjde..! Sizin için bilemem :)
» Yeni Silahım.

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Olimpos Rpg :: Kamp Dışı :: Kral Midas'ın Malikanesi-
Buraya geçin: