Başımın hala ağrımasını çekebileceğimi hiç sanmıyordum. Geldiğim bir adanın kumlarına kendimi bıraktıktan sonra derin bir nefes almam ile sırtımın oldukça ağrıdığını fark ettim. Yamaçlarda yaşayan ve herkes tarafından "SSS derecede zorluğu olan yaratık." olarak nitelendirilen bir yaratığa karşı pegasusum ile saldırmak bana da akılsızca geliyordu. Onunla savaşırken oldukça zorlansamda onu epey yaralayıp yorgun düştüm. Sonum mu? Ben öyle birşey demedim.
Kendimi suya atmam oldukça aptalca bir fikirdi. Kim balıkçıların giydiği takımı üstünde olan, agresif bir Denizler Tanrısı'nın önündeki pegasus heykelinin ağzını kesip kaçar ki? Ben yaptım.
Poseidon ile aram olmasa da suda beni 1 aya yakın süre koruması olağan üstü bir durumdu. Herhalde Tanrılar, onlar için yaptığım şeyleri çok görmeyip beni öldürmemişlerdi. Şu anki güzel haber buydu. Ancak etrafımı saran sürü ile akbabaları görünce Tanrılar'ın bana yardım etmesini diledim. Onları gitmeden evvel öğrendiğim çok güzel bir güç ile yok edip kaçacaktım. Kılıcımı kirletmeyi istemiyordum sadece. Onun dışında birilerini kendimi yormadan yok etmeyi tercih ederdim.
Akbabaların söylediği güzel şarkı beni diyarlara götürsede buna kanmıyordum. Bunların siren olduklarını adım gibi biliyordum. Güzel şarkı söyleyip bizi güzel anılara götüren akbabalardı bunlar. Boyunlarındaki kafatası kemikleri yeni kadavradan çıkmış bir insan ölüsünü andırsada onlardan korkmuyordum. Ayağa hafifçe kalktım ama affaladım.
Bana doğru koşan sirenin kafatasını tuttuğum gibi gözlerinin içine baktım. Şarkı bitmişti ve hepsi bana saldırmak için ellerindeki kafatasından silahları hazırlıyorlardı. Sirenin kafasını sertçe yukarı çektim ve diğer sirenlere döndürdüm. Biraz sonra ağzı açılan kafatasından çıkan dev, etrafına ateşler saçan horus çekicini savurması ile hepsi yerde, kafaları gökte oldu. Bedenlerinden çıkan oksijen depoları derime nüfus etti. Horus da Ateş'e dönüştü ve o da derime nüfus etti. Böylece gücümü tekrar yükseltmiş oldum. Bana, sağ kalan bir yaratık lazımdı. Onu kafasından tuttuğum gibi Ateş Ruhu'na dönüşüp bedenine girecektim. Ardından ver elini kamp.
Biraz sonra Zeus'un simgesi kartal geldi ve önümde durdu. Bunu Zeus'un gönderdiğini biliyordum. Hafifçe gülümseyerek elimi kafasına koydum. Magma tabakası gibi koyu kırmızı bir renk aldık. Ardından kendimi parçaladım ve kartal olarak uçmaya başladım. Güç seviyem azalmadan oraya gitmeliydim. Yuvama. Kampıma.