Tek başıma yürüyordum sokaklarda. Nedense canım çok sıkkındı. Evet , neden olduğunu söyleyeyim ; ben Şiddet Tanrısı Steven'ım. Aslında Hephaistos çocuğundan böyle bir şeyi herkes beklemez. Ama ölümsüzlük kazandığımda bana bu güç verildi. Babam bana gururla bakmıştı o gün , ölümsüzlük kazanan oğullarından biriydim. Bana bir balta yaptı. Baltayı bana verirken de "Bu yaptığım en iyi silahlardan biri Steven. Senin için hiç iyi bir baba olamadım. Ama bu sana benim en büyük hediyem olacak." dediğinde onurla baltayı elime aldım. Çok büyük bir baltaydı bu ve elime alır almaz işim şiddetle doldu. O an babam dışında her şeyi , herkesi öldürmek istedim. Ama yapamazdım bunu. Babama yarım yamalak teşekkür edip huzurundan çekildim.
Bugün ise bomboş bir sokakta yürüyordum. Şiddet adına hiçbir şey yapmaksızın sadece yürüyordum. "Fakat aniden karşıma bir ordu çıktı !" demeyi şuan her şeyden çok isterdim. Ama o da olmadı. Bütün pencereler kapalıydı ve hiçbir evden ses gelmiyordu. Sadece birkaç melez Olimpos Konseyi'ne doğru koşuşturuyordu veya küçük tanrı arkadaşlarını çağırıyordu. Burayı hiç sevmemiştim zaten. Hiç kavga , savaş olmazdı buralarda. Benim yerim sakin şehirler değildi ; savaş meydanlarıydı. Savaş tanrısı olmasam da savaştan en az Ares kadar zevk alıyordum. Aklımda bu düşünceler vardı ve baltam sırtımda asılıydı. Ağır ağır geçiyordum sokakları. Birkaç melezse sanki bir tankmışım gibi bana bakıyordu. Ben de onlara ezmek istediğim böceklermişçesine baktım. Şiddet istiyordum ben ; tek ihtiyacım buydu.