Sabah uyandığımda daha kendime gelememiştim. Gözlerim kapalıydı fakat yanımdan yine gizemli ve ısrarcı bir ses duyuyordum. Bu sesi daha önce de duymuştum. Bu bir İris mesajıydı. Heyecanla gözlerimi açtım ve ovuşturdum. Karşımda babam duruyordu. "Babaa , yapma ama. Yatağımın yanında ne arıyorsun ? " "Haddini bil Leon ! Oğlumsun diye sana fazladan tolerans tanımam !" diye gürledi babam. Yatağımdan resmen sıçramıştım. Babam endişeli bir şekilde etrafına bakındı ve daha yumuşak bir ses tonuyla konuşmaya devam etti. "Kusura bakma oğlum , diğer tanrılar yanımdayken böyle zayıflık belirtileri gösteremem. Bunu sen de biliyorsun. Bugün sana bir sürpriz daha yapmak için geldim. Ama önce geçmen gereken çok zorlu görevler var." İyice doğrulup pür dikkat babamı dinlemeye başladım. Macerayı seviyordum. Hangi melez sevmezdi ki ? "Şimdi Leon , sana vereceğim görev aslında tek bir zorluktan oluşuyor. Kral Midas'ın malikanesine gidip altından bir çanta getirmelisin bana. Bu görevin için lazım olan tek şey. Sonra da Olimpos'a tekrar geleceksin. Sana hediyemi tekrar burada vereceğim. " Tam Peki baba , hediye nedir ?" demek üzereydim ki İris mesajı söndü. Çabuk olmam gerekiyordu çünkü beni bekleyen çok önemli bir görevim vardı.
Çantamı hazırlamaya başladım. Çantamın içine biraz ambrosia , nektar ve erzak koydum. Yanıma kendi kılıcımı ve birkaç tane de yedek silah koyduktan sonra yola çıkmaya hazırdım. Kulübemizde her zamanki gibi şimşekler çakıyordu ve kimse ortalıklarda görünmüyordu. Birinci kulübede normal bir gündü yani. Son sürat kulübeden çıkıp ormana daldım. Ormandan pegasus ahırlarına gitmek uzun sürüyordu fakat yakalanma riskim daha azdı. Eğer biri beni görürse durdurmaya veya benimle gelmeye çalışabilirdi. Böyle bir şeyi de hiç istemiyordum doğrusu. Pegasus ahırlarına doğru son sürat koşarken etrafıma bakmıyo da ihmal etmiyordum. Neyse ki görünürde hiçbir şey yoktu. Pegasus ahırlarına tek parça halinde vardıktan sonra pegasusum Lura'ya baktım. Her zamanki gibi çok asil bir görüntüsü vardı. Ona biraz havuç ve şeker yedirdikten sonra yola çıkmaya hazırdı. Zaten çok fazla yolumuz yoktu fakat orada dinlenmek için fazla vakti olmayacaktı. Lura'ya binip hemen havalandım. Göklerin Efendisi'nin oğlu olduğunuzda havada uçmak sizin için süper bir şeydir. Göklerde kendimi buluyordum. Büyük büyük dedem sayılan Uranüs'ü düşündüm. Kronos onu paramparça etmişti. Gökyüzüne bakmadan edemedim. Acaba Uranüs'ün gözleri var mıydı ? Ben düşüncelere dalarken zaman geçmişti ve Manhattan'a inmiştim. İnsanlar her zamanki gibi koşuşturuyorlardı. Tanrılardan haberleri yoktu ve kendi dünyalarındaki işlerini çok önemli sayıyorlardı. Empire State binasına girince resepsiyoniste baktım. Neler olduğunu anlamış gibiydi fakat yine de renk vermemeye çalışıyordu. "Ne istiyorsun evlat ?" "Zeus adına bir görev ve bir Zeus çocuğu. Okul gezisine gelmiş olamam değil mi dostum ?" "Bazen bu işi sırf siz melezler yüzünden bırakmak istiyorum. Geç hadi evlat." dedi ve altı yüzüncü kata doğru yol almaya başladım. Altı yüzüncü kata geldiğimde her zamanki gibi nefesim kesilmişti. Olimpos sokakları beni büyülüyordu resmen. Hayran hayran etrafıma bakarken görevimi hatırladım. Böyle şeylere takılmamalıydım ben. Sokaklarda küçük tanrılar ve melezler koşuşturuyordu. Olimpos Konseyi'ne doğru yol aldım. İçeri girdiğimde babam karşımda duruyordu. Tabii muhtemelen yirmi metre boyunda falandı. Normal insan boyutuna dönüp yanıma geldi. "Tamam oğlum. Şimdi sana görevin ayrıntılarını veriyorum. Nebraska eyaletindeki Omaha'da bulunuyor bu malikane. Tamamen saf altındandır. Çok sıkı güvenlik önlemleri olduğu için oraya pegasusunla beraber çatıdan inmek zorundasın. Ama asıl zor olan şey bu değil. Midas çok çevik ama oğlu Lit ... Nasıl diyeyim , o bayağı bir güçlüdür. Eskiden ona "İnsan Deşen" derlerdi. Oraya gidip onu öldürmeden çıkabilme ihtimalin bayağı bir düşük. Bu yüzden sana sadece bu görev için kullanabileceğin bir silah vereceğim. Zaten bu görevden sonra ihtiyacın da kalmayacak." diyerek bana ilk ipucunu vermişti. Babam bana bir silah hediye edecekti ! "Al bu kılıcı , ilahi bronzdandır ama yine de iş görür. Bu da çantan. Bu çantanın altın olması gerekiyor. Böylece sihirli olacak. Haydi şimdi git , umarım başarırsın oğlum. Ve unutma , bu seninle Olimpos'a geri dönene kadar yapacağım son görüşme. Şansın bol olsun , ihtiyacın olacak." dedi ve çanta ile kılıcı bana attı. Empire State binasından aşağıya indim ve pegasusuma atladım. "Haydi kızım , yolumuz uzun. Sağ dönme şansım da az. Omaha'ya !"